Aptal, Artık Bir Deli Oldu!

1K 110 31
                                    

Angela, yatağın kenarını sıkıca tuttu. Endişeyle dolu zihni, gittikçe genişleyen gözlerini dolduruyordu.

''Zavallı Alexander, umarım düşüşün beynine bir hasar vermemiştir. Geçmişte çok da zeki değildi, ama en azından konuşabiliyordu.''

Bu sırada, kapı aralığının arkasından kibirli bir ses yankılanmıştı.

''Alexander! Duydum ki, yaralanmışsın.'' Sesin kaynağına doğru yöneldiklerinde kızların yüzleri buruşmaya başlamıştı. Sesin sahibinin alay edermişçesine bir endişesi varmış gibiydi.

''Her şey yolunda mı?''

Fei, kapı tarafına baktığında saray odasına iyi giyimli, tombul bir adamın daldığını fark etti. Çarpık dudaklarında buzlu bir gülümseme belirmişti.

''Gill, burada ne yapıyorsun?'' Angela soğukça konuştu. Fei, yeni gelen şişman ile bu güzelliğin arasındaki gölgeli gerginliği hissetmişti.

Onların samimi olmadıkları açıktı.

''Haha... Angela, meleğim, ne demek istiyorsun? Duydum ki benim canım arkadaşım Alexander yaralanmış, endişelendim ve onu kontrol etmeye geldim. Bunun nesi yanlış?''

Şişman asil, normal bir şekilde yatağa yanaştı ve sanki kendisine aitmiş gibi sağ köşeye oturdu.

''Gill, ne yaptığını sanıyorsun sen? Kralın yatağına oturmaya nasıl cüret edersin?!'' Emma öfkeyle bağırmıştı.

Gill, Emma'ya bir bakış fırlattı. Gözlerinde şehvet ve kötü niyet vardı. Sosis benzeri kalın dudaklarını yaladı ve tersleyerek: ''Kapa çeneni, seni düşük sınıf köle! Pişman olacağın şeyleri söyleme.'' dedi ve dönerek Fei'ye baktı. İfadesi, yaralı bir arkadaşıyla empati kuran birinin ifadesinden çok, hasetle yaralı bir hayvana bakan birininki gibiydi. Fei de aynı zamanda Gill'e bakıyordu.

Gill'in gözlerindeki aşağılamayı, kötü niyeti ve iğnelemeyi hissetmişti; o hissettiklerini birazcık bile saklamıyordu.

Fei'nin kafası karışmıştı. ''Bu çirkin köfte gerçekten de Alexander'ın arkadaşı mıydı? Yüzünde bir sürü çil var ama kralla bile konuşurken böyle bir pisliği gösterecek cesarete sahip. Arka planında güçlü bir aile mi var acaba?''

Fei düşünürken, Gill yağlı elleriyle, onun yüzünü bir oyuncakmışçasına mıncıklamaya başlamıştı. Hareket o kadar doğaldı ki, Gill bunu binlerce kez yapmış gibi görünüyordu.

"Alexander, öyle görünüyor ki iyisin, haha! Öğleden sonra konuk edeceğim birkaç önemli misafirim var, benimle birlikte gelmeye ne dersin?'' Gill gülümsüyordu, ama konuştuğu zamanki ses tonu bir daveti sunuyormuş gibi değil de, emir veriyormuş gibiydi.

Fei'nin yüzünü biraz daha mıncıkladı, hatta hafifçe şaplakladı da. Gill bu hissi, krala bir evcil hayvan gibi muamele etmeyi sevmiş görünüyordu.

Daha sonra da sesli bir şekilde Alexander gibi birisinin nasıl kral olduğu hakkında düşünmeye başlamıştı. ''On yedisinde, üç yaşındaki bir çocuğun zekasına sahipti ama gerçekten de Tanrı onu, tahtı verecek kadar seviyor muydu?''

Gill kendi kendine eğlenirken, beklenmedik bir şey gerçekleşti.

''Şlap!''

Gill elini sol yanağının üstüne götürdü. Canlı, kırmızı bir el izi, soyut bir resme dökülen bir boya gibi adamın yanağının üstünde görülmeye başlanmıştı. Onun ifadesi şok ile ilgili bir ders kitabının tanıtımı gibiydi.

Angela da Emma da Gill'in yanağında bir tokat izi belirdiğinde şok olmuşlardı. Gördüklerine inanamıyorlardı.

Alexander, her zaman korkak bir ezik gibi davranmıştı ve direnmek için olan isteksizliğinden dolayı, hep Gill tarafından seçilmişti.

Kralım Çok Yaşa!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin