🌸 15. Bölüm 🌸

1.7K 63 0
                                    

İşim gücüm hep koşuşturmayla geçiyordu diğer yandan evde çizimlerle ilgileniyordum ebür taraftan şirkete geçip dosyaları iletiyordum Dalyan beyefendi hazretleri Okan'a hiçbir şekilde konuşmamamı söylemiş çok ısrar etmiş tehditleriyle beni korkutmayı başarmıştı neymiş bana yiyecek gibi bakıyormuş benimle takılmak için centilmen olma ayaklarına yatıyormuş falan fişman kendisiyle kıyasladı galiba? Manyak mıdır nedir anlamadım, gece sürekli mesaj atmıştı açık giyinme etek olmayacak falan diye tabi bende dinlemedim giydim ve şirketteki işlerle ilgilendim beni böyle görünce fena topa tutmuştu ama hiç umursamadım, Selma'yla karşı karşıya gelmiştik siyah saçlarını tepeden toplamış koyu gözleriyle beni süzmüştü elimdeki evraklarla Çınar'ın odasına gidiyordum ama o konuşunca durdum. "Seni Okan çağıyormuş"
"Neden?" diye sordum, kaşlarını kaldırıp dudaklarını büzdü.
"Bilmiyorum sanırım bir şey soracaktı sana? Neyse kolay gelsin canım"
    "Sana da"
    "Teşekkürler" deyip yanımdan ayrılınca elimdeki evraklarla beraber Okan'ın odasına yöneldim kapıyı tıklatıp içeri girdim Okan gülümseyerek bana bakmıştı.
   "Hoşgeldin Ela"
   "Hoşbuldum, Selma bana bir şey sormak istediğini söyledi"
   "Evet, şunu bir türlü yapamadım bana yardım eder misin? Yazıcılardan fazla anlamıyorum"dediğinde gülümsedim ve yanına gittim.
   "Aslında burada hayadır çalışıyorsun bunu herkes bilir, senin bilmemene çok şaşırdım" imalı imalı baktığımda pes eder gibi ellerini masaya koydu.
"Tamam beni yakaladın, aklıma başka türlü bir yalan gelmedi? Sadece sohbet etmek için birazcık tatlı bir yalan söylemiş olabilirim"
"Neden ki?"
"Şey...sohbetin güzel seninle konuşmak hoşuma gidiyor içten davranıyorsun buradakilerin çoğu öyle değildir sen farklısın ama, Dalyan bey benimle konuşmaman için uyarıda bulunduğunu biliyorum"
"O her zaman öyle, kendisini kral zannedip etrafındaki insanlara emir verir"
"Bende Selma ona yetiştirmesin diye yardıma ihtiyacım olduğunu söyledim"
"Güzel fikir, yetiştirebilir...neyse sana kolay gelsin Dalyan bey görmeden uzaklaşayım kızar sonra"
"Görüşürüz" dediğinde gülümseyerek arkamı dönmemle Dalyan'ın ellerini cebine koymuş odasının önünde dikilmiş bana sertçe bakarken bulmuştum, alt dudağımı ısırıp tedirgin olmaya başlayarak Okan'ın kapısını kapatıp yutkundum kendisine doğru yürümeye başladığımda hiçbir tepki vermedi ama bakışları çok tehlikeliydi Çınar'ın odasına yönelmiştim ki kolumu tuttuğu gibi çekti.
"Gel sen buraya gel" deyip odasının kapısını açtı ve beni içeri sürükleyip kendisi de içeri girerek kapıyı kapatınca evrakları göğsüme bastırıp sadece gözlerim görünecek şekilde evrakları hafifçe yukarı kaldırdım.
"Bi-bir şey mi olmuştu?"
"Aslında bir değil, iki şey oldu!" diye sesini yükseltince korkuyla gözlerim büyüdü, bana doğru yaklaşıp önümde dikildi ve tepeden baktı burnundan soluyordu. "O itin yanında ne işin vardı senin?"
"Be-ben..."
"Sana kısa giyinme dedim bilerek istediğimi yerine getirmedin üstelik kaç kez söyledim uyardım seni, ve o herifle görüşme dedim ama bir bakıyorum sohbet ediyorsunuz!"
"Kötü bir şey yapmıyoruz o benim iş arkadaşım sadece konuşuyorduk ayrıca ben zaten söyledim kızar diye? Oda biliyor. Bunları konuştuk, o sırada seni gördüm ayrıca sen kimsin ki bana karışıyorsun? Bunu sana daha önce de söyledim yine söylüyorum, hayatıma karışamazsın"
"Karışırım" dedi küstahça, alayla gülümsedim bende.
"Ya öyle mi? Bende karışamazsın diyorum"
"Karışırım ve karışmaya da devam edeceğim anladın mı gözlüklü?"
"Buna hakkın yok"
"Var"
"Neye dayanarak peki?"
"Seni istediğime dayanarak" deyip kollarını belime sarıp çekmesiyle şaşkınlık geçirdim alnını alnıma dayayınca gözlerim büyüdü ve hemen yanaklarım kırmızı kırmızı olunca ne yapacağımı şaşırmıştım. "Seni istiyorum, sadece yanımda olmanı, sadece bana bakmanı, sadece benimle konuşmanı...kısacası her şeyini istiyorum senin"
"Bı- bırak beni hemen"
"Utanma benden"
"Bırak beni!" diye çemkirip onu ittim ama bir milim bile ileri gitmeyince daha çok sinir olup iç çektim.
"Bu yanakların böyle tatlı tatlı kızarıyor ya deli oluyorum"
"Sen ne ya..."
"Eğer canımı sıkacak birşey söylersen çok kötü şeyler yaparım o güzel dudaklarına" dediğinde bakışları dudaklarıma kayınca gözlerim büyüdü yanaklarım daha fazla ısınmaya başlayınca hemen geri çekilip ona bakmamaya özen göstererek kapıya yürüdüm arkamdan seslendi. "Elbet bir gün inadını kıracağım işte o zaman ben sana keşke daha önce güvenseydim diyeceksin"
🌸
   Şirketteki işlerimin hepsini halledip yorgun bir şekilde koridorda ilerledim Ecem ve Çınar sohbet ederek bana doğru yaklaşıyordu onların bu tatlı ama çekinik halleri beni mutlu ediyordu Çınar ona özenle cevap verip soru soruyor Ecem' de heyecanla ve utanarak cevap veriyordu şimdiden sevgili gibiydiler ve birbirlerine çok fena yakışıyorlardı, ikisi beni fark edince gülümseyerek onlara baktım onlar da aynı karşılığı verdiler. "Selam kuzum nereye böyle?" diye sordu Ecem, yorgun bir şekilde gözlüklerimi düzeltip iç çektim.
    "Baya yoruldum o yüzden eve gidiyorum evde daha bir sürü işim var çizim yapacağım sunum hazırlayacağım yandım ben ve çok az bir süre kaldı"
   "Evet bu aralar Dalyan da gergin"
   "Evet ve benden çıkarıyor bütün hıncını"
   "Seninle uğraşmayı seviyor" diye Çınar  araya girince dudaklarımı çocuk gibi büzüp esnedim Ecem kıkırdadı.
    "Hadi hadi sen git yoksa ayakta uyuyup kalacaksın"
    "Evet valla öyle"
    "Biri almaya gelicek mi seni?" diye sordu Çınar korumacılık gibi bir havayla sormuştu gülümsedim ve omzumu silktim.
    "Önemli değil bir taksi çağırır..."
    "Gerek yok ben bırakırım!" diye ses gelince arkamdan başımı hiç oraya çevirmekle uğraşmadım sesin sahibini tanımamak aptallık oldurdu yani, onlara kısa bir veda edip şirketin kapısından geçerken kolumdan tutulup çekildim sertçe, öfkeyle başımı ona çevirip çekmeye çalışsam da olmamıştı dişlerini sıkıp daha sıkı kavrayınca inleyip yüzümü buruşturdum.
    "Canımı acıtıyorsun" dediğimde bakışlarını bana çevirip sinirli olan çatılı kaşlarını düzeltti ve küfür ederek elimi tutunca kalbime bir ateş dökülmüştü yüreğime yayılmıştı ufak bir dokunuşu içimi ürpertmiş sanki etrafım sihirli tatlı mutluluk dolu halkalar etrafımı sarmıştı bakışlarımı bir an tekrar ona çevirdiğimde yutkunduğunu gördüm elini kaldırıp tam yanağıma koyacakken heyecana kapılıp gözlerim büyüyerek geri çekildim oda üstelemedi dişlerini sıkarak beni arabasının yanına götürdü. Yolda ilerlerken hiç konuşmamıştık gözlerim ağır ağır kapanırken başım sol tarafa düşünce hemen kendime gelip iç çektim esneme gelince hunharca gerile gerile esnediğimde elim sımsıcak bir şeye değdi gözlerim büyüyerek kafamı sola çevirdiğimde onun yanağında olduğunu fark ettim, başını bana çevirip bakınca hemen elimi çektim ve kollarımı göğsümde bağladım.
    "Bana dokunmak bu kadar mı çok utandırdı seni, yada korkuttu?"
    "Ha-hayır esnerken oldu yanlış anlama"
    "Lafı dolandırma, söyle"
    "Hiçbiri değil"
    "Öyle olsun bakalım sabırla bekleyeceğim"
    "Ne-neyi?"
    "Bir gün beni istediğini" deyip arabayı restoran tarzı bir yere çekince kaşlarımı çattım arabadan inince bende peşinden çıkıp etrafa baktım, elimi tutunca irkildim ve çekmeye çalıştım ama daha sıkı kavradı öyle ki parmaklarımı kırmak istiyor gibiydi.
    "Neden geldik buraya?"
    "Aç olduğunu biliyorum bir şeyler yemek için geldik sana söylemedim inat edip eve gitmek için başımın etini yiyeceğini biliyordum"
    "Ben aç değilim"
    "Bir ara için geçer gibi olduğunda karnının guruldadığını duydum" dediğinde utanarak başımı eğdim ve ayağımla yeri eşeledim,  parmaklarını parmaklarımın arasından geçirince başımı kaldırıp şaşkınlıkla ona baktım o ise bana farklı bakıyordu aşırı farklı yani şöyle ki kaba, zalim, korkutucu, merhametsiz, acımasız, sürekli hakaret eden, hiçbir şeyden memnun olmayan kişiden uzak? Şimdi ise değişen şey beni düşünmesi, koruması, kıskanması, merhameti...bu adamı anlamak gerçekten zordu.
    "Elimi geri alabilir miyim?" diye sorduğumda göz bebekleri büyüdü ve başını yavaşça iki yana salladı.
    "Sen artık benimsin, bu elde benim"
    "Nereden senin oluyorum?"
    "Seni ilk gördüğüm günde etkilenmiştim yalan değil, ama o gece seni o barda gözlüksüz ve o elbiseyle görünce her şey değişti...ve o itin sana dokunuşlarını görünce anladım ki..." öfkeyle dişlerini sıkıp başını iki yana salladı ve tekrar bana baktı. "Unut gitsin, hadi gidelim yoksa açlıktan öleceğiz" deyip beni restorana sürükledi. Yemeğin ardından bir kahve içmiştik uzun uzun konuşmuştuk bana her şeyi anlatmıştı ilk gördüğünden bu yana kendisinde olan değişiklikleri ama ben ona hiçbir şey söylememiştim tabi ki, sadece şaşkınlıkla ve hayatımın nereye gittiği konusunda ufka doğru bir düşünce sarmıştı. Beni eve bırakmanın ardından bana yarın etek ve gömlekle gelmemem için uyarıda bulundu ve ben içeri geçene kadar beni izlemişti öyle ki ben salonun penceresinden ona baktığımda anca içi rahat etmiş u dönüşü yaparak uzaklaşmıştı arkasından gülümseyerek baktım, o kadar da kötü biri değilmiş? İlk zamanlar ve son zamanlara doğru olan şeyler hariç...bu gece farklıydı ama bakışlarında tavırlarında düşüncelerinde? Benim sadece korkum beni yatak olarak arzu edip etmemesiydi, evet inkar etmiyorum onu gördüğüm zaman bana dokunduğu zaman böyle bir şeyler oluyordu bana ama ne olduğunu bilmediğim bu hisler beni delice korkutuyordu, yüzümdeki gülümseme solup gitti kafamı dağıtmak için çalışma masama kurulup bir dolu fincan kahveyle ve dinlendirici bir müzikle çizim işine koyulmuştum.
Dalyan Kayaoğlu.
Çok fazla uzaklaşmamıştım kırmızı ışıklarda dururken iç çekip ellerimle direksiyona hafif hafif vurup ritim yapmaya başladım onun elini tuttuğumda yemin ederim bir hayatımın olduğunu anladım sıcaklığı minik elleriyle beni itmeye çalışması beni itemediği için hırslanıp dudaklarını çocuk gibi büzmesi, içime alıp hapis etmek istiyordum onu benden başka kimse görsün istemiyordum o ve ben olmak için ikimizi bir kafese sokup sadece benim olana kadar beni istemesini söyleyene kadar orada öylece sabırla beklemek istiyordum, başımı sağa çevirdim az önce buradaydı ama şimdi yoktu kokusu yayılmıştı burnuma kendisi olmasa da kokusu sanki yanımdaymış gibi hissettiriyordu ve o anda bir parlaklık fark ettiğimde kaşlarımı çattım tam elimi uzatmak istersen arkadan korna çalınca küfür edip gaza bastım, sakin bir yere geçip arabayı kenara çektim ve koltuğun üzerinde gül kolyesine baktım, zinciri altındı ortasında ise gül ve gülün ufak sapı vardı her iki kenarında iki tane ufak yeşil yaprakları vardı bu onun kolyesiydi, onu tekrar görmek için bahanem olmuştu. Arabayı evin önüne çekip indim ve otomatik kapının orada durup zillere baktım onun adını görünce bastım ve bekledim, açan yoktu tekrar basıp bekledim? Ama açan yoktu endişeye kapılmamak için ayağımla ritim tuttum tekrar bastım sadece bir saat olmuştu onu evine bırakalı, mümkün değil kesin bir şey olmuştu zaten mahalle tekin bir yer değildi yanımdan çingene kadınlar geçiyor onların arkalarından torba çeken genç çocuklar sallana sallana ilerliyordu tekrar zile bastım ama açan yoktu bir küfür edip başka bir zile bastım otomatik kapı açılınca hemen içeri girip merdivenlere ikişer ikişer çıktım yaşlı bir amca gözlerini kısmış bana bakıyordu. "Buyur evladım birine mi bakmıştın?"
"Ela Elmas..."
"O cici kız mı? Bir üst katta" demesiyle hemen beklemeden üst kata çıktım kapının önüne geldiğimde kapıyı yumruklayarak çalmaya başladım ilk defa böyle bir korku hissetmiştim bu nefesimi kesmiş onun iyi olduğunu görmek için ilk defa dua sıralıyordum, içeriden bir çığlık sesi gelmesiyle tüylerim diken diken olmuş dişlerimi sıkmıştım en sonunda tekme atarak açmaya çalıştım ama kapı hurda olmasına rağmen sağlamdı içeriden inleme ve ağlama sesi gelince bağırarak belimdeki silahı çıkardım tam kilidin üzerine ateş edecekken kapı açıldı ve onu gördüm, kırmızı yanaklarından yaşlar süzülüyor burnu çocuk gibi kızarmış, iç çekerek ağlıyordu başını kaldırıp bana bakınca korkuyla ve şaşkınlıkla yüzüme bakmıştı silahı fark edince korkacak hali olmadığını anladım nefes alıp durdu endişeyle kaşlarımı çatıp gözlerimi büyüttüğümde üzerime yığıldığı gibi hemen kolumla belini sardım evde birinin olma ihtimaline karşı silahımı doğrultup etrafa bakındım ama hiç kimse yoktu inleme sesini işittiğimde başımı eğip yüzüne baktım acıyla kaşlarını çatıp duruyordu elini belime atıp sıkınca hemen silahımı belime koyup onu kucağıma aldım ve kapıyı ayağımla sertçe itip neler olduğunu anlamak için yatak odasına yöneldim yatağına yatırıp gözlerimi vücudunda gezdirdim tekrar acıyla kıvranıp bacaklarını kendisine çekince kaşlarımı çattım tekrar dişlerimi sıkarak ona daha çok yaklaşıp elimi yanağına koydum.
"Güzelim iyi misin? Neyin var söyle bana!" diye endişeyle - öfke arası sorunca yutkunup acıyla kıvranarak konuştu.
"Ayak bileğim..." demesiyle yatağa oturup bacaklarını kucağıma koydum taytını tutup diz kapağına kadar kaldırdığımda ayak bileğinde kesik olduğunu gördüm çok fazla kan atıyordu hemde çok fazla...
"Allah kahretsin!" diye tıslayıp hemen ayağı kalktım bez parçası bulmak için mutfağa koştum uzun bir el bezi alıp tekrar yanına gittim ayak bileğini sıkıca sarıp hemen onu kendime çekerek kucağıma aldım inleyerek başını göğsüme koyduğunda mırıldanıp duruyordu.
"Anne..."
"Bir şey yok güzelim hastaneye gidiyoruz bir şey yok kendini bırakma sakın" dediğimde hemen kapıyı kolumla indirip açtım ve yaşlı amca yanımıza gelince korku ve endişeyle yüzüme baktı.
"Evladım ne oldu?"
"Bende bilmiyorum ayak bileği kesilmiş kanaması var onu hastaneye götürmem gerek" dediğimde arkamdan bir şeyler söyledi ama ben duymadım, şu an ön planda olan şey onu bir an önce hastaneye götürüp iyi olmasını dilemekti. Hastaneye geldiğimizde doktorlar uyuşturup bileğine pansuman yapmışlardı dikişilik durumu yoktu ama az daha çok kesilseydi acil olabilirdi, doktor sargıyla sarıp ağrısı için ilaç yazınca odasından çıktık seke seke koridorda ilerlerken arkasından yaklaşıp kucağıma aldığım gibi bir çığlık attı ardından ben olduğumu görünce hem rahatlamış hemde tedirgin olmuştu. "Nasıl başardın bileğini kesmeyi hayret ediyorum?"
"Mutfağa fincanımı götürmek için yürürken bardak elimden düştü o sırada ayağım kayıp düşünce bileğimi kesti" dedi yorgun bir şekilde, iç çekip içim rahatlamış bir şekilde onu daha fazla kendime çektim. Arabaya bindiğimizde çocuk gibi kıvrılıp kollarını göğsünde bağladı ve başını kedi gibi büküp gözlerini kapatınca derin bir iç çektim.
"İyi misin?"
"Hı hı"
"Acıyor mu?"
"Biraz"
"Bana gidiyoruz" dememle başını hemen kaldırıp şaşkınlıkla yüzüme baktı ona bakmayı kesip dişlerimi sıkarak sola döndüğümde gözlüklerini ittirdi.
"Hayır istemiyorum beni evime götür..."
"Sana, bana gideceğiz dedim bitti"
"Ama projeler ve sunum duruyor..."
"Lan sikerim projesini sunumunu falan? Senden değerli mi? Gözümün önünde olacaksın, benimle olacaksın, en azından sakarlık yaparken yanında ben olurum"
"Beni lütfen eve götür müsün? Ben iyiyim sadece bileğim kesil..."
"Ya başka bir yerine bir şey olsaydı? Ya bileğin değil başın yarılsaydı? Asla olmaz seni bırakmam istediğin kadar yalvar zırla bırakmam! Ayrıca ayağın sakat sağlıklı olduğun halde düşüp duruyorsun bir de o bacakla seni hayal edemiyorum, hayır efendim olmaz istediğin kadar yalvar ölürüm de asla ama asla bırakmam!" dediğimde hiçbir şey demeden korkarak yüzüme bakmıştı.
Ela Elmas.
    Sinirle ve korkuyla sesimi çıkarmadan öylece oturmuştum cevap vermeden beni götürmesine izin vermiştim başka türlü de gidebilirdim, ısrar edebilirdim ama ikna olacak bir tipi şu an yoktu. Eve geldiğimizde tedirgin bir şekilde bir adamlara bir kendisine baktım kapıyı kapattığımda gözleri parlayıp yanıma geldi ve beni kucağına alınca şaşkınca yüzüne baktım, o ise bahçeye girip dış kapıya doğru ilerliyordu adamları kapıyı açınca iç çekip başımı arkada bıraktığımız bahçeye çevirdim sonra içeri girdiğimizde beni yavaşça yere bırakıp kapıyı kendisi kapattı kapının hemen yanında büyük ayna ve bir tane çekmecesi olan şifonyerinin üzerine belinden çıkardığı silahı üzerine koyunca titredim başını hemen bana çevirince ürkerek geriye doğru sarsak bir adım atmamla bileğimin acıması bir olmuştu inleyerek yüzümü buruşturup merdivenin tırabzanından destek almak için geriye giderken kollarını belime sarıp çekince ağzımdan ufak bir çığlık firar etmişti, gözleri yine başka bakıyordu çaprazca gülümseyip elini gözlüğüme atınca çıkarmaması için elimi onun elinin üzerine koydum kaşlarını çatıp parmaklarımı sıkıca kavradı ve göğsüne koydu yanaklarım ısınmaya başladıkça geri çekildim. "Ben gitmek istiyorum" dediğimde sert bir nefes alıp verdi ellerini cebine koyup başını yana çevirdi ve gözlerini gözlerime sabitledi.
    "Hala neyi anlamamakta ısrar ediyorsun? Seni bırakmam diyorum"
    "Ne yani beni burada zorla mı tutacaksın?"
    "Gerekirse evet" dediğinde yana kaydım oda benimle beraber yana kayıp karşıma geçine korkmaya başlayarak ileri gittim.
    "Beni ne hakla burada tutuyorsun? Teşekkür ederim beni hastaneye götürdün kan kaybı yüzünden başım döndü yanımda oldun ama ileri gitmeyi gerektirecek bir durum yok? Ben evime gitmek istiyorum" deyip kenara kaydığımda hızla arkasını dönüp şifonyerin oraya gitti parmaklarını silahında gezdirince gözlerim panikle büyüdü ve nefesimi tuttum.
    "Canını yakmamı istemiyorsan, dediğimi yapacaksın" deyip hemen elini silahtan çekti ve bana doğru gelmeye başlayınca bir anda durdu ve gülümsedi. "Sen yukarı çık ben birazdan geleceğim" dediğini yapmaktan başka çarem yoktu kurşunla beynimin dağılmasını istemediğim için mecbur dediğini yapacaktım, yukarı doğru yavaş yavaş çıkarken arkamdan ayak sesleri duydum alayla dalga geçti. "Bensiz yürüyemiyorsun"
    "Dalga geçmeyi bırakır mısın? Yoksa..."
    "Gitmek için yalvaracak mısın?" dediğinde kucağına alıp hızlı hızlı çıkmaya başladı, odasına geldiğimizde beni yere indirip masasına yaklaştı silahını masasına koyarken kollarımı göğsümde bağladım ve tedirgin bir şekilde seke seke yanına gittim oda sandalye çekip oturmuştu.
    "Neden silah taşıyorsun yoksa gerçekten mafya mısın?" dediğimde güldü, ne alaycı ne küstahça...içtenlikle gülücüğünü kulaklarımda hissettiğimde büyülüymüş gibi yüzüne baktım bu kadar güzel gülüşü olduğunu hiç bilmiyordum.
    "Hayır mafya değilim"
    "O zaman neden silah taşıyorsun?"
    "Silah taşımam için illa mafya mı olmam gerekiyor?"
    "Hayır ama...ben çok merak ettiğim için sordum öylesine"
    "Çok hırsız gördüm, çok düşmanım olduğunu gördüm, ve seni" dediğinde kaşlarımı çatıp başımı hafifçe yana eğdim.
    "Benimle ne alakası var?"
    "O şerefsiz kapı açılmasaydı silahla ateş edip kırarak içeri girmek için" dediğinde başımı salladım, odadan çıkmak için ayaklandığımda sert sesini duydum. "Pardon ama nereye?"
    "Su alacağım"
    "Su alacaksın?" dediğinde alayla sordu ayağı kalkınca yavaşça arkamı dönüp alt dudağımı ısırdım nasıl gidecektim ben buradan? Bana tepeden bakıp gözlerini kısarak yüzüme baktı ve derin bir iç çekti. "Yalan söylüyorsun"
    "Ha-hayır..."
    "Gözlerimin içine baka baka yalan söylüyorsun eğer dürüst olmazsan fena canını yakarım senin" dediğinde öfkeyle dudaklarımı büzüp ellerimi cebime koydum oda eğlenir gibi ellerini cebine koyup bana gülümseyerek bakmıştı.
    "Ne yapacaksın, silahla beni mi vuracaksın? Durma o zaman!"  
    "Görmek ister misin?"
    "Neyi?"
    "Nasıl canını yakacağımı...hem görmek hem yaşamak ister misin?" diye sadistçe sorunca geriye doğru gittim hızla arkamı dönsem de kolumdan tutulup çekilmemle elini enseme koyup dudaklarıma kapanmasıyla şaşkınlık geçirdim, boğazımın tam ortasında gümbür gümbür atıyordu kalbim sanki? Kaburgalarım dahi sızlamıştı heyecan ve korku vücudumu titretmiş, beynim şuurunu yitirmeye yemin etmişti gözlerim kocaman açılmış tepkisiz beklerken, o kollarını sertçe belime sarıp sertçe öpmeye başlamıştı tecrübeli öpüşleri aklımı başımdan almıştı alt dudağımı ısırınca müthiş bir his ve sıcaklık yayılmıştı vücuduma...o anda hemen kendime gelip hızla itmeye çalıştım ama bırakmadı daha sertçe öpmeye başlayınca inleyerek onu ittim bir kere daha, sonunda geri çekilince ikimizde nefes nefese kalmış bir şekilde soluklarımız birbirine karışmış bir şekilde beklerken başımın dönmesini umursamayıp ona sertçe tokat atmak için kolumu kaldırdım ama hemen kolumu boynuna atıp beni kucağına alınca şaşkınca bacağımı salladım.
    "Hem beni zorla tutuyorsun hem utanmadan öpüyorsun hemde beni yatağına atıyorsun sırada ne var?" diye öfkeyle sorup göğsüne yumruk attığımda hoşuna gitmiş gibi kocaman gülümsemişti.
    "Oh iyi yaptım!" deyip yatağa yatırınca yerimden çocuk gibi tekrar doğrulup kollarımı göğsümde bağladım oda gülümseyerek yatağın kenarına oturdu. "Bir daha sabrımı zorlama yoksa seni öperim"
    "Şaşkınlığımdan bir çıkayım sana göstereceğim ne olduğunu?"
    "Seni istiyorum güzelim elimde değil ve inan bana ilk defa birini öperken...hem mutlu hem toy hemde heyecan hissettim? Tadın çok başka...kimseden böyle zevk almamıştım" dediğinde yanaklarım kızarmıştı, başımı eğip ellerime baktığımda alnımda dudaklarını hissettim sonra geri çekilip masasına ilerleyince titrekçe nefes alıp verdim. "Sen rahatça uyuyabilirsin...tedirgin olmanı istemiyorum"
"Ah tabi ya öptüğünü tedirginlik olarak saymamalı mıyım?"
"Onu aslında hem isteyerek hemde istemeyerek yaptım" deyip koltuğa oturdu ve bacaklarını ayırıp kollarını göğsünde bağladı, bende yatağın içine kedi gibi kıvrılıp başımı yastığa koydum ve ona bakmaya devam ettiğimde uzaktan gülümsediğini fark ettim ister istemez utanıp bakışlarımı kaçırdım. "Sen böyle tatlı tatlı yüzüme bakıyorsun, utanıp da o kızaran yanaklarını öpmek istiyorum kendime engel olamıyorum sen bana ne yaptın bilmiyorum...yani zor anladın mı? Gerçekten çok zor, daha düne kadar seninle alay ediyordum seni çirkin buluyordum ama şimdi kendimi senden istesem de alamıyorum senden etkilendim bu nasıl oldu ne ara oldu inan hiçbir fikrim yok ama sürekli yanımda olmanı istiyorum" dediğinde hiçbir şey söylemedim sadece yüzüne baktım o an anlattıklarını özenle dinlemiş kalbim hızlı hızlı kanat çırpıp kaburgalarımı yakıp kavuracak derecede sıcaklık vücuduma hücum etmişti o ise gözleriyle beni süzüyordu. "Bir şey demiyecek misin? Sen ne hissediyorsun?" diye sorunca başımı iki yana salladım.
"Hiçbir şey"
"Nasıl hiçbir şey?" diye sorup dişlerini sıktığını gördüğümde tedirgin oldum, başımı kaşıyıp gözlerimi kaçırdım.
"Hiçbir şey işte...hissetmiyorum" dediğimde sırtımı ona çevirip gözlerimi kapattım.
Dalyan Kayaoğlu.
Bana karşı gerçekten hiçbir şey hissetmiyordu muydu? Bu muydu yani? Onu öptüğümde gerçekten hiçbir şey hissetmemiş miydi? Sinirle yumruklarımı sıkıp sakinleşmeye çalıştım anladım ki onsuz yapamazdım gerçekten yapamazdım bu hisler her ne boksa benim zihnimi dağlayıp yüreğimde ateş bırakıyordu ve onun bana karşı hissiz olması nedense ciğerimi deşmişti, bir anda kalbim sanki durmayı bırakıp ölmek istemişti.
Öfkeyle ayağı kalkıp telefonumu yanıma aldım ve Çınar'ı aradım, dört çalışta cevap vermişti. "Söyle kanka"
"Ona söyledim" dediğimde sessizlik oldu sonra iç çekti.
"Neyi kanka?"
"Kendisinden etkilendiğimi, onsuz yapamayacağımı..."
"Onsuz yapamayacağını mı?" diye sordu lafımı kesip şaşkınlık geçirerek, gözlerimi kapatıp elimi cebime koydum ve iç çektim.
"Evet, onu başka biriyle hayal etmek beni hem kırıyor hemde deli bir öfkeyle ortalığı yakıp yıkasım geliyor kıskançlık beni bitiriyor, onun kısa giyinmesi, onun başkalarıyla konuşması beni deli ediyor"
"Sana söyledim Dalyan...bu hissettiklerin aşk oğlum? Aşık olmuşsun ona" dediğinde iç çekip son bombayı patlattım.
"Onu öptüm" dediğimde kahkaha attı ve ıslık çaldı.
"Vay arkadaş vay öptün ha? Ne tepki verdi?"
"Ne tepki verecek kız ürkek kuş gibi kalakaldı...zaten utangaç? Aslında öpmek istemedim ama sabrımı o kadar zorladı ki..."
"Bak sana adım gibi eminim söylüyorum, sen ona aşık oldun bu hissettiklerinin başka tarifi olamaz sevmediğin bir kıza karşı böyle bir şey hissedebilir misin? Hayır. E aşık oldun ki böyle hissediyorsun artık soru işaretlerini bırakıp esas olaya gelmek, Ela ne hissediyor?"
"Orada büyük bir sıkıntı var işte, bana karşı hiçbir şey hissetmiyor"
"Kanka yalan söylüyordur yemin ederim bak, test etmek lazım"
"Nasıl yapacağım?"
"Yarın akşam iş çıkışı bara gidelim sende yanına güzel bir kadın al ama kızların bile imrenerek bakacak bir kız al, Ela'yla ilgilenme eğer o sana karşı bir şey hissediyorsa oda seni kıskandırmak için başka..."
"Hayır asla onu bir başkasıyla, saçma sapan bir kıskandırma yüzünden paylaşamam!"
"Onun sana ilgi duyup duymadığını bilmek istiyor musun?"
"İstiyorum!"
"O zaman dediklerimi yap! Aptal olma" dediğinde düşüneceğimi söyleyip kapattım ve sıkıntıyla arkamı dönüp merdivenlerden çıkmaya başladım, eğer bu hissettiklerim o aşk denilen kapıya çıkıyorsa...kör kütük aşık oldum demektir. Odaya girip yanına uzandım gülümseyerek saçlarını geriye atıp gözlüğünü uyandırmamaya özen göstererek çıkarıp komidinin üzerine koydum, işaret parmağımı yanağında gezdirmeye başladım sıcaklığı bir anda vücudumu kavurup küle çevirmeye ant içmiş gibiydi kaşlarımı çatıp kollarımın arasına onu aldım ve mis gibi kokan saçlarına burnumu dayadım deli gibi köpek gibi koklayıp cennet bahçelerinde cirit atıyordum şu an...bu kız bana neler hissettiriyordu böyle? Hele onu öptüğümde daha fazlası için delirdiğimi söylemiyorum bile, elini belimde hissettiğimde alnını öpüp başımı başına dayadım.
"Galiba Çınar haklı gözlüklü...sana ben, geri döndürülemez bir şekilde aşık oldum"

🌸 Bir Zorba Bir Sevimli 🌸Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin