🌸 14. Bölüm 🌸

1.4K 57 0
                                    

    Telefonuma mesaj sesi gelince irkilerek uyandım, elime alıp baktığımda tanımadığım birinin bana mesaj attığını gördüm açıp okuduğumda zınk diye yerimde doğrulmuştum.
Uykucu uyandın mı? Geç kaldın, ne halt ettin de geç kaldın? Hemen buraya gel!
Yatağımdan hızla kalkıp mavi gömleğimi üzerime geçirdim siyah eteğimi hızla giyip topuklu ayakkabıları altıma geçirmeyle uğraştım sinirle oflayıp tam cevap verecekken ayağım hafifçe kayınca dengemi kaybedip yere çuvallandım bileğimi yatağın köşesine vurduğumda acıyla inleyip öfkeyle bağırdım, telefonuma uzanıp topuklu ayakkabıyı ayağımdan hışımla çıkardım ve duvara fırlattım. "Aptal ayakkabı!"
Ufak bir mesaj atmaya bile gerek duymuyorsun yani öyle mi?
Cevap vermedim.
Şirkete geldiğimde içeri girip herkese gülümseyerek selam verdim ve asansöre ilerledim, üçüncü kata geldiğimizde durdu kaşlarımı çattığımda Çınar beyle karşı karşıya geldik samimi bir şekilde gülümseyip selamımı verdiğimde oda aynı karşılığı verdi.
"Günaydın"
"Sana da nasılsın?" diye sordum içten bir gülümsemeyle, ensesini kaşıdı.
"Valla ben iyiyim de..." deyip aynı kata çıktığımızı görünce kapılar kapandı ve dudaklarını büzerek bana bakınca tekrar kaşlarımı çattım. "Senin patronun iyi değil"
"Neden bir şey mi oldu?"
"Valla orasını bilmem, elinde telefon volta atıp duruyordu telefonla aşk yaşıyor, Siri uygulaması tam ona göre yapay zeka olmasına rağmen Dalyan'dan daha çok sempatik" gülmeye başladığımda oda kıkırdadı ve asansörden beraber çıktığımız anda onu koridorda öfkeyle bir çalışanına bağırırken görünce durdum bir an, Çınar gülmeyi kesip iç çekti. "Delirdi yine"
"Normal miydi ki?"
"Aman sakın söyleme ona böyle şeyler, söylediğin aramızda kalacak"
"Sorun değil yüzüne de söylerim" dediğimde dostça gülümsedi.
"Allah sana yardım etsin, karşında boğa kadar öfkeli bir adam duruyor en son böyle delirdiğinde...neyse" deyip yanımdan ayrılınca bakışlarımı tekrar ona çevirdim neden sözünün devamını getirmemişti? Yoksa mafya arkadaşları dedikleri yalan kendileri mi mafyaydı? Korkuyla titreyip iç çektim yaka paça çalışanını kovarken başını bana çevirdiği sırada nefesimi tuttum gözleri hemen beni buldu, öfkeyle dişlerini sıktığını uzaktan bile görebiliyordum.
     "Sen!" diye bağırıp işaret parmağını bana doğru göstererek. "Direk odama gel!" dediğinde tedirgin olmaya başlayarak yavaş yavaş ilerledim, odasına geldiğimde hemen kolumu tutup içeri çekti ağzımdan ufak bir çığlık firar ederken kapıyı gürültüyle kapatınca irkildim. "Neredesin sen? Neden telefonlarıma cevap vermiyorsun?"
"Ben şey..."
"Ne ben şey!" diye gürleyince irkilerek geriye doğru gittim ama hemen gömleğimi sıkıp çekince çığlık atıp elimi göğsüne koydum ve ittim.
"Ne yapıyorsun bırak beni!"
"Neden telefonlarıma bakmadın!"
"Bakmak zorunda değilim!"
"Bakacaksın!" diye gürleyince irkilerek geri çekildim o sırada eli hala gömleğimi sıkıyordu bakışlarını oraya çevirince çatılı öfkeli kaşları düzeldi ardından dudakları aralanıp yutkununca yanaklarım kıpkırmızı olmuştu elini tutup hırsla ittim ve hemen kapamaya çalıştım, öfkeyle gözlerini üzerimde gezdirdi ve hiddetle konuştu. "Bir daha üzerinde gömlek olmayacak kazak giyeceksin, o eteği de giymeyeceksin bacaklarınla beraber yakarım! Kazak ve kot giyip gel, sana serbest"
"Sen bana ne giyip giymeyeceğime karışamazsın, ne hakla bana karışma hükmünü kendinde buluyorsun?" diye bağırdığımda oda öfkeyle gürleyip duvara yumruk indirince çığlık attım nefes alıp verişlerim hızlanırken masanın üzerindeki viski şişesini alıp yere fırlatınca ellerimle kulaklarımı kapatıp bir çığlık daha attım, ardından duvarda asılı olan camdan çerçeveyi alıp duvara savurunca ağlamaya başlayarak bir çığlık daha attım, korkuyla yerimde kalakalmış bir şekilde ağlamaya devam ettiğimde öfkeyle yüzüme baktı.
"Ağlama!"
"Sende korkutucu olma...elin kanıyor" dedim ağlayarak kanayan elini süzerek, elini savurup dişlerini sıktı ve öfkeyle bana tekrar dönüp gürleyerek konuştu.
"Bir daha o kıyafetleri giymiyorsun duydun mu beni, sakın!" diye gürlediğinde vücudu artık öfkeden titriyordu, ellerimi kulaklarımdan çekip ağlamaya devam ederek yüzüne baktığımda dişlerini sıkıp bir küfür savurdu ve hızla bana yaklaşıp kollarını sıkıca belime sarıp çekince gözlerim büyümüş şaşkınlıkla ona bakıyordum. "Neden karıştığımı bilmek istiyor musun?" diye sordu gözlerimin içine bakarak, yanaklarımdan yaşlar akarken dişlerini sıkıp derin bir iç çekti ve alnını alnıma dayadı, bir şok daha yaşayıp gözlerim büyümüş dudaklarım aralanmıştı kalbim hızlanmıştı. "Karışırım çünkü...seni istiyorum" dediğinde artık şaşkınlık vücudumu serseme çevirmişti başım dönmüştü fenalık geçirdim, bu ne dediğini bilmiyordu gerçekten bilmiyordu? Gözlerim hala büyümüş bir şekilde ağzım açık kalmış başımı geriye atıp yüzüne şaşkınca bakıyordum ve kalbim nedensizce hızlanmaya başlayınca kalakaldım, gözleriyle beni inceliyordu kendime gelip şaşkınlığımı gidermeye çalıştım ama becerememiştim göz bebekleri kocaman olurken ben hala söylediği şeyin etkisindeydim, bir kaç saniye daha yüzüne şaşkınca bakınca yavaş yavaş kendime gelmeye başladım yutkunup geri çekilmeye çabaladım.
"Ne?"
"Seni istiyorum!" diye bağırdı kollarını iki yana açarak. "Bunda anlaşılmayacak birşey yok seni istiyorum!"
"Sen ne dediğini bilmiyorsun..."
    "Gayette iyi biliyorum seni istiyorum"
    "Aptal bir arzu için beni kullanamazsın, başka kadınla işini hallettiğinde benden soğup gideceksin! Ayrıca sen beni isteyemezsin, sen benden nefret ettin hep..."
"Senden hiç nefret etmedim tam tersine seni istememek için elimden geleni yaptım uzaklaştırmak istedim denedim ama olmadı!"
"Hayır bu gerçek değil..."
"Yanılıyorsun bu sadece yatmak için değil..."
"Gerçekten benden uzak dursan iyi olur o gecede olan şeyleri başka yerlere çekmemeni isterim?"
   "Bana inanmıyorsun yani?"
   "İnanmıyorum" deyip hemen geri çekildim, sinirle sandalyesine yürüyüp oturdu ve sakinleşmeye çalışarak masanın üzerindeki tonlarca dosyayı işaret etti.
"Bunları depoya götür"
"Emrin olur!" deyip ya havle çekerek sandalyenin arkasından dolandım tam dosyaları almak üzereyken kanayan elini gördüm. "Elini sarsak güzel olur, kötü kanıyor"
"Yarama şifa olacaksan, seninim" dediğinde bir şaşkınlık daha geçirip yüzüne öylece baktım gözleriyle vücudumu süzerken kaşlarını öfkeyle çatıp sağ bileğimi tutup çekmesiyle dikkatimi ona çevirdim.
"Kim yaptı bunu?" diye sorup buz gözlerinde öfke kıvılcımları görmemle korkuyla titresem de söylediği şeye anlam veremeyip bakışlarımı bileğime çevirdim koca bir kırmızılık vardı yüzümü buruşturup elimi çektim.
"Kimse yapmadı, topuklu ayakkabı girdiğimde ayağım kaydı düşerken kolumu vurmuşum"
"Çok fena sakarsın, sürekli etrafında olmam lazım senin"
"Nedenmiş?"
"Başka birinin elini sana sürmesine göz yumacak değilim!" dediğinde gözlerimi baygınlık geçirir gibi kırpıştırıp elini tuttum ve kanayan yere baktım.
"Kötü kanıyor, temizlikçiye söyleyelim burayı temizlesin"
"Gerek yok ben sararım"
"Olmaz" dediğimde elimi tuttu ve yüzüme baktı, o sırada kapı tıklanınca gözlerim büyüdü ve hemen geri çekildim temizlikçi korkuyla bir bana bir patronuna bakıyordu. Odayı temizledikten sonra onun elini sarmıştım odasında biraz oturduğumuzda dosyaları elime aldım. "Ben artık gitsem iyi olacak, işler beklemez" dediğimde masanın etrafından tekrar dolanıp tam gidecekken konuştu.
"Bana hemen kahve yapıp getir"
"Emrin olur majesteleri" deyip sinirle dudaklarımı büzdüğümde gözlüğümü hafifçe yukarı itip bana yığdığı tonlarca dosyalar yüzünden önümü zor görüyordum. "Oradan bakılınca gerçekten Hulka mı benziyorum anlamıyorum? Başka sekreter olsa ona kibar davranırsın ama bana karşı sanki erkekmişim gibi davranmaktan çekinmiyorsun"
"Şikayet etmeyi bırakır mısın?"
"Şu halimi görmüyor musun? Sence nasıl şikayet etmem?" deyip başımı zorlukla havaya kaldırdım ve sinirle ona bakmaya devam ettiğimi görünce alayla gülümsedi, yine gülümsemişti alaycı olsa bile.
"Nasıl bir çalışansın sen böyle? İşe ihtiyacın vardı zorla kabul ettin gerçi ama sonuçta ettin"
"Gerçekten işe ihtiyacım vardı evet inkar etmem ama bu..." sahte şaşkınlık ve alayla gözlerimi büyüttüm. "Zalimce!"
"Tamda bana göre desene?"
"Evet yanılmadım, yanıltmadın teşekkürler!" diye söylenip arkamı döndüm topuklu ayakkabılar yüzünden zorlukla yürürken diğer yandan iki kolumla beraber üst üste taşıdığım dosyalarla kapıya ulaşmaya çalıştım ama topuklar çok fenaydı ayağım hafifçe yana kayınca ufak bir çığlık atıp dengemi sağlamaya çalışırken dosyalar sallandı ve gözlerim kocaman oldu. "Hayır hayır hayır sakın ama sakın..." dosyalar yere yığılmasıyla gözlüğümün köşesine vurup yere düşürmesiyle kollarım iki yana açılmış utançtan yanaklarım kızarmış bulanık gören gözlerimle etrafıma bakınmıştım, ellerimi yumruk yapıp göğsüme bastırdım. "Eee...ben önümü göremiyorum gözlüğüm..." diye çocuk gibi inleyip yere çöktüm bulanık gözlerimle kaşlarımı çatıp yerde gözlüğümü bulmaya çalışırken ayak seslerini duydum. "Gerçekten özür dilerim b-ben...topuklar yüzünden oldu" deyip yerde aradığımı bulmaya çalışırken yanımda durduğunu silik bir şekilde görüyordum kafamı kaldırıp yüzüne bakmaya çalıştığımda yüzü çok feci bulanık olduğu için ne tepki verdiğini kestiremiyordum ayağı kalkıp ona arkamı döndüm gözlüğümü bulmaya çalışırken ayağımın altına yumuşacık bir şey geldi gözlerim korkuyla büyüdü ve ufak bir çığlık attım. "Ayağımın altında yumuşacık birşey var ne o böcek mi? Allah'ım ne o!"
"Yumuşak çünkü ayağıma bastın!" diye sinirle söylenince alt dudağımı ısırıp korkuyla ona doğru yavaşça döndüm tek gözümü kapatıp ellerimi hafifçe havaya kaldırdım.
"Şey özür dilerim" dediğimde oflayarak üzerime geldi eli bana uzandı, kolumu tutup beni çekti gözlüğümü bana uzattı hemen elinden alıp taktım ve gözlerimi bir kaç kere kırpıp net görmeye başladığımda ellerini cebine koymuş tek kaşı havada bana alayla bakıyordu.
"Şimdi görebiliyor musun gözlüklü?"
"Bu yaptığın çok ayıp insanların bazıları gözlük takıyor diye böyle hitap etmen üslubuna aykırı?"
"Neden aykırı?" diye sorup elini cebinden beline uzattı ve eğlendiğini belli eden kaşları havaya kalkmıştı sinirle dudaklarımı büzüp ellerimi belime koydum.
"Sen gerçekten sabır zorlayan zorba bir patronsun!" deyip işaret parmağımı ona doğru kaldırdım oda alayla kaşlarını havaya kaldırıp kollarını göğsünde bağladı. "Sen...ah sen..."
"Evet ben?"
"Ah, geçerken çalışanların sana nasıl dayanıyor anlamıyorum!" diye sitemle söylenip arkamı döndüm ve yerden kitapları toplayıp sıra sıra kucağıma dizdim zorlukla ayağı kalkıp öfkeyle solurken onun nedense gülümsediğini hissetmiştim sinirle kapıya ilerleyip tek kolumda dosyaları taşımaya çalışırken diğer elimle kapıyı açmaya çalıştım. "Gerçekten ömür törpüsü bir zalim"
"Seni duydum" dediğinde gözlerimi kapatıp öfkeyle tekrar arkamı döndüm kolumu yana çekip başımı da yana eğerek daha iyi yüzünü görmemi sağladım ve alayla gülümsedim.
"Zaten işitesin diye..." arkamdan açılan kapıyı işitmemle hızla açıldığı gibi sırtıma yapışmıştı zaten zar zor topuklularla ayakta durduğum gibi dengemi kaybedince dosyalar kolumdan aşağı kayıp gitti ve Dalyan'ın üzerine yapıştım, acıyla inlerken Dalyan elini hızla belime koymuştu ortalık durulunca içeriye korkarak giren çalışana ikimiz de dönüp bakmıştık, Dalyan'ın sinirli olduğu dişlerinin gıcırtısından belli oluyordu başımı ona çevirip çocuk gibi korkarak bakmaktan başka ne elini tutup çekebiliyordum beni tutmasından duyduğum rahatsızlıktan dolayı nede başka bir şey, Dalyan nihayet konuşmaya başlayınca dikkatim dağıldı.
"Ne biçim kapı açmak bu Okan? Kapı çalmadan içeri girilmez demedim mi? Kaç yıldır benimle çalışıyorsunuz bunu hala öğrenemediniz mi?" diye bağırınca irkildim, geri çekilmek için hamle yaptığımda başını bana eğince korkuyla gözlerimi kaçırdım yanaklarım istem dışı kıpkırmızı olmuş alev alev yanıyordu nazikçe beni kendisinden uzaklaştırıp geri çekildi. "İyi misin? Ağrın var mı güzelim?" şaşkınlıkla onun hem kibarlığına hemde iyi olup olmadığımı sormasından dolayı beynimden bir kurşun yemiştim? Üstelik bana güzelim demişti! Bir kaç kere daha demişti ama şimdi söylediği tarzın yanında solda sıfır kalırdı! Kalbim gümbür gümbür atarken heyecanla bakışlarımı kaçırıp ellerimi sıktım istem dışı kekelemiştim.
"Ha-Hayır ee...ben gitsem çok iyi olur" deyip yerden onuncu kez topladığım dosyaları alıp zorlukla ayağı kalktığımda Okan'la karşılaştık dudaklarını büzdü.
"Özür dilerim"
"Önemli değil"
"Gerçekten ben..."
"Okan!" diye gürledi tekrar Dalyan, yerinde sıçrayıp bakışlarını Dalyan'a çevirdiğinde yutkundu artık Dalyan arkamdan ona nasıl bakıyorsa çok ürkmüş olmalıydı o bakışlardan. "Uzatma istersen, geç hemen içeri kızı da bırak işini yapsın!" deyip uyarırcasına ve nedense sesinde farklı bir tonlamayla kaşlarımı çattım sesinde tuhaf bir tonlama vardı sanki bir duyguyu saklar gibiydi ama sesine yansımıştı dudaklarımı büzüp pek önemsemeden odadan çıkıp kapıyı kapattım, dosyalar sallanırken zorlukla çenemin altına hapis edip gözlerimi kapattım ve derin bir iç çekip rahatlıkla gözlerimi tekrar araladım.
🌸
Dalyan Kayaoğlu.
      Gözlerimi kapattım bir an hayal ettim onu benim kollarımda, heyecandan titrediğini o güzel hafif dolgun dudaklarında parmağımı dolandırdığımı...sonra hemen gözlerimi açtım içimde ona karşı biriken arzu daha fazla damarlarımı kaynatıyor ona sahip olma arzum gittikçe diş biliyordu yüreğime arzudan ziyade farklı bir his daha vardı içimde mesela kıskançlık? Okan denen gerizekalının ona bakışları, beni yok sayıp gözlerini ondan ayırmayışı beni deli etmişti hele elimi gömleğine götürüp sıktığımda o bembeyaz dolgunluklardan kendimi öyle bir zor ayırmıştım ki, ne ara böyle toy bir adam oldum da bir kızın peşinden deli gibi koşturduğumu aklım almıyordu dayanılmaz gece gibi gözleri beni dipsiz kuyuya çekiyordu bu hem canımı yakıyordu çünkü ona sahip olmayı deli gibi istiyordum diğer yandan sonum olduğunu görüyordum dayanılmaz esmer güzelliği kesinlikle sonum olacaktı!  Kapı çaldığında ses verdim, gülümseyerek bana kahve getirmesini bekledim ama kapı açıldığında karşılaştığım kişi o değil başka bir çalışanımdı bu olay karşısında öfkeyle dişlerimi sıkıp onun da korkmasını sağlamıştım eli titreyerek masaya kahvemi koyduğunda hiddetle sordum. "Ela nerede?"
    "Dosyaları depoya indirirken Okan beyle gördüm kendisini, özür dileyip duruyordu kahveniz soğumasın diye ben getirmek istedim"
    "Çabuk bana onu çağır!" deyip öfkeyle bağırdığımda titreyerek hemen uzaklaştı. Acısını çok fena alacaktım ondan! O Okan denen it heriften de! Kapı tekrar tıklanınca o olduğunu sanıp öfkemi taze tutmaya çalışırken içeriye iş anlaşması yaptığımız herif girdi sıkıntıyla ayağı kalkıp elimi uzattım. "Hoşgeldin Ezel" dediğimde simsiyah gözleriyle bana bakıp gülümsedi ve elimi tutup sıktı.
    "Hoşbuldum, kısa keseceğim Dalyan bu çizim işi ne oldu herşey tamam mı? Patron projeyi gördükten sonra yemek için şimdiden restorana rezerve ettirdi bilgin olsun"
    "Herşey hazır elimde çok iyi çizim yapan çalışanım var"
    "Öyle mi?" diye sordu kaşlarını havaya kaldırarak, başımı salladım. "Onunla tanışmak isterim burada mı kendisi?"
    "Şuan işi var belki başka zaman?"
    "Tabi, neyse ben kaçıyorum patron bir potluk var mı diye öğrenmemi istedi"
     "Sorun yok" dediğimde veda edip uzaklaşınca başımı öfkeyle başka yöne çevirip Ela Hanımın gelmesini bekledim.
                                    🌸
Ela Elmas.
    Gülümseyerek Okan'la sohbetimizi sürdürürken Dalyan'ın odasına yaklaştığımızda kapısının açıldığını ve içeriden sert ve iri silüeti çıkınca nefesimi tuttum bakışlarını bir panter gibi üzerime kilitlenmiş eliyle gelmemi işaret etmişti başıyla da öfkeli bir şekilde Okan'ın gitmesini söylemişti Okan kısa bir veda edip uzaklaşınca kendisine yaklaştım kollarımı arkamda birleştirip iç çektim. "Evet, başka postalamak istediğin ayak işleri var mı?"
    "Bir daha seni o herifin yanında görmeyeceğim, ayrıca kahvemi senin getireceğin yerde Selma getirdi!"
    "Okan'la koyu bir sohbete dalmıştık unutmuşum"
    "Ne kadar koyu bir sohbetmiş bu?" diye sorup tek kaşını kaldırınca bıkkın bir şekilde nefesimi boşalttım.
    "Başka sorun yoksa gidebilir miyim? İşlerim varda onları halletmem gerek"
    "Sana çizim kağıtlarını ve dergilerini vermiştim çizimler bitecek" dediğinde şaşkınlıkla ağzım açık kalmıştı, içeri girip odasına yöneldiğinde bende peşinden gittim.
    "Bu gece bitmesini beklemiyorsun herhalde?"
    "Bitmesini bekliyorum"
    "Ama bu hiç adil değil, bu gece bitmesi mümkün değil ayrıca toplantıya daha çok var erken..."
    "Sana fikrini sormadım yapacaksın dediysem yapacaksın bitti, ayrıca elin adamlarıyla konuşurken yorulmuyorsun da ufacık çizim için mi üşeniyorsun!" diye hiddetle konuşunca sinirlerim zıpladı gözlüğümü iteleyip ellerimi iki yanımda yumruk yaptım.
    "Ben sen değilim her önüme gelenle sohbet edip senin gibi cilve yapmıyorum, iş arkadaşlarım olduğu için sohbet ediyorum bunda bir sakınca görmüyorum ama sen konuyu farklı yerlere çekip süsleyerek anlatman dışında ortada sanıldığı gibi bir şey yok!" dediğimde öfkeyle yumruğunu masaya vurup üzerime doğru gelince korkuyla geriye gittim topuklu ayakkabılar yüzünden sendelesem de hemen dengemi sağladım ve nefesimi tuttum. "Ateşle oynuyorsun Ela" deyip kolumu tuttu ve çekti, gözlerimin içine bakarken belimde hissettiğim baskıyla tedirgin bir şekilde titreyip bakışlarımı kaçırdım. "Sen şuan ateşle oynuyorsun dikkat et o ateş seni yakabilir...her ne kadar sana zarar vermek istemesem de olacaklara ben karışmam"
    "Senden korkmuyorum"
    "Korkmalısın" dediğinde onu itip kaçar adımla odasından çıktım. Hafif akşam olduğunda mendebur suratlı adam çizimlerden dolayı erken çıkmama izin vermişti bende Ecem'e haber ettim evime gelmesi için, hem kahve içerken hemde sohbet edip biraz günün yorgunluğunu atmak istemiştim. Saatlerce Ecem'le konuştuk aynı şirkette olmamıza rağmen birbirimizin yüzünü görememek çok garipti ama o Çınar beyin işleriyle ilgilenirken bende Dalyan'ın işleriyle ilgileniyordum o barda olan biteni tekrar anlatıp bardaki adamı nasıl dövdüğünü, sürekli gözlerinin benim üzerimde olduğunu konuşmuş alay etmişti aşık olduğunu düşündüğü gerekçesiyle, sonra havadan sudan bahsedip vedalaşmamızın ardından yatağa uzandım telefonuma mesaj gelince ekrana baktım.
Bugün beni deli etsen de sana olan hislerim sana daha fazla kızmamı engelliyor, bu hissettiklerim gelip geçici değil ister inan ister inanma.
    Sıkıntıyla nefesimi dışarı verip gözlerimi kapattım, arzusu yatmaktı bunu biliyordum ama ben tek gecelik kadınlardan değildim onun bu arzusunu yerine getirecek biri de değildim, ama nedense bugünkü olanlar öfkesi kıskançlığı gözlerinde anlam yüklü bakışları beni koruması kıyafetime karışması bana bugün kibar davranıp iyi olup olmadığımı sorması, doğrusu şaşkına girmiştim kısa sürede nasıl böyle olmuştu? Şoka girmiştim dengesizin tekiydi çözmek zordu, sıkıntıyla iç çekip diğer tarafa döndüm ve uyumaya çalıştım pekte kafama takmamaya özen göstermiştim.

🌸 Bir Zorba Bir Sevimli 🌸Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin