Oscar Ödüllü Oyunculuk

719 107 12
                                    

Fei sesin kaynağını takip etmişti. Sağ elinin tarafındaki köşede ince, kızıl saçlı küçük bir kız bir yandan ağlarken, bir yandan da birini tutuyordu.Fei daha yakından bakmaya başladı. Küçük kızın tutuyor olduğu kişi, son derece ağır yaralı olan Pierce'ydi.

Kralın gardiyanlarının ikinci komutanı Brook da hemen yanlarındaydı, endişeli görünüyordu. Küçük kızı rahatlatmak için konuşuyor gibi görünüyordu.

''Majesteleri!''

Brook, Fei'yi görünce heyecanlanmıştı. Hemen onun önünde eğilmiş ve ''Bir çare buldunuz mu?'' demişti.
Fei'ye gergin bir şekilde bakıyordu; onun başını iki yana sallayıp hayal kırıklığı doğuracak bir şey söylemesinden korkuyordu. Pierce limitini zorluyordu, muhtemelen en fazla on dakika daha dayanabilirdi, ama en azından on dakika daha durabilirdi.

Fei oldukça mütevazi olan Brook'un epey bir gergin olduğunu görmüş ve ona birazcık takılmaya karar vermişti. Onun sorusunu cevaplamamış, onun yerine küçük, kızıl saçlı kızı işaret etmişti: ''Bu kız...''

''Louise o, Pierce'nin kızı Louise.'' Brook endişesini dizginlemeye çalışarak, hemen küçük kızı tanıtmıştı Fei'ye.

Fei hiçbir şey söylemeden kafasını salladı.

''Yani bu küçük kız, Pierce'nin ciddi anlamda yaralı olduğu zaman hakkında endişelendiği kızı.''
Pierce'den, fazlasıyla sert ve katı bir adamdan farklı olarak, küçük Louise fazlasıyla tatlıydı. Gözlerindeki yaşlarla herkesin kalbini eritebilirdi. Aynı şekilde kızıl saçlarıyla da fazlasıyla dikkat çekiyordu. Fei'ye, Harry Potter serisindeki Hermonie'yi anımsatmıştı.

Ancak Fei, Louise'nin bir çocuk olarak pek yaklaşılabilir olmadığını hissetmişti. Fazlasıyla soğuktu ve 12 yaşındaki bir velede göre, epey bir olgun görünüyordu.

''Sen, Brook Amca'nın babamı kurtarabileceğini söylediği kişi misin?''

Louise bir yandan ağlıyor olsa da, ona doğru yaklaşan birisini gördüğü gibi yukarı kaldırmıştı kafasını. Gözlerinde hala yaşlar vardı ve Fei, onun minik kalbinin çoktan kırıldığını söyleyebilirdi. Ancak yine de yaşına uymayan bir sesle devam etmişti konuşmaya: ''Eğer babamı kurtarırsan, sonsuza kadar senin aşığın olmaya razı olurum.''

Fei bir andan şok olmuştu. Ne diyeceğini bilememişti.

''Yok artık anasını! Bu dünyadaki tüm bacaksız veletler büyümüş de küçülmüş herhalde! Ben pedofili falan değilim ulan! Edep yahu!'' demişti kendi kendine.
Bu çocukla daha fazla konuşmak istememişti elbette. Onunla yüzleşmek, Diablo Dünyası'ndaki herhangi bir boss ile yüzleşmekten daha zor bir hale gelmişti şu anda, çocuk resmen manyaktı!

Fei durumu ağır bir komaya kadar ilerlemiş Pierce'nin yanına oturmuştu. [Küçük Can İksiri]'ni çıkarmış ve onun bir damlasını, Pierce'nin ağzına dikkatli bir şekilde damlatmıştı.

Onun işe yarayıp yaramayacağı şu anda test edilecekti.

Fei gergindi; Brook ve Louise daha da gergindi. Üçü de gözlerini Pierce'ye dikmişti, kalpleri olağanüstü hızlı bir şekilde atıyordu ve bunun işe yaramasını umuyorlardı.

Zaman yavaşça geçiyordu. Sessizlik bir zehirdi adeta; kimse nefes almaya cüret edememişti.
Sonunda, biraz önce soluk almak için mücadele veren Pierce'nin nefes alış-verişleri normale dönmüştü. Soluk yüzü yavaşça kırmızı bir renk kazanmış ve adamın yaraları, gözle görülür bir şekilde son derece inanılmaz bir hızla iyileşmeye başlamıştı.

Brook ve Louise şok olmuşlardı, çeneleri onlar farkında bile olmadan düşmüştü. Kral Alexander'ın Pierce'nin ağzına damlattığı kırmızı sıvının ne olduğunu biliyor olmasalar da, onun süper etkili olduğunu anlamışlardı. Bu kırmızı sıvının iyileştirme gücü, onların en büyük hayallerinin dahi ötesine geçiyordu.

Kralım Çok Yaşa!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin