Gözlerimi başımdaki feci ağrı yüzünden açmıştım, o kadar güzel uykunun içindeydim ki sonsuza kadar uyusam yine uyumak istiyordum bu yatakta. Esneyerek yerimde doğrulup gözlerimi ovuşturdum gözlerimin önüne bir anda onunla tartışmamız geldi kaşlarımı çatıp başımı eğdim ona defalarca vurduğumu hatırlıyordum ve ağladığımı sonrasını hatırlamıyordum zihnimi zorlasam da ileri ulaşamıyordum, başımı kaldırdığım anda şoka uğraşmıştım ben yine onun evindeydim yine buradaydım yine aynı yatakta yatıyordum gözlerim korkuyla açılmış etrafıma deli gibi bakarken bir çığlık atıp hızla üzerimdeki yorganı fırlattım ve hemen yataktan kalktım geriye doğru gittim o sırada kapı açılınca korkuyla bir çığlık daha atıp geriye dönerken dengemi kaybedip yatağa doğru boylu boyunca uzandım, kendime gelip yerimde doğrulduğumda tekrar kapıya baktım silik görsem de endişeli gözlerle bana bakan birini gördüm şaşkınlıktan çok öfke oluşmuştu, hızlıca bana doğru gelip endişeyle kolumu tuttu ve kalkmama yardımcı oldu ama hemen onu itip yanağına bir tokat atmamla bir an afallasa da sakince bakışlarını bana çevirdi bense öfkeden titriyor kalbim boğazımı delecek gibi hızla çarpıyordu başımın ağrısı beni daha çok deliye çevirirken hiddetle bağırdım. "Sen! Ben sarhoş olduğumda beni buraya mı getirdin? Evine mi? Sen ne yaptığını sanıyorsun!" diye bağırdığımda ellerini havaya kaldırıp sakince bir adım atıp bana yaklaştı.
"Dinle önce..."
"Neyi dinleyeceğim? Beni buraya getirip benden faydalanmak için sarhoş kafamı kullandın değil mi? Bunu mu açıklacaksın! Seni istemiyorum dediğimde benimle birlikte olup namus meselesi ayağına mı yatacaksın?"diye bir kez daha bağırdığımda en sonunda oda öfkesini tutamayıp bana bağırdı.
"Senden faydalanmak yapacağım en son şey bile değil, anladın mı? Bunu sana asla yapmam o kadar kahpe biri değilim! Yeter artık anla beni, evet seni istiyorum ama sarhoş kafanı kullanıp bedenine asılacak kadar ileri gitmem asla tamam mı?" diye bağırınca üzerime gelmeye devam etti, sinirle onu itip yatağı gösterdim.
"O zaman neden beni buraya getirdin? Niye beni evime bırakmadın!"
"Ela seni evinde yalnız bırakamazdım bunu benden bekleme!" diye bağırınca ona bir şeyler fırlatmak için etrafıma bakındım ama gözlüklerim olmadığı için bulanık görüyordum komidinin üzerindeki gözlüğümü seçtiğimde hemen alıp taktım gözlerimin net görmesi için bir kaç kere kıpraştırdığımda tekrar ona dönüp elime ilk gelen yastığı aldım ve onun suratına fırlattım, yastığı eline alıp bakışlarını bana çevirdi. "Nedir şimdi bu?"
"Yumruklarım fayda etmeyince, mecbur yastıkla saldırıyorum!" diye bağırdım ve ikinci yastığı almak için eğildiğimde arkadan bana sarıldı çığlık atıp yüz üstü kapaklandığımda üzerimdeki ağırlık yüzünden inleyip önüme zorlukla döndüm, burun buruna geldiğimizde nefes nefese kalmış bir şekilde birbirimizin gözlerine baktık kaşlarını çatarak elini alnıma koydu ve koyulaşmış gözleriyle yüzümü inceledi.
"Öfken bile öyle tatlı ki...seni sımsıkı sarıp içime hapis etmek istiyorum"
"Üzerimden hemen çıkar mısın?"
"Çıkmıyorum ne yapacaksın?" dediğinde oflayarak onu itmeye çalıştım resmen onu kendimden uzak tutmak için çabalamam onu eğlendiriyordu.
"Çık hemen üzerimden!" diye bağırdığımda geri çekilip elimi tutarak beni de kendisine çekti, elbisemi düzeltip öfkeyle arkamı döndüm ona ve topuklu ayakkabılarımı bulmak için etrafa bakındım ama bulamamıştım. "Ayakkabılarını arıyorsan eğer, benimle beraber kahvaltı yaptıktan sonra veririm" dediğinde öfkeyle ellerimi yumruk yapıp ona döndüm, hızla ilerleyip göğsüne bir tane yumruk attım.
"Derhal ayakkabılarımı istiyorum!"
"Eğer benimle kahvaltı yapmazsan, sana onları asla vermem yalın ayak yemin ederim gitmek sorunda kalırsın, hemde bu soğukta" dediğinde elini uzatıp tek kaşını kaldırdı ve bir adım attı. "Var mısın, yok musun?" diye sorunca iç çekip elini ittim ve mecbur bir şekilde başımı salladım.
Mutfağa geçtiğimizde buz dolabını açarken bende başımı tutarak sandalye çekip oturdum feci sızlaması beni deli ediyordu inleyerek başımı okşadığım sırada elimde hissettiğim dokunuşla hemen geri çekildim, elinde bir fincan kahveyle bana bakıp önüme koydu ve göz kırptı. "Bu ayılmana iyi gelir" dediğinde yüzümü buruşturup bir yudum aldım acı olduğu için dudaklarımı büzüp zorla yutkunduğumda arkasını dönüp sandviç yapmaya koyuldu, bir yudum daha zorla içtiğimde midem kasıldı.
"Ağrı kesici yok mu? Kahve midemi bulandırdı"
"Şu üst dolapta var" dediğinde ayağı kalkıp gösterdiği yeri açtım, ilacı ağzıma atıp su içerek bardağı lavabonun içine koydum canım meyve suyu çekince başımı ona çevirdim özenerek peyniri ekmeğin arasına koyarken dudaklarımı yalayıp söze nasıl girsem diye düşündüğümde başını bana çevirip bakınca hemen gözlerimi kaçırdım. "Ne oldu?"
"Hiç...öyle boş bakıyorum" dediğimde tek kaşını kaldırsa da birşey demedi, çekindiğim yüzünden sormaktan vazgeçip yanında dikildim ve sandviçi bitirmesini izlediğimde masaya koydu.
"Çay mı yoksa meyve suyu mu istersin?" diye sorunca rahatlamıştım.
"Meyve suyu iyi olur" dediğimde mutfağın kapısına yöneldi.
"Sen halleder misin? Bende iş için hazırlanayım" dediğinde tam konuşacakken çoktan yanımdan ayrılmıştı, öfkeyle onun çayını doldurup masaya bıraktım kendime meyve suyu almak için dolaba yöneldiğimde onu gömleğini giyerken görmemle yanaklarım kıpkırmızı kesilmişti gözlerim yuvalarından çıkmış sert ve biçimli kaslarına bakarken gömleğini iliklemeye başladığında ağzım açık kalmıştı böyle bir adam gerçek olamazdı nasıl böyle güçlü bir vücudu olurdu? Tamam erkek olduğu için normaldi ama insan üstü bir fiziği vardı, başını tam kaldıracakken ona baktığımı anlamaması için dolabı açmamla sert kısmı alnıma vurması bir olmuştu, ufak bir inleme ağzımdan çıkınca iç çekişini duydum. "Neden bu kadar çok sakarsın? Kendine hiç dikkat etmiyorsun...yoksa bana baktığın için mi heyecanlandın?" diye arsızca sorunca yanaklarımın kıpkırmızı olmasını umursamadan ona öfkeyle baktığımda gömleğinin bir kaç düğmesi açıkta kaldığını fark etsem de öfkemi taze tutup ellerimi belime koydum.
"Ne alakası var? Hiçte bile!"
"Emin misin?"
"Evet!"
"İyi öyle olsun bakalım" dediğinde ellerim titremeye başlayarak meyve suyunu alıp masaya koydum oda eline bir bardak alıp ikimizde masaya kurulunca meyve suyumdan bir yudum içip elime sandviçi alıp bir ısırık kopardım lanet olsun ki çok güzeldi ve bir ısırık daha alıp farkında olmadan kapanan gözlerimi açtığımda onun dirseğini sandalye kulpuna dayamış işaret parmağını bıyık hizasına koymuş halde bulduğumda boğazıma lokma kaçtı ve öksürmeye başlayarak elimdekini tabağa koyup meyve suyumdan dolu bir yudum aldığımda boğazımı temizleyip ona baktım.
"Ne öyle bakıyorsun?"
"Tadını çıkarmanı izliyorum kötü mü?"
"Evet kötü, bana öyle bakmanı sevmiyorum"
"Nasıl bakıyor muşum sana?" diye sorup tek kaşını kaldırınca iç çekip sandviçimi tekrar elime aldım ve utanarak söyledim.
"Şey bunu söylemeye çekiniyorum ama...hadi desem üçüncü dünya savaşından çıkmış gibi arzudan evi darma duman edecekmişsin gibi bakıyorsun?" kahkahasını serbest bıraktığında şaşkınlıkla yüzüne baktım, böyle soğuk acımasız tipi olan bir adamın kahkahasının böyle güzel olması normal miydi? İlk defa kahkahasını duymuştum ve bu bana çok garip gelmişti, şaşkınlıktan çıkıp öfkeyle bunları düşündüğüm için kendime küfür edip karşımda hala GÜLMEYE DEVAM EDEN zorbaya baktım. "Gülünecek birşey yok bence bay gülmeye otomatik ayarlanmış robot adam!"
"İyi işte gülüşümü dinlemiş oldun fena mı? Artık bana buzdolabı demene falan gerek yok diye düşünüyorum? Ayrıca aklımda öyle bir niyetim olsaydı inan yapardım"
"O biraz sıkardı"
"Vay, iddialı konuşuyoruz"
"Aynen öyle" dediğimde gülümsedi gerçekten gülümsedi ve çayından bir yudum aldıktan sonra ekmeğinden koca bir ısırık aldı, lokmamı bitirip meyve suyumu içtiğimde onun hakkında hiçbir şey bilmediğimi, bilmek istemediğimi ama merakım yüzünden sormak isteğime karşı koyamıyordum, kaşlarımı çatarak mutfağı süzdüğümde bakışlarını üzerimde hissettim sessizce konuştu. "Ne düşünüyorsun?"
"Neden bu kadar güven sorunu yaşıyorsun?"
"Çok şeyler gördüm"
"Ne mesela?"
"Sevgililerimden, iş arkadaşlarımdan, ve bu tip şeylerden" gözleriyle beni süzüp iç çekti ve hafifçe öne eğildi.
"Peki bende sorsam cevap alabilir miyim?" diye sorunca başımla onayladım, elini çenesinde gezdirip dudaklarını büzdü.
"Dürüst cevap vermeni istiyorum" diye sorunca bakışları keskinleşti kaşlarımı çatıp meyve suyumu içtim ve başımı salladım. "Sevgilin oldu mu hiç seni öptü mü? Yoksa ilk öpücük bana mı ait oldu? Gerçi olmadığını biliyorum ilk öpücüğün bana ait onu da biliyorum ama yine de senden duymak istiyorum"
"Şimdi arzuyu yok sayıp farklı şeylerle mi idda edeceksin?"
"Ela neden bu kadar bana karşısın? Hala senin duygularınla oynayacağımı mı düşünüyorsun sırf sevişmek için?"
"Başka şekilde söyleyemez misin?" diye sordum hem utanarak hemde öfkelenerek yanaklarım ısınınca gülümsedi, dudaklarımı büzüp omzumu silktim. "Ve ayrıca ben sana uygun değilim..." deyip ayağı kalktığım sırada bileğimi tutup dişlerinin arasından konuştu.
"Uygunsun! Milletin ne düşündüğü değil, benim ne düşündüğüm önemli ve ben seni ilk gördüğüm andan beri istiyorum bu yüzden bu konuyu kapat" dediğinde bedenimi ona çevirip gözlerinin içine baktım.
"Konuyu açan sensin, ben değil"
"Hala bir cevap alamadım?" deyip hızla beni kendisine çekince ufak bir çığlık attım belim bacaklarına değerken tek eliyle bacaklarımı tutup kucağına oturtunca şaşkınlık ve utangaçla ona baktım bileklerimi tutup boynuna sardı ve bir elini sırtıma bir elini belime yerleştirip yüzüme bakınca ben hala ona şaşkınca bakıyordum. "Fok balığı modundan çıkmanı bekliyorum beni yanlış anlama...yada anla? Seni istediğim için yüzüne bu kadar uzun bakmam normal"
"Ne yapıyorsun?" diye sorabildim sadece, elini yukarıdan enseme götürüp çekince dudakları neredeyse burnuma değecekti yanaklarım daha fazla kızarmaya başladı.
"Sana daha yakın oluyorum"
"Ama ben senden uzağım" hafifçe dişlerini sıkıp geri çekildi ve gözlerime baktı.
"Benden uzak durman için, anca ebür dünyaya göçmen gerek" dediğinde ayağı kalkmaya çalıştım ama kollarımı tutup buna engel olunca inledim, oda iç çekip daha çok kendisine çekince yüzüne baktım oda bileklerimi tutup gözlerini kısıp yüzüme baktı ve tek kaşını kaldırdı. "Bir cevap alamadım?"
"Yok olmadı kimse de öpmedi tamam mı rahatladın mı öpmedi ilk öpücüğüm senin!"
"İyi...başka türlü olsaydı kim olduğunu öğrenir ağzını burnunu dağıtırdım"
"Bu konuda kendi ağzını burnunu patlatsan iyi olur çünkü senden başkası bana asılmıyor"
"Öyle mi? Oysa o Ezel denen şerefsiz seni gözleriyle yedi bitirmişti!" diye öfkeyle konuşunca omzumu silktim bu konunun üzerinde durmadım ama Dalyan feci halde ona hala kızgın olduğunu belli ediyordu. "O dua etsin onun suratını darma duman etmedim, öldürmedim silahla, çalışacağımız kişiler yanımızda olmasaydı onu gebertmiştim"
"Kafa attın, yumruk attın daha ne olacaktı?"
"Oh iyi yaptım!"
"Lütfen Dalyan, artık bu kıskançlıklara bir son verir misin?"
"Veremem efendim, senin etrafında sana bakanlar varken ben böyle manda gibi oturup olan biteni izleyemem!" dediğinde sustum sadece çünkü ne dersem diyeyim boştu, elini başıma koyup göğsüne yaslattı yerimde kıpırdanıp kollarımı oynattığımda içimi burkan bir şey söyledi. "Lütfen biraz böyle kalalım...lütfen" dediğinde sevimli bir şekilde başımı sallayıp kıpırdanmayı bıraktım başımı daha çok göğsüne yerleştirip iç çektiğimde eliyle nazik nazik omurgalarımı okşuyordu lanet olsun ki bu çok hoşuma gidiyor ve uykumu getirip beni gevşetiyordu sanki yılların yorgunluğunu sırtımdan alıp gitmişti parmakları...derin bir iç çekip elini saçlarıma götürdü okşadı kokladı dudakları alnıma değdi öptü ve alnını alnıma koyup gözlerini kapattı bende biraz olsun gözlerimi kapattım elimi koluna koyup iç çektim ve tekrar gözlerimi açtım, tam on dakikadır bu haldeydik hiç bir şey konuşmuyorduk sadece aynı bu pozisyonda duruyorduk ta ki bir kapı sesi gelince...sessizce küfür ettiğini duyunca bende panikle gözlerim büyümüş Dalyan'a bakmıştım oda gözlerini açıp öfkeyle yerinde doğrulunca korkuyla kolunu sıktım.
"B-bu kim?" diye kekeleyerek sordum sessizce, o ise hiç istifini bozmadan tek kaşını kaldırıp gözlerini büyüterek sessizce konuştu.
"Bilmiyorum, belki eve bir hırsız girmiştir? Yada bir kaç mafya adamı bana suikast için gelmiştiiiir" diye uzatınca nefeslerim hızlandı ve elimi kalbime koyup korkuyla arkama baktım.
"Ne? Şaka yapıyorsun değil mi? Şaka?"
"Ya şaka değilse? Ya gerçekten beni taramaya geldilerse?"
"Ne?" diye korkuyla sorup ona baktığımda normale dönüp göz kırptı ve elini yanağıma koyup okşadıktan sonra tekrar elini belime koydu korkum geçmiş sinirlenmiş bir hal almıştı şimdi yüzümde.
"Şaka değil mi?"
"Belki biraz yapmış olabilirim"
"Sen var ya çok kötüsün, aklım oynadı"
"Temizlikçi gelmiştir kesin"
"Senin gibi bir robotun şaka yaptığına inanamıyorum" deyip kollarımı göğsümde bağladığımda içerden bir kadın sesi geldi.
"Dalyan bey odanızdaki kadın ayakkabılarını ne yapmamı isterseniz?" diye sorunca alt dudağımı ısırarak utanmış bir şekilde ona baktığımda oda alt dudağını ısırıp hafifçe gözlerini büyüttü ve sonra normale dönüp göz kırpmıştı.
"Fena geceydi"
"Sadece yan yana uyuduk"
"Ama kadın öyle düşünmüyor" dediğinde kaşlarımı çatıp daha çok utanarak kucağından kalkmaya çalışırken kadın mutfağa girince panikle ondan uzaklaşmak için ittim ama başım onun burnuna vurmuştu ayrı yeten hızı kalktığım için ayağım sandalyeye takılıp popo üstü düşmüştüm Dalyan burnunu tutarken kızgın değildi ama ona kızgındım utanarak yerimde doğrulup önüme dönmemle kafamı dolaba vurunca Dalyan isyan eder gibi iç çekti kadın ise şaşkınca bize bakıyordu.
"Bu kızın sakarlıklarından bıktım, en sonunda her yerini demirden kaplatacağım ki bir yerine bir şey olmasın" dedi Dalyan, kadın ikimize mahçup ve tedirgin bir şekilde bakıp duruyor ve hala şaşkınlıkla etrafı süzüyordu.
"Uygunsuz bir zaman da mı geldim efendim?"
"Evet" dedi Dalyan.
"Hayır" demiştim bende ve aynı anda söylemiştik ama cümleler farklıydı, birbirimize baktığımızda Dalyan tekrar göz kırpıp ayağı kalktı ve kadına sertçe baktı.
"Bir daha izinsiz girme"
"Peki efendim"
"O minik bebek ayakkabılarını da bu kıza verirsin" dediğinde yüzümü buruşturup ona baktığımda oda göz kırpmıştı bende dil çıkarmıştım işaret parmağını sallayıp sallayıp kaşlarını çatıp azarlar gibi seslendi. "Kötü kız cık cık cık, sana yakışmıyor" deyip gitmişti, kadın ise kaşlarını çatıp yüzüme bakmıştı.
"Bebek ayakkabısı? Ben anlamadım"
"Benim ayaklarım biraz küçük de, dalga geçiyor bebek ayakkabısı diye işte" dediğimde kaşlarını çatıp başını sallayınca bende yanından geçip oflayarak saçlarımı geriye attım.
Beni eve bırakıp hazırlanmamı beklemişti aşağıda, neymiş işe beraber gidecekmişiz eğer o Ezel denen kişi oradaysa sahibi benim kafasını yaşatacaktı, gerçekten ona karşı hissettiğim bu siniri daha nereye kadar taşıyacaktım merak ediyordum. En sonunda şirkete ulaştığımızda tabi Dalyan etekle gömleği yasaklamıştı kot pantolon ve kahve rengi kazakla şirkete gitmiştim dediğini yapmazsam başıma geleceklerden dolayı o sorumlu değilmiş? Of. Arkadaşlarımla ayak üstü sohbet etmemi bitirince merdivenlere yönelmiştim ki Ezel beyin yanıma gelmesiyle dikkatimi kendisine çekmeyi başarmıştı, şaşkınlıkla gözlüklerimi geri iteleyip yüzüne baktığımda gülümsedi. "Nasılsın Ela?"
"Teşekkürler sizi sormalı? Bu arada dün gece için çok özür dilerim ben..."
"Önemli değil, Dalyan'ı kafaya takmıyorum"
"Ben yine de özür dilerim"
"Önemli değil...ben buraya seninle birşey konuşmak için gelmiştim"
"Neyi?"
"Seninle ve işle ilgili?"
"Benimle mi?"
"Daha çok...seninle"
🌸
Dalyan Kayaoğlu.
"Nasılsın kardeşim?" Çınar gülümseyerek içeri girmişti.
"İyi hayırdır birşey mi oldu?"
"Birşey olmadı işle ilgili de bunu sana nasıl söyleyeceğim bilmiyorum"
"Ne oldu söylesene?" diye sordum bir anda gerilerek, elini hafif kirli sakallarına uzatıp kaşıdı ve bakışlarını kaçırdı.
"Senin şu sevdalın yok mu? Şuan Ezer denen herifle konuşuyor giriş kapısında ikisini gördüm" demesiyle bakışlarım donuklaşmış, öfkem damarlarımı kaynatmış kan beynime sıçramıştı hızla koridora yönelip şirketin giriş kısmına yaklaştığımda duvara sindim Çınar da yanımda duruyordu dişlerimi öfkeyle sıkmış ellerim cebimde yumruk olmuş Ela'yla Ezel'i izledim Çınar iç çekince gözlerimi kırpıştırdım. "Artık ne olacağını biliyorsun ama biraz hızlandır"
"Denemediğimi mi sanıyorsun? Kaç kere yakınlaştım kaç kere kendime çektim ilk olanlardan sonra...ama dün gece beni sevdiğini söylemişti"
"Seni sevdiğini mi söyledi?"
"Alkollü kafasıyla"
"İnsanlar bir sinirliyken bir de alkollüyken doğruyu söyler, bence ne yapacaksan yap yoksa başkası kapacak galiba ayrıca zorba olmaya devam edersen...onu kendinden itersin biraz kibar ol, daha önce yaşadıklarını unut kardeşim...herkes bir değildir"
"Biliyorum"
"Madem biliyorsun, ona kaba davranma o çok sevecen ve sevimli biri...Ezel onu kendi tarafına çekmekte çok ısrarcı baksana" deyip başıyla işaret edince daha çok öfkeyle dişlerimi sıktım, Ela gülümseyerek birşeyler söyledi Ezel tedirgin bir şekilde onun kolunu tutunca gözlerim büyüdü ve kaşlarımı çatarak bir adım attım Çınar durdurdu. "Sakın! Sakın yapma şirketteki irtibarını düşün ayrıca dün geceki olayı da unutma"
"Şirketin ağzına sıçarım o herif benim kadınıma asla dokunamaz!"
"Yapma sakin ol" deyip durdurunca Ela kolunu hızla ondan çekti kaşlarımı düzeltip öfkeyle soluğumu bıraktım ve onun bu tavrı hoşuma gidince dudaklarım yukarı doğru kıvrılmıştı asi kız! Ezel tekrar konuşmaya çalışırken Ela hızla ondan uzaklaşarak gidiyorken o lanet topuklu çizmeleri yüzünden ayağı kayıp yere kapaklanmıştı yemin ederim dizlerindeki hissettiği acıyı ben yüreğimde iğne batığı hissetmiştim sanki bedenlerimiz birdi o ne yaşarsa acı yada mutluluk bende aynısını yaşıyordum, bekleme sürem taşmıştı Ezel tam onu yerden kaldırmak üzereyken hızla yanına ulaşıp kolunu tutarak engel oldum sertçe ittim dişlerini sıkarak yüzüme baktı yakasını tutup tekrar uzaklaştırdım dün geceki bakışları zaten beni deli etmiş hıncımı ondan alamamıştım tekrar itince uzaklaştı ve öfkeyle yürümeye başlayınca önüme döndüm Ela'nın sırtı dönük olduğu için olanları görmüyordu kolunu tuttuğumda bir çığlık atıp bırakmamı söyledi ve başını bana çevirdi işte o anda hayatımda kalbimi tek yerinde oynata bilen o ela gözlerini gördüm yüreğimi ısıtan ismi gibi Ela gözlerine.
🌸
Ela Elmas.
Şaşkınlıkla ona bakıyordum Ezel olduğunu sandığım kişi Dalyan çıkmıştı gözlerinde beliren koyulaşmış renklerine bakarken yanaklarım kızardı ve kolumu çektim. "İyi misin güzelim?"
"İyiyim, ayrıca nereden senin güzelin oluyorum?" diye sorup yüzümü buruşturdum dizimin üzeri hafifçe acıyordu ama yürüyebilirdim çok şükür, artık herkes topuklular yüzünden düşmeme o kadar alışmıştı ki kimse dönüp bize bakmıyordu.
"Yürüyebilecek misin?"
"Evet"
"İstersen yardım..."
"Gerek yok teşekkürler" deyip önüme döndüm o sırada nazikçe elimi tutup endişeyle dizimi gösterdi.
"Yaralanmış olabilirsin, odama geçelim"
"İyiyim ben" deyip nazikçe kolumu çektim ama dizlerim feci acıyordu yüzümü buruşturarak dizlerime baktığımda kanıyorlardı oflayarak arkamı dönmemle Dalyan da gözlerini oraya çevirdi ve dişlerini sıkıp sekretere döndü.
"Bana hemen ilk yardım çantasını getir, hemen!" diye sertçe uyarıp tekrar bana döndü elimi nazikçe tutup koridordaki odaya yürütmeye çalıştı. "Canın acıyor mu?"
"Eh, biraz" dediğimde hemen beni kucağına alınca gözlerim büyüdü elini tutup utanarak sessizce konuştum. "Manyak mısın ne yapıyorsun bir gören olacak şimdi!" dedim ama umursamadı, odaya gelip içeri girdiğimizde kadın çantayı getirdi Dalyan kapıyı kapatıp karşıma oturdu ve bacalarımı tutup dizimin üstüne kadar pantolonun paçalarını sıvadı, pamuğa ilaç döküp yüzüme baktı.
"Acırsa hemen söyle, üflerim" deyip yavaş yavaş dokundurmaya başlayınca yüzümü buruşturdum sızım sızım sızlıyordu ama dayanılabilirdi çok şükür, temizledikten sonra yara bandlarını yapıştırıp paçalarımı indirdi bende ayağı kalkıp gülümseyerek yüzüne baktım.
"Teşekkür ederim"
"Otur hemen, seninle bir şey konuşacağım"
"Yapmam gereken işler var sonra konuşsak?" deyip cevap vermesini beklemeden odadan çıktım penguen gibi yürüyerek asansöre ulaştım, oda asansöre geldiğinde beraber bindik tedirgin heyecan ve korkuyla ona bakmamaya çalışıyordum o ise sürekli bakıyordu. "Bana bakmayı keser misin?"
"Seninle bir şey konuşacağımı söyledim, ayrıca sana bakmam yasak mı?"
"Evet"
"Kim koydu?"
"Ben"
"Bozarım" dediğinde pes ettim, acıyan dizlerime bakıp oynatmaya çalıştığımda sızlayınca yüzümü buruşturdum dengem hafifçe bozulunca korkuyla ufak bir çığlık atıp koluna tutundum oda belimi sıkıca tutunca derin bir iç çekip sevimli bir şekilde gülümseyerek ona baktım ve mahçup bir şekilde kolunu bırakıp kırmızı yanaklarla onu süzdüm. "Teşekkür ederim" dediğimde yüzüme sertçe bakıyordu dişlerini sıkıyordu o anda bir düğmeye basıp asansör durunca kaşlarımı çatıp etrafa bakındım ışıklar beyazdan kırmızıya dönünce korkuyla Dalyan'a baktım. "Ne oluyor?" hızla elimi ve belimi tutup beni yaslatınca şaşkınlıkla ona baktım. "Bırak beni" dediğimde dinlemedi. "Ne yapmaya çalışıyorsun? Çalıştır şu asansörü!"
"Çalıştırmıyorum!" deyip ellerini iki yanıma uzatıp dayayınca içine hapis olmuştum.
"Ben seni sevmiyorum beğenmiyorum daha kaç defa..."elini nazikçe çeneme koyunca korkuyla gözlerimi kapatıp nefesimi titrekçe verdim.
"O zaman neden sana dokunduğumda titriyorsun? Neden sana baktığımda bakışlarını kaçıyor, neden sana güzel birşey söylediğimde yanakların kızarıyor?"
"Bı-Bırak beni"
"Eğer tekrar böyle konuşmaya devam edersen..." öfkeyle bağırmaya başlayınca korkuyla yerimde sıçradım, kollarımı tutup beni kendisine hızla çekince dudakları alnıma değdi, gözlerimi hafifçe aralayınca kaşlarını çatıp alnını alnıma dayadı. "Bir daha seni sevmiyorum deme yoksa canını yakarım...anlaşıldı mı?" diye sorunca korkuyla kapalı gözlerine bakmıştım oda gözlerini açıp bakınca burnuma öpücük kondurdu. "Sana birşey sordum"
"O zaman sende sürekli beni böyle kıstırıp durma" dediğimde gülümsedi ve rahatlamış bir şekilde iç çekti.
"En azından bunu bana çok görmediğin için, sevindim? Şimdi gelelim Ezel mevzusuna..." dediğinde bir elini belime koyup çekince ağzımdan ufak bir çığlık firar etti, dudaklarını alnımda gezdirdi diğer yandan öfkeli olduğunu gösteren çenesi sıkılıydı beni tekrar asansörün demir duvarına dayadı ve ellerimi yukarı kaldırıp tek eliyle sabit tuttu nefeslerim hızlanmış titrekçe verirken diğer eliyle kalçamı tutup kendisine çekince inledim, elini belime koyup kendisini bana bastırdı ve dudaklarını yanağıma sürtüp oradan kulağıma çıktı ve fısıldadı. "O herif senden ne istedi?" diye sorunca ellerimi oynatmaya çalıştım ama tek eliyle bile sıkı tutunca oynatmak mümkün değildi, inleyerek ileri gittiğimde burnum çenesine değdi, dudaklarını kulağıma değdirip bir öpücük kondurdu. "Bana cevap ver" içerisi kırmızıydı ve artık bu pozisyonda kalmak beni terletse de nefesimi titrekçe verip yutkundum.
"Hi-hiç birşey"
"Bana sakın yalan söyleme!" diye tısladı başımı boğazına dayadım, korkuyla titrerken dişlerinin gıcırtısını duydum. "Bana dürüst ol!"
"Ta-tamam" deyip geri çekilmeye çalıştığımda hemen elini başıma koydu.
"Böyle anlat...dinliyorum"
"Şey...ııım..."
"Böyle yaparsan seni öperim, çünkü çok tatlı biri oluyorsun" deyip geri çekilince yanaklarım kızardı gözlüğümü iteleyip dudaklarımı yaladığımda gözleri oraya gitti ardından elini boynuma götürüp okşamaya başladı. "Söyle utangaç asi kız"
"Ben asi değilim!"
"Asi değilim derken bile asilik yapıyorsun"
"Hayır yapmıyorum"
"Hayır derken bile yapıyorsun"
"Susacak mısın yoksa seni deli etmek için resmî bir şekilde..."
"Resmî yok!" diye hiddetle gözlerini açarken nefesimi titrekçe verip burnumu çektim.
"Şey dedi bana...bir proje düşünüyormuş onun çizimi için bana geldi" dişlerini sıktığında tedirgin bir şekilde geri çekilirken öfkeyle parlayan buz gözleri kıvılcımlarını çoktan saçmıştı.
"Sen ne dedin?"
"Yapamam dedim, Dalyan bey duyarsa beni işimden eder dedim" dediğimde gülümsedi ve elimi tutup sıktı.
"İşte böyle...sakın onunla muhattap dahi olma, sakın! O gözlerin bana bakacak"
"Bir de şey dedi..." dediğimde alt dudağımı ısırıp söyleyip söylememek arasında kaldım, kaşlarını çattı ve bir kolunu belime atıp sıkarken bir eli kalçama doğru ilerliyordu.
"Söyle!"
"Söylersem çok kızacaksın ama başkasından duyup da neden bana söylemedin diye kızmanı istemiyorum"
"Sevimli güzelim...söyle sabrım taşıyor"
"Benden...benden etkilenmiş beni b-bir..." dişlerini sıkmaya başladığında nefesimi tuttum kalçamı daha çok sıkıp hafifçe kendisine bastırınca alt dudağımı ısırıp inledim öküz gibi sıkıyordu. "Elini çeker misin?"
"İstediğim yere dokunurum...anlat hemen ne dedi o it sana!" diye hafifçe sesini yükseltince titrekçe nefesimi verdim eli bacağıma doğru gitti ardından tekrar kalçamı tutup hafifçe yukarı kaldırınca omzuna bir tane vurdum.
"İnatla yapmaya devam ediyorsun?"
"Sende inatla susuyorsun, söyle hemen!" diye bağırınca iç çektim.
"Beni ye-yemeğe davet etti..."
"Ne dedin sen?" dedi tehlikeli bir ses tonuyla, korkuyla gözlerimi kapatıp kalçamı tutan elini tuttum ve sıktım elimi yakalayıp orada tutmaya devam etti. "Söyle!" diye bağırınca irkildim ve başımı göğsüne dayadım.
"Beni yemeğe davet etti ama konuşmasında farklı bir tonlama vardı yapmacık gibiydi istemediğimi söyledim o sırada kolumu tutunca korktum b-ben ne yapacağımı..." sustum ve göz yaşlarımı boşaltmakta başladığımda sinirle dişlerini sıkıp ellerini belime koydu.
"Sana birşey mi teklif etti?" diye sordu ve ses tonu çok feci tehlikeli çıkıyordu, başımı iki yana salladım.
"Hayır ama onun bu hali beni korkuttu...istemediğimi söyledim ısrar etti o sırada kolumu tuttu bende hızla çekip uzaklaşmaya çalıştım o sırada sen geldin" dediğimde ellerini yanaklarıma koyup göz yaşlarımı sildi ardından boynuma uzandı ve okşadı sonra elleri göğüslerimi buldu ve hafifçe sıkıp yavaşça aşağı indi ellerini karnımın üzerine koyup fısıldadı.
"Bundan sonra..." pantolonumun kemer kısmını tutup sertçe çekince tuttuğum nefesim titrekçe boşaldı. "Benimsin!" deyip ellerini kalçama koyup hafifçe kaldırıp sıkınca alt dudağımı ısırdım, kalbim gümbür gümbür çarpıyor ve aptal bir heyecan kaburgalarıma varana kadar sızlatıyordu. "O itle konuştuğunu görürsem..." deyip dudaklarını dudaklarıma sürttü ardından boynuma değdirip kulağıma fısıldadı. "Seni çok üzerim, hemde çok...tahmin edemeyeceğin şeyler olur güzelim" deyip geri çekildi ve ellerini tekrar iki yanıma uzatıp içine hapis etti. "Anladın mı beni, çok üzerim"
"S-sen benim hayatıma karışamazsın"
"Bunu seninle daha önce konuştuk, benimsin bu kadar bensiz bir hayatın olmasına asla izin vermeyeceğim!"
"Yeter artık çalıştır şu asansörü çok sıkmaya başladı, ayrıca ben seni istemiyorum seni sev..." hızla dudaklarıma kapanmasıyla sözüm yarıda kalmıştı, inleyerek geri çekilmeye çalıştım ama ellerini bacaklarıma götürüp beni kucağına aldı ve bacaklarımı beline kendi bağlayıp beni demire yasladı sertçe öpmeye devam edip bir elini kalçama koyup kendisine bastırınca sertliğini hissedip gözlerimi kapattım bu adam beni delirtiyordu öpüşleri ve dokunuşları öyle çok...lanet olsun tahrik ediciydi ki kimsenin karşı çıkacak kadar iradesi hükümsüz olurdu, alt dudağımı ısırıp yavaşça emince inledim geri çekilip saçlarımı tuttu ve canım yanmayacak şekilde çekti dudaklarını boğazıma sürttü ve hırıltıyla konuştu.
"Bana karşılık vereceksin!" dediğinde başımı iki yana salladım, tutuşu sertleşti kalçamı daha çok sertliğine dayayıp dudaklarını yanağıma sürtünce hafif bir çığlık attım. "Eğer karşılık vermezsen..." kalçamı tutan eli göğsümü buldu ve sıktı, inledim ve ister istemez elim başına gidip saçlarını tutup çektiğimde oda inledi. "Canını yakarım, tam buranın" deyip elini göğsümden indirip bacak aramı tutunca tahrik olup titredim, gözlerimi kapatıp saçlarını daha çok sıktığımda hırıltılı bir şekilde inleyip elini oraya daha çok bastırdı ve ileri geri yavaşça sürtüp kalçamı tuttu pantolonumun içine elini sokup hafif çıplak kalan kalçamın orta kısmına parmağını sürtünce inledim ve başımı eğdim. "Bana karşılık ver sevgilim, direnme artık!" deyip dudaklarıma kapanınca ister istemez kendimi ona bastırıp karşılık vermeye başladım inleyerek kollarımı boynuna dolayıp öpmeye başladığımda oda inledi ve bacaklarımı tutup beni yere yatırdı bacaklarımı iki yana ayırıp ortaya geçti ve kollarımı yukarı kaldırıp sertliğini orama sürtmeyle başlayınca inledim ve kendimi ister istemez hafifçe ileri ittiğimde oda inledi ve hareketi daha fazla hızlanıp orayı alev alev yakmaya başladı, elini kazağımın içine sokup sütyenimin ortasından tutup çekti ve çıplak kalan göğsümü avuçladı, inleyerek kendimi daha çok bastırıp dudağını ısırdığımda hırıldadı ve oda alt dudağımı ısırıp yavaşça emince hazla ufak bir çığlık atıp ellerimi oynattım serbest bıraktığında ellerimi saçlarına gömüp çektiğimde inledi ve kalçamı tutup orasına bastırınca daha çok alevlendi ve titredim, en sonunda nefes nefese kaldığımızda geri çekildi ve yüzünü boynuma gömdü ellerini kazağımın içine sokup sırtıma ellerini geçirdi bende ellerim saçlarında nefes nefese kalmış bir şekilde öylece kırmızı tavana baktım bir an burası neresi dedim kendi kendime düşünün yani o kadar ki alıp götürdü beni başım dönüyordu aklımı almıştı! Derin bir iç çekti. "Yaşadığımız o şeyler beni sana daha çok çekiyor sende bana çekiliyorsun ama inatla uzaklaşıyorsun sende kabul et artık bunu? Kollarımdayken bakışlarını kaçırıyorsun, heyecandan elin ayağın titriyor sana dokunduğumda tahrik oluyorsun bunun sende farkındasın sende beni istiyorsun ama inkar edip duruyorsun biliyorum! Hemde şimdi olanlardan sonra...dayanamadın? Tahrik oldun biliyorum, sende beni istiyorsun sevgilim"
"Ha-hayır, kim olsa bu yaptıklarından dolayı itiraz edemezdi?"
"Etmezdi, ama edip etmemesi umurumda değil önemli olan senin itiraz etmemen...beni öptün bana kendini bastırdın?" diye konuştu arsızca, elimi tutup göğsüne yaslattı ardından daha aşağıya kayıp karnının üzerinde tuttu nefes alıp verişlerim çoğalınca gülümsedi ve iç çekti. "Bana beni sevdiğini söyledin hatta uyanıp da sana söylersem inanmayacağını inkar, edeceğini bildiğim için seni kameraya çektim" dediğinde şaşkınlık geçirip gözlerine baktım, alt dudağımı ısırıp geri çekildi bende bakışlarımı kaçırdığımda tekrar gülümsedi ve alnını alnıma dayadı. "Beni sevmeye başladın Esmer Tanrıça"
"Peki ya sen...ne yapmaya çalışıyorsun? Beni istediğini söylüyorsun ama sadece ne için istiyorsun?"
"İlkten sadece seni istiyordum, ama şimdi bu olanlardan sonra...hele de şimdi olanlardan sonra..." deyip kendini yine bana bastırınca inledim. "Ela?"
"Efendim?"
"Ben sana deli gibi aşık oldum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌸 Bir Zorba Bir Sevimli 🌸
RomanceZorba bir adamla sevimli kızın ilişkisi nasıl olabilirdi? Ortaya karmaşık, ama bir o kadar da tatlı bir görünüm oluyor aslında. Diğer taraf uzlaşmayı seçerken diğer taraf burnunun dikine giderken nasıl bir aşk doğabilirdi? Biri soğuk, dışarıdan acım...