🌸 31. Bölüm 🌸

1.1K 40 0
                                    

Yazarın Ağzından.
    Onu pencerenin içinden görmüştü gelinlikli haline büyülenip kalmıştı ve öyle güzel gülüyordu öyle güzel oynuyordu ki kendisini izlemekten alamamıştı, aslında onun babası kızı kaçırması için çok ısrar etmişti ama o yapmamıştı zaten sonradan Poyraz diye bir adam gerçekleri kendisine ve babasına söyleyince kızın babasının ne piç olduğunu öğrenmiş olmuşlardı, babası allem etmiş kallem etmiş kızının yerini bulmuştu ama gitmek için acele etmemişti sonuçta daha güzel bir zaman da kızının ve karısının karşına çıkacağını planlamıştı, bir de Dalyan'ın. Genç delikanlı evden uzaklaşmıştı sesleri artık evin dışına çıkıyordu ve iki gün sonra evleneceği haberini söylemek için onun babasının yanına gitti bunu yapmak zorunda kaldı çünkü kızın babası tehdit etmişti kendisini? En azından böyle bir yardım etmesi için ne zaman düğün olacağını öğrenmesi için adamı yollamıştı. Söylediğinde babası köpürdü, ama genç delikanlı sakindi onu ilk gördüğünde etkilenmişti ama aklında tabi evlilik yoktu sadece yatağını süsleyecek güzel bir vücudu ve yüzü olduğunu düşünmüştü, babası bu durumu abartmıştı ne vardı sevdiği adamla evlenseydi? Ne vardı kızı mutlu olsaydı? Neden Dalyan'ı sevmişti? Maksat kızından intikam almaktı o şimdi karşı geldi inat edip ayak diretti üstelik annesine yaptıklarını bir bir sorup ona kafa tuttu ya, oda aklınca kızına böyle bir ceza vermek için evlenmesini istememişti yoksa kızını veya evleneceği kişiyi umursadığı yoktu elbette! "Siz gidin tamam bu iş bitti artık, herif darp raporu çıkartmış polisler onu tanıyor kim bilir başkanlarda tanıyordur böyle saygın bir adamı kim tanımaz ki zaten? Senin oğlanda zaten kızımı istemedi farkındayım"
   "Evet öyle...saçma sapan işlerin yüzünden bizim de vaktimizi çaldın? Az kalsın bizi de suçuna ortak edecektin, tabi olanlardan sonra haberimiz oldu? Poyraz denen adam mı ne bilmiyorum ama mafya babasıymış bunlar mafya hepsi! Bizim sonumuz olacaktı herifler, Allah'tan bizim olandan bitenden haberimiz yokta bize söylediler! Bundan sonra sen benim dostum değilsin, sende artık elini ayağını sabit tut yoksa bu adamlar senin celladın olur" diye öfkeyle arkadaşına gürleyip oğlunu da alarak evinden çıkıp gitmişlerdi, öfkeyle sandalyeyi itip bağırdı sonra sakin olmaya çalışıp kendi kendine gülmeye başladı ve başını iki yana sallayıp söylendi. "O adamla evlenmeyeceksin seni küçük sürtük kızım, evlenemeyeceksin!"
İki Gün Sonra.
Düğün Vakti. 💍💐
   Heyecanla kalbim gümbür gümbür atarken aynada kendime baktım hafif silik görmem benim sinirimi bozsa da gözlüksüz halim çok güzel görünüyordu elimde çiçeğimi tutup topuzumu ve büklelerimi süzdüm, fazla makyaj yapılsın istememiştim her zaman ki gibi sade olmasını istemiştim nefesimi düzene sokup derin bir iç çektiğimde kapı açıldı annem su yeşili abiyesiyle yaptığı makyaj ve salık saçıyla harika gönüyordu beni böyle görünce yüzünü yelpaze yapıp burnunu çekti ve ellerimi tutup sıktı. "Peri kızı gibi olmuşsun"
   "Teşekkür ederim anne"
   "Damat pek heyecanlı seni göreceğine, çok fena yakışıklı olmuş aman dikkat et" dediğinde gülümsedim ve kalbimin daha çok hızlı atmasına şahit olup dizginlemeye çalıştım. "Kızlar aşağıda damat da seni bekliyor herşey hazır" dediğinde kapı tıklandı açıldığında Çınar'ı gördüm uzun saçlarını geriye atmış kirli sakalıyla ve papyonuyla o kadar güzel duruyordu ki, papyon gerçi ona yakışmamıştı o yüzden gülmemek için dudaklarımı bastırdığımda gözlerini devirdi.
   "Gül Ela sende gül, herkes zaten dalga geçiyor kılıbık gibi olmuşsun diye" bir kahkaha patlattığımda annemde güldü, oda sakince papyona sövüp iç çekti.
   "Güzel olmuş"
   "Dalga geçme kızım ya! Ecem'in zoruyla taktım yoksa kıravatla gelecektim" dedi son sözleri söylerken çocuk gibiydi, kıkırdayarak yanına gidip koluna girdim annem bizden önce çıkıp hızla salondan aşağı indi bende gergin ama heyecanla bir şekilde Çınar'ın kolunu sıktım ve son bir kez aynaya bakıp nasılım diye göz gezdirdiğimde Çınar bezgince konuştu. "Sakin ol Ela,üçüncü dünya savaşına girmeyeceksin ayrıca aynayla nikah kıymak gibi bir derdin yoksa esas koca olacak olan adam seni bekliyor aşağı da, bakıp bakıp durma güzelsin çok güzelsin" dediğinde gülerek aynaya bakmayı kesip derin bir iç çektim ve heyecanla konuştum.
   "Demesi kolay darısı senin başına? O zaman bende seni görürüm" dediğimde güldü.
   "Ecem şimdiden gelinlik modellerine bakmaya başladı bile, gelecek çocuğumuz hakkında da bir defter aldı" dediğinde güldüm.
   "Sizin adınıza şimdiden sevindim"
   "Ya ne demezsin? Boy boy küçük yumurcaklar fırlayacak, baba baba bana bunu al dediklerinde gençliğim heba olacak"
   "Aile kurmak çok güzel...çocuklar da öyle" dediğimde merdivenlerden aşağı inmeye başladık, gerginliğim fazla artmaya başlayınca gülümsedi.
   "Dalyan'ın bir baba olacağı fikri bana komik geliyor...düşünsene? Çocuğun ona bebekçe birşey demeye çalışacak Dalyan ona sevimlice 'agu' dediğini hayal et" dediğinde bir kahkaha patlatıp başımı kaldırdım, salona gelmiştik herkes bizi alkışlayıp ıslık çalmaya başladığında Dalyan'ı gördüm ellerini önünde birleştirmiş papyonuyla çok feci nefes kesici olmuştu, saçlarını geriye taramış erkeksi bir şekilde bana göz kırpınca yanaklarım şimdiden ısınmaya başlamıştı Çınar elimi tutup Dalyan'a doğru hafifçe itince dans müziği çaldı Dalyan elimi tutup beni piste çıkarınca heyecanla ona bakıp piste vardık, dans etmeye başladığımızda gözlerine bakamıyordum dans edişimizi bütün salondakiler izledikten sonra tüm eşler birleşip onlar da dansa katıldılar Ecem de gelin gibi olmuştu Çınar kollarını onun beline sarmış gözlerinin içine bakıyordu gülümseyerek bakışlarımı Dalyan'a kaldırdığımda beni gülümseyerek izliyordu.
   "Çok mutluyum"
   "Bende öyle" dediğinde nefesimi titrekçe verip sakin olmaya çalıştım.
    Evet hayır olayı bittiğinde karı - koca olduğumuzda ve düğün pastasından sonra herkes halaya geçerken Dalyan ve ben düğün masasında onları izlemiştik Ecem başını bana çevirip baktı ve elini Çınar'dan çekip yanıma hızla yaklaştı ve elimi tuttu.
   "Kız kendi düğününde oturup kukuman kuşu gibi durma, gel azıcık da olsa oyna" deyip çekiştirince güldüm, Dalyan ayağı kalkıp yüzüme gülümseyerek baktı.
   "Ben damat odasına gideceğim, birşey unuttum" dediğinde başımı sallayıp Ecem'le halaya girdik, başımı Dalyan'a çevirdiğimde merdivenlerden ikişer ikişer çıkıyordu kaşlarımı çattım peşinden siyah paltolu, atkılı biri hızla gidince bakışlarım daha çok derinleşti, o sırada herkes beni ittirmeye başlayınca dalgınlıktan çıkıp gülümseyerek halay oynamaya devam ettim ama içimdeki huzursuzluk git gide beni germişti o adam kimdi? Ve neden öyle hızlı gitmişti?
Dalyan Kayaoğlu.
   İçimde takip edilme hissi oluşunca kaşlarımı çattım, koridorda yavaş yavaş yürürken hiç ses olmadığını fark ettiğimde şüpheci tavrım yine peşimi bırakmamıştı. Odaya girip Ela'ya aldığım düğün hediyesini vermek için aynalığa yaklaştım çekmeceden kırmızı kadife kutuya alıp kapağını açtım gül kolyesini çok seviyordu ama eksik olan küpe bileklik ve yüzüktü, bende özel olarak kuyumcuya gidip aynı gülden aynı renklerle küpesini bilekliğini ve yüzüğünü yaptırıp satın almıştım yüzümde bir gülümseme oluştu kim bilir ne kadar çok sevinecekti? Bir tıkırtı duyduğumda kaşlarımı hemen çatıp fark ettirmeden başımı kaldırdım dolabın orada yansıyan bir gölge gördüm aynanın önüne geçtiğinde elinde bıçakla bana yaklaşıyordu alayla gülümsedim ve hiç fark etmemişim gibi davranıp kutuyu yerine koydum ve bekledim gözlerimi kapattım...o anda ensemde hissettiğim nefes sesiyle bir anda sağa kaymamla bıçağı tahta masaya saplandı bir an afallayınca hızla arkasına geçip kolunu arkaya büktüm ve ensesini tutup başını masaya dayadım, acıyla inlerken öfkeden damarlarım tavan yapmıştı. "Sana ne dedim, kızını benden alamazsın dedim? Onu kendimden başkasına yar etmem dedim...ve benimle oynamak ateşle oynamak gibidir dedim!" diye gürleyip geri çekildiğimde hızla masadan bıçağı alıp bana doğru salladı yavaş bir hareketle hamlesinden kaçıp sert bir yumruk indirdiğimde geriye doğru yalpaladı, yüzüme bakınca elimle gelmesini söyledim. "Hadi ama kinin bu kadar mı senin orospu çocuğu!" diye tahrik edip bekledim, öfkeyle bağırıp üzerime doğru koştu bıçağı havaya kaldırınca elini yakalayıp sıktım ittirmeye çalıştı ama tutuşum o kadar sertti ki ne geri ne ileri hareket ettirebiliyordu? Kafa atmaya çalışırken hemen geri çekilip ben ona kafa attım inleyerek geri çekildiğinde sert bir yumruk daha indirdim.
   "Mutlu olamayacaksın, o sürtüğü alıp başka birine parayla satacağım ona kavuşamayacaksın!" diye gürleyip bana tekrar bıçakla saldırmaya çalışınca kolunu tutup diğer tarağa dönerek onu da döndürdüm ve başını tutup aynalığa geçirdiğimde bıçak elinden düştü.
   "Onu benden almak, her adamın harcı değildir!" dediğimde yüzü gözü kan olmuştu inleyerek yere uzandığında bacak arasına sertçe bastırdım bir çığlık koparıp ayağımı tuttuğunda arkamdan ayak sesleri geldi, Çınar ve mafya ekibi olanları görünce Poyraz hızla ileri gidip adamın ensesini tuttu.
   "Ulan yine mi bu herif?"
   "Karı gibi yapıştı anasını satayım bilseydik gay olduğunu sana bir tane ayarlardık" diye araya girdi gülerek Aras, ellerimi cebime koyup Çınar'a baktım.
   "Düğünden sonra darp raporlarını bizim tanıdığımız emniyet müdürüne yolla, direk mahkeme kararı ile hapsi boylar zaten? Belki de mahkemeye bile gerek kalmaz" dediğimde başını sallayıp dişlerini sıktı.
   "Sen hiç merak etme kardeşim, bende"
   "Mahkeme falan uğraşmasak da, herifi fena benzetip ağzına sıçsak olmaz mı?" diye sordu Poyraz, derin bir iç çekip ellerimi cebime koydum.
   "Haklıyken haksız olmaya gerek yok, siktir et gitsin" dediğimde Çınar emniyet müdürünü aradı sessizce birini yollamasını, başımdan geçenleri söyleyince adam olaya el koyacağını hatta mahkemeye bile taşınmayacağını söyleyince olay bitmişti.
   "Kardeşim sen yengenin yanına git, zaten şüpheli bir şekilde etrafa bakıyordu bu mutlu gününde ona bu gerginliği yaratmayalım sen git biz hallederiz" dedi Çınar, başımı sallayıp odadan çıktığımda Poyraz çoktan küfürler yağdırıp yumruk atma seslerini duyunca başımı iki yana sallayıp istifimi bozmadan klasik mafya duruşuma geçtim, sert ve sarsılmaz.
Ela Elmas.
Düğünün sonuna geldiğimizde annem ve Nalan Hanım altınları ve paraları bir torbaya doldurup Nalan Hanım eve götüreceğini balayından geldikten sonra bana teslim edileceğini söylemişti, siyah bir limuzin kapının önünde durmuştu balayı falan düşünmemiştim ama onunla ilgili de birşey söylememişti Dalyan, şöför içeride beklerken herkesle vedalaşıp el öptük ve arabaya bindik. Tedirgin ve utangaç bir şekilde ellerimi önümde birleştirip derin bir iç çektim araba gitmeye başlayınca boğazlarım kurumaya başlamıştı etrafıma tedirgince baktım arabanın içinde ufak bir bar tarzı bölme vardı gözlerim büyümüştü böyle arabalar gerçekte varmış meğer! Gözlerimi kapatıp boğazımdaki kuruluğu gidermeye çalıştığımda Dalyan başını bana çevirip iç çekti ve ileriye gidip oradan bir su doldurup bana uzattı gülümseyerek elinden alıp bitirdiğimde yüzünde bir gülümseme oluştu kendisine de bir viski koyup tek seferde içinde utanarak sordum. "Nereye gidiyoruz?"
"Sürpriz"
"Hayır ama ya ben meraktan çatlarım" dediğimde kıkırdadı ve yüzüme baktı.
"İtalya'ya"
"İtalya mı?" diye sorduğumda kaşlarını çatıp omzunu silkti.
"Başka bir yer istiyorsan gidebiliriz"
"Gitmesek olmaz mı?"
"Neden?"
"Burası iyi...bir daha yol bilmem ne masraf falan olacak?" dediğimde başını sallayıp eline telefonu aldı. "Bizi ormandaki eve götür" dediğinde kapatıp kendisine tekrar bir viski koydu. Orman evine geldiğimizde verandanın hemen ilerisinde ki süs havuzu çiçeklerle süslenmişti kaşlarımı çatıp arabadan indiğimde şöför hızla uzaklaşmıştı Dalyan ise ellerini cebine koyup benim arkamdan yavaş yavaş geliyordu, verandanın orası da beyaz uzun bir halıyla kaplanmıştı verandanın tahta korkuluklarında da beyaz ve kırmızı çiçeklerle süslenmişti gözlerim büyümüş gözlerim bulanık görse de seçebilmiştim artık gözlerim rahatsız bir şekilde kaşınmaya başlayınca arkamı dönüp kaşlarımı çattım Dalyan hemen yanımda bitmiş ellerini belime koymuştu.
"Ne oldu?"
"Gözlerim acıyor" dediğimde ceketinin iç cebinden gözlüğümü çıkarıp kendisi taktı, kaşlarımı çatıp gözlerimi bir kaç kere kırpıştırdım ve net görmeye başlayınca gülümseyerek arkamı döndüm, ilerlemeye başladığımda içeride sarı loş ışık yanıyordu verandaya çıktığımda Dalyan kapıyı açıp beni kucağına alınca gülerek elimi omzuna koydum oda gülümseyerek bana bakıp içeri girdik ayağıyla kapıyı kapatınca merdivenlere çıkmaya başladık heyecan, utangaçlık ve korku şimdiden beni germişti odaya geldiğimizde yatak odası kalp şeklinde mumlar dizilmiş ve yanarken bulunca gözlerim büyüdü yatağın üzerinde gecelikler ve kalp şeklinde gül yaprakları vardı ortasında ise iki kadeh ve bir şampanya duruyordu beni yere indirdiğinde kaşlarımı çatıp sinsi gibi yüzümü buruşturdum ve arkamı döndüm oda gülümseyerek bana bakıyordu. "Sen nereden biliyorsun İtalya'ya gitmek istemeyip de burada olmak istediğimi?"
"Aslında İtalya'ya gitmeyi istiyordum hatta karasız kaldım burayı bizim hizmetçilere hazırlattım balayı hakkında seninle konuşma yapmadım sürpriz olsun istedim İtalya lafını ortaya attığımda sen gitmek istemediğini söyleyince benim de aklıma bu fikir yattı ve Allah'tan ki burayı hazırlattırmışım" dediğinde güldüm ve başımı iki yana salladım, ne yapacağımı bilmez bir halde elimdeki çiçeği sıkmaktan vaz geçip lavaboyu gösterdim.
"Eee...biraz zaman verir misin?" dediğimde gülümsedi ve tek elini pantolonun cebine koyup pencereye doğru gitti bende hızla yatağın üzerindeki geceliği kapıp hemen tuvalete girdim ve gelinliği gerdanlığı herşeyi çıkarıp duşa girdim, Allah'ım heyecandan ve utançtan geberiyordum aynı zaman da korkuyordum da! Duştan çıkıp geceliğe uzandığımda gözlerim büyüdü ve utançtan daha fazla kızarmıştım, bu bildiğin ufak bir bez parçasıydı? Yeleğin içinden dantelli ve kırmızı tanga çıkmıştı! "Oha bu ne!" dedim, oflayarak iç çekip sıkıntıyla onları giydim ve tedirgin bir şekilde yatak odasına yöneldim, içeri girdiğimde gözlerim utançtan büyümüş yanaklarım daha fazla kızarmaya başlamıştı, çırılçıplaktı ve arkası döndüktü, geldiğimi anlatınca arkasını dönüp bana baktı dudakları aralanmış parlayan gözleriyle beni süzmüştü başını iki yana salladı.
"Benim sonum olacaksın Esmer Tanrıça" dediğinde utangaç bir şekilde bakışlarımı kaçırdım bana doğru gelmeye başlayınca nefeslerim hızlanmış kalbim gümbür gümbür atıyordu, kapıyı kapattığında elini çeneme koyup başımı kaldırdı ve gülümseyerek yüzüme baktı.
"Korkma sakın...canın yanarsa söyleyeceksin" dediğinde başımı salladım üzerimdeki yeleği çıkarıp giydiğim dantelli sütyeni hızla çekip çıkardı ellerimi tutup karnına götürdü ve bastırdı. "Sakın utanma, biz artık evliyiz" dediğinde bakışlarımı ona çevirip alt dudağımı ısırdım.
"Şimdi yap yoksa hiç cesaretim olmayacak" dediğimde gür bir kahkaha atıp beni kollarına aldı yatağa oturttu gülmeye devam ederken ona sinirle baktım yatağın üzerindekileri kaldırıp masaya koydu ve yorganı açtı hızla yatağın içine girdiğimde gülerek yanıma uzanınca koluna bir yumruk attım. "Bunda gülünecek bir şey yok, zaten yeterince utanıyorum!" dediğinde bir anda üzerime çıkıp ellerimi tuttu ve yatağa dayadı parlayan gözlerle yüzüme bakınca göz kırptı.
"O zaman seni kıvama gelene kadar biraz üzerinde çalışmam gerek, çünkü o zaman utanmıyorsun" dediğinde nefesimi titrekçe vermemle dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı deli gibi öpüşmeye başladığımızda elini tangama götürüp bildiğiniz yırtarak çıkarmıştı. En sonunda leke geldiğinde terler içinde kalarak alnını alnıma dayadı, ve şimdi tamamen sonsuza kadar birlikteliğe ikinci adımı atmış, ve tamamen karısı olmuştum.
                                    🌸
   Sabah olduğunda kendimi hiç bu kadar mutlu mesut ve heyecanlı hissetmemiştim, sevdiğim adamın sırtı dönük uyuduğunu gördüğümde sırtındaki kurşun izlerine baktım yüzüm düşmüş parmaklarımı o yaralarda gezdirirken başını bana doğru çevirip gülümseyerek kolonu belime attı. "Günaydın bir tanem"
   "Bir tanem? Bay kasıntı mafya kılıklı zorba bey bana ilk defa bir tanem diyor şok şok şok" dediğimde kıkırdadı ve beni üzerine çekip alnıma öpücük kondurunca bende onun dudağına öpücük kondurup burnumu burnuna sürttüm güldü ve alnımı tekrar alnımı öptü.
   "Dışarıda kahvaltı mı etsek? Hava güzel"
   "Iım...hayır ben daha güzel bir kahvaltı kurup bahçede yemek yeriz diye düşündüm"
   "Buda olur, sonra sahile gideriz" dediğinde kollarımı çocuk gibi havaya kaldırıp kocaman gülümsedim.
   "Yaşasın!" deyip hemen yataktan kalktığımda gülerek arkamdan beni izlemişti kaşlarımı çatıp ellerimi belime koydum. "Sen neye gülüyorsun bakayım?" dediğimde o anda üzerimde hiçbir şeyin olmadığını fark edince gözlerim büyüdü ve kapamaya çalıştığım kadar kapatmaya çalıştım.
   "Zaten her santi metre kareni biliyorum güzelim neyi saklamaya çalışıyorsun?" diye sorup kahkaha atınca bende güldüm ve Ekim'i havaya sallayıp etrafımda dönerek tuvalete girdim.
    Güzel bir kahvaltının ardından Dalyan bana gül kolyemin aynısından oluşan bileklik, yüzük ve küpeyi takdim edince sevinçle boynuna sarılmıştım. İlk olarak ailesinin yanına gittik orada bir kahve içip kısa bir sohbetin ardından anneme gittik, annemi de gördükten sonra son olarak sahile gitmeye karar vermiştik, geldiğimizde Bebek sahilinin keyfini sürüp pamuk şeker aldık yiye yiye giderken Dalyan ve ben bolca resim çekinmiştik, sokak sokak gezip bir bebek dükkanına gözüm takıldığında vitrine baktım çok güzel kırmızı simli kız çocuğu ayakkabısı gördüğümde sevinçle kocaman gözlerle bakmıştım Dalyan'da yanıma gelip baktığında gülümsemişti. "Daha var bebeğe"
   "Kaç tane istersin? Ben bir sürü"
   "O kadar çocuğu ne yapacaksın Ela? O kadar motora bağlayamam yaşlanırım? Düşünsene elli yaşındayım çökmüşüm kollarımda yeni doğan bir bebek var..." gülmeye başladığımda oda kıkırdadı. "İki tane yeter biri kız biri erkek olsun tamam" dediğinde gülümsemiştim.
    Yemek yemek için Boğaz'a oraya gittik, güzel bir yemeğin ardından Galata Kule'sine çıkmıştık sonra birer kadeh şarap içmiştik, ve tekrar Boğaz'a geldiğimizde bir bankta oturup martıların ötüşünü, denizin dalgalarını, Boğaz'ın verdiği huzuru bir müddet izledik uzun bir sessizlikten sonra başımı ona çevirdim bana bakıyordu, gülümseyerek ona doğru dönüp dirseğimi tahtaya ardından elimi yanağıma koyup gözlerinin içine baktım oda benimle aynı pozisyonu alıp gözlerimin içine baktı. "Seni tanıdığım için o kadar mutluyum ki...neden sen bana geç kaldın?" dediğinde gülümsedim ve uzanıp dudağını öptüm.
   "İşin ucunda mutlu olmak varsa eğer, önce savaşmak gerekir? Savaştığında, ve sonunda mutluluk sana koştuğunda zafer elde etmişsindir...geç olsun ama güzel ve hayırlı olsun Dalyan? Bizim için en uygunu buymuş" dediğimde gülümsedi ve başını salladı.
   "Seni çok seviyorum Ela...bana bir kalbim olduğunu hissettirdin, bana insan olduğumu hissettirdin? Sevildiğimi öğrettin sevmeyi öğrettin...ben seninle mutluluğu ve vicdanı, sevinci ve endişeyi...kısacası herşeyi sende öğrendim"
   "Bende öğrenmedin, sen benden önce öğrendin sadece duygularını bastırdın ve dışarı yansıtmadın"
   "Ama dışarıya vurmamı sen sağladın"
   "Belki" dediğimde güldü. "Seni seviyorum karizmatik zorba"
   "Ben seni daha çok seviyorum sevimli asi" dediğinde ikimiz de güldük.

🌸 Bir Zorba Bir Sevimli 🌸Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin