Dalyan Kayaoğlu.
Sabah uyandığımda kollarımda onun sıcaklığını hissederek gözlerimi açtım, başını iyice boynuma sokmuş dudakları çeneme değiyordu ve yine o gözlüğü tatlı bir şekilde yamulmuştu, gülümseyerek elimi başına koydum ve dikkatle uyanmamasına özen göstererek yatağa yatırıp yorganla heryerini örttüm ama onun bu yarı çıplak hali benim bedenimi tekrar kavurmaya yetmişti zaten dün gece bir de yatakta o halimizle o kadar çok zor dizginledim ki...kendimi öldürecektim en sonunda çünkü o bu durumdayken durmak imkansız hale geliyordu aklım dün geceki aramızda olan şeylere kayınca iç çektim. "Yemin ediyorum ölümüm olacaksın!" deyip pantolonumla gömleğimi giydim, telefonumu çıkarıp adamlarımdan birini aradım söylediğim yer iki saatlik uzaklıkta kalıyordu, adamlara şirkete gelmeyeceğimi bütün işlere en yakın dostum Çınar'ın bakmasını söyledim ve Çınar'a da haber verip bir kaç gün beni idare etmesini söylediğimde en sonunda onu yanıma çekmek için elimden geldiğini yapacağımı söyleyip telefonu kapattım. Eve kahvaltılık öğle ve akşam yemeği için birşeyler almaya karar verdim, bir kaç gün benimle bu evde benden başka kimseyi görmeyip benimle vakit geçirmesini sağlarsam belki bana alışır belki oda - hemen olmasa da - sevmeye başlar diye düşündüm ve umutla yatağımda çocuk gibi yatan meleğime baktım, umarım boşuna uğraşmam uğraşsam bile elinde sonunda kalbini kazanmadan pes etmeyeceğim diye kendime hatırlattım. Evden çıkıp kapıyı kilitledim korumalara gelmelerini söyleyip başında durmalarını emredip hemen oyalanmadan en yakın markete gitmek için arabaya bindim.
🌸
Ela Elmas.
Gözlerimi açtığımda sımsıcak yatakta ne kadar keyifli bir uyku çektiğimi anımsayıp tekrar aynı pozisyonu aldım uyumaya niyetliydim çünkü çok rahat bir yataktı ve sıcak olduğu için içi, çıkmaya niyetim yoktu ama o an birşey fark ettim ki ev sessizdi ve ben yarı çıplaktım bir anda aklım dün geceye gidince yanaklarım kıpkırmızı olmuş yorganı başıma kadar çekmiştim, benimle evlenmek istediğini mi söylemişti? Bana bildiğin evlendiğimizde demişti...evlilik...gözlerim büyüdü ve kalbim hızlandı evlenmek mi? Onunla mı? "Allah'ım" yemin ederim bu adamda şeytan tüyü vardı doğru yoldan giden insanı bile baştan çıkarırdı ama bu evlilik olayı ciddi miydi yoksa yalan mı söylüyordu?Oflayarak kolumdaki saate baktım sekiz buçuk olduğunu görünce oflayarak tekrar gözlerimi kapattım gelip beni evime götürmesini istiyordum derken telefonum çalınca kaşlarımı çatıp pantolonumu yerden aldım ve telefona ulaşıp ekrana baktım annem arıyordu sevinçle gülümseyip hemen cevap verdim. "Alo anneciğim, nasılsın?"
"Bırak şimdi anneciğimi falan kaç günlerdir aramıyorsun sormuyorsun mesaj bile atmıyorsun öldüm kızım meraktan dedim işi vardır çalışıyordur rahatsız etmiyim ama bir değil iki değil sen aramayınca ben arıyayım dedim"
"Evet anne işlerim yoğun çalışıyorum, evi idare etmeye çalışıyorum...büyük bir proje vardı çizimleri sunumları hazırladık ihaleyi aldık adamlar memnun kaldılar ve ortak oldular bizimle"
"İyi iyi Allah bol kazançlar nasip etsin"
"Sen ne yapıyorsun nasıl gidiyor iyi misin?"
"Aman bende ne yapayım kızım oturuyorum öyle komşular da sağ olsunlar yalnız bırakmıyorlar beni geçinip gidiyorum"
"Paraya ihtiyacın var mı? Maaşımı aldığım zaman sana gönderirim"
"Şuan idare ediyorum lazım oldukça sana söylerim" Tam o sırada kapı sesini duydum kaşlarımı çattığımda ayak ve poşet seslerini işittim sessizce kapı kapandı ve Dalyan başını kaldırıp bana bakınca nefesim kesildi bir anda yanaklarım ısınmaya başladı. "Sen nasılsın iyi besleniyorsun değil mi kızım? Bak hazır yeme hasta olursun Allah korusun seni orada bakacak kimse yok"
"E-Ecem var..." dediğimde Dalyan kaşlarını çatıp poşetleri hızla mutfağa koydu ve hemen yanıma gelip karşıma oturdu ve dişlerini sıktı.
"Kim o?" diye kıskanç bir tavırla sorunca gözlerimi büyütüp elimi ağzına koydum.
"Ecem ne yapabilir ki..." hızla elimi itip telefonu elimden aldı ve ekrana baktı çatılı kaşları normale dönüp hopörlere alınca iç çekip ona bir yumruk attım. "Onun da işi başından aşkın, neyse kapatıyorum ben bir şey diyor musun kızım?"
"Yok anne sen?"
"Canının sağlığı bir tanem" deyip kapatınca iç çektim ve kırmızı yanaklarla ona baktım oda yüzüme bakıyordu.
"Hiç tartıp biçmeden yaptığın bu tavırlar benim ödümü patlatıyor" dediğimde hafifçe gülümsedi.
"Hala uyanamadın mı meleğim? Gözlerin uykulu uykulu bakıyor"
"Bunu söylemekten nefret ediyorum ama yatak çok rahat ve sıcak...ister istemez uykuşum geliyor" dedim son sözü çocuk gibi söyleyerek, gözlerimi açıp ona baktığımda gülümsediğini ve yanağındaki gamzeleri görünce kalbim hızlandı ve ister istemez o gamzeler gözlerime çok değerli birşey gibi görünmeye başladı ellerimi onun çukurlarına dokundurmam için sızlasa da kendime engel oldum böyle şeyler hissettiğim için kendime şaşırıyordum? Bakışlarım onun gamzelerinde dolanırken uzanıp alnımı öpünce öylece dururken geri çekilip yanağıma şefkatle dokunuşunu izlediğimde lanet olsun ki yine ısınmaya başlamıştı yanaklarım. Hele ki dün geceden sonra daha çok utanmaya başladım, üstelik evlilik konusunu açmaya da çekiniyordum.
"Bu yanaklar yine al al"
"Şeydendir o, sıcaktandır" diye uydurdum bakışlarımı kaçırarak, tekrar gülümsedi.
"Hiç iyi bir yalancı değilsin"
"Utanmıyorum"
"Öyle mi?" diye sorup bana doğru uzanınca gözlerimi büyüttüm dudakları burnuma değince hemen onu itip yatağa gömüldüm ve yorganı başıma kadar çektim, kahkahasını duyduğumda sinirle dudaklarımı büzüp yorganı kafamdan çekip ona baktım.
"Ne?"
"İnkar edip durma meleğim"
"İnkar etmiyorum doğruyu söylüyorum"
"O yüzden mi heyecanına yenik düşüp kendini uzaklaştırdın? Oysa ki dün geceden sonra bana alışırsın diye ummuştum"
"Ben sana bakınca heyecan hissetmiyorum bir kere tamam mı? Asla da olmayacak ayrıca dün gece..." yanaklarım yine kızarınca gözlerimi kapatıp ofladım, tekrar gözlerimi açtığımda gözlerini kıstı ve çaprazca gülümsedi.
"Bunu zamanla göreceğiz" deyip ayağı kalktı ve mutfağa gitti. Kahvaltının ardından kendime bir kahve yaptım Dalyan da yanıma gelip hareketlerimi izleyince tedirgince kafamı kaşıdım ve boğazımı temizleyip kahve makinasının ötmesini bekledim. "Bana da yapar mısın?" diye sorunca sadece başımı salladım. Kahvemi alıp ahşap basamağa oturdum ve iç çekerek gözlerimle ormanı taradım lüks aracı sağ çaprazımda duruyordu yanıma gelip oturduğunda hafifçe diğer yana kaydım uzaklaşmak için, dişlerini sıktığını fark ettiğimde önemsemedim kahvemden bir yudum aldım. "Konuşmamaya yemin mi ettin sevimli sevgilim?" diye sorunca omzumu çocuk gibi silkip başımı sola çevirdim yağmurlu gibi duran havanın serin kokusunu içime çektiğimde mis gibi toprak ve ağaç kokusu burnuma süzüldü kahveyle beraber sihir gibi bir atmosfer yaşadım bir kaç saniye içinde, iç çektiğinde büyü bozulmuştu.
"Ela ciddiyim"
"Ne konuşmamı istiyorsun?"
"Neden böylesin mesela?"
"Sen beni dağ başına kaçırıp hiçbir şey olmamış gibi davrandığından olabilir mi acaba?"
"Kaçırmadım ayrıca dağ başı değil, orman burası? Hem fazla uzakta değiliz" dediğinde başımı çevirip ona baktım gözleri kısılmış tehlikeli bir şekilde dudakları yukarı kıvrılmıştı. "Sen bunları kesin ağzımdan laf almak için soruyorsun değil mi? Nerede olduğumuzu, buranın kime ait olduğunu..." aklımı okumuş gibi sorması beni titretse de gülümsemeye devam etti. "Burası bana ait kafamı dinlemek için buraya gelirim, ama sadece bu kadar nerede olduğumuzu söylemem"
"Meraklıydım bende"
"Evet öylesin" dediğinde elimi sallayıp umursamadım, kahvemi bitirip içeri girdiğimde oda peşimden gelmişti içeride ki çakmakla şömineye yaklaştı ve çırayı yakmak için dizlerinin üzerine çöktü bende kapının eşiğinde durup onu izledim arkaya doğru bir adım atıp bedenimi de ormana çevirip ileri gittiğimde kolunu belime sarıp çenesini başıma dayadı. "Nereye güzelim?" manalı manalı sorunca alt dudağımı ısırıp ona doğru döndüm.
"Hiçbir yere...buradayım sadece etrafa bakıyorum" dediğimde şüpheyle tek kaşını kaldırdı sonra bir anda dudağımı sertçe öpüp geri çekilince ufak bir şaşkınlık ve utangaçla ayakta dikildim oda tekrar şömineye gitti.
"Aksi olamaz zaten, bulurum seni" dediğinde iç çekip kapıyı kapattım ve yatağa gidip oturdum, bekledim. Şömine yanmaya başlayınca mutfağa gidip poşetlerin içine bakındığımda bir torba dolusu kestane gördüm ve heyecanla yerimde zıplayıp ellerimi göğsüme bastırdım.
"Allah'ım en sevdiğimden!"
"Öyle mi?" diye sormasıyla yerimde sıçrayıp arkamı döndüm, bana baktığını gördüğümde başımı salladım.
"Evet severim" dediğimde bana daha fazla yaklaşıp ellerini iki yanımdaki sandalyenin başlarına dayadı beni içine kıstırınca tedirgin ve heyecanla bakışlarımı kaçırıp ellerimi göğsüme bastırdım.
"Ne yapıyorsun?"
"Sana bakıyorum"
"Devamlı bana bakıyorsun zaten, başka birşey bilmez misin?"
"Hayır bilmem, ben seni ilk gördüğümden beri aklımı kaybettim...seni seviyorum hemde tahmin edemeyeceğin kadar çok ve bu öyle bir sevgi ki, hem beni yakıyor canımı acıtıyor hemde ilacım oluyor Ela...sonum olacaksın" dediğinde bakışlarımı ona çevirip gözlerine sabitledim, kaşlarını çatıp ellerini belime koydu kendisine çektiğinde titrekçe bir nefes alıp verdim yüzünde çapkın gülümsemesiyle yanaklarım tekrar ısınmaya yemin etmişti alnını alnıma dayayıp burnumu öptü ama hemen geri çekilince bir an boşluğuma gelip afalladım. "Böyle yaparsam kendime hakim olamamaktan korkuyorum güzelim...neyse bir an önce kestaneleri pişirelim ve bir film koyup izleyelim istersen" dediğinde birşey demedim.
🌸
Dalyan Kayaoğlu.
Filmin bitimine yakın kolumda baskı hissettim başımı sağa çevirdiğimde koltukta sırtı bana dönük başını uzattığım koluma dayamış usulca uyuyordu gülümseyerek arkadan ona sarılıp gözlerimi kapattım, filmin bitiş müziğini duyduğumda ağır ağır gözlerimi açıp burnumu çektim onun mis gibi gür saçlarından yayılan ve burnuma doluşan koku beni mest etmişti uzaktan kumandayı istifimi bozmadan elime alıp kapattım ve onu daha çok kendime çekip sıkıca sarıldığımda mırıldanıp kolunu boynuma attı ve derin bir iç çekip öylece durunca inlemeyle kaşlarımı çattım onun bu en ufacık dokunuşu beni öyle bir yakıyordu ki, tarifi yoktu! Bana doğru dönünce hafif geri çekildim elini bu sefer serbestte olan kolumun üzerine atıp alnını göğsüme yaslayınca derin bir iç çektim ve gözlerimi kapatıp elimi yanağına koyup tatlı tatlı okşadığımda kapı çalındı, istemeyerek ve biraz şüpheyle arkamı dönüp boydan camdan kimin geldiğine baktım iki adamım elinde dosyayla kapıda bekliyordu oflayarak geri çekilip koltuktan kalktım ve kapıyı açtım adamlar dik durup saygıyla başlarını eğdiler ve selam verdiler. "Efendim rahatsız ediyoruz ama Çınar bey yolladı bizi, sizin imzanız olmadan onay vermek istemedi"
"Ver" deyip oflayarak imzayı attım ve kafamı kaşıdım. "Şirkette herşey yolunda mı? Bir aksilik yoktur umarım"
"Hayır yok efendim Çınar bey Ezel beyle ilgilendi bu arada bilginiz olsun, patronlar onu çıkardılar işten? Ve Ecem Hanım da titizlikle ilgileniyor"
"Güzel...o ite az bile yaptım! Neyse tamam başka birşey yoksa gidebilirsiniz" dediğimde saygıyla geri çekilip arabaya bindiler bende kapıyı kapatıp tam içeri girecekken gök gürleyince kapıyı kapatıp güzelliğimin yanına gittim koltukta baya bir yayılmış gözlüğü en sonunda yerinden çıkmış bir şekilde uykuya devam ediyordu, onu kucağıma alıp yatağın içine yatırdım ve yanına uzanıp yüzüne düşen saçları çektim yavaş yavaş yağmurun yağma sesini duyduğumda tahtalara tıkır tıkır vurduğunda gözlerim kapanıp duruyordu, en sonunda kendime işkence etmekten vazgeçip gözlerimi kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌸 Bir Zorba Bir Sevimli 🌸
RomanceZorba bir adamla sevimli kızın ilişkisi nasıl olabilirdi? Ortaya karmaşık, ama bir o kadar da tatlı bir görünüm oluyor aslında. Diğer taraf uzlaşmayı seçerken diğer taraf burnunun dikine giderken nasıl bir aşk doğabilirdi? Biri soğuk, dışarıdan acım...