Küçük Can İksiri

685 95 1
                                    

''Hahaha! Oğlum, parayı vurdum lan! Koskoca iki büyülü eşya!''

Fei iki eşyayı da yerden aldı. Böyle bir şey bekliyor olmasına rağmen, yine de epey bir heyecanlanmıştı. Tam daha da detaylı bir şekilde bakmak üzereyken soğuk, gizemli ses tekrardan duyulmuştu.

''Günün oyun sınırı yaklaşıyor, çıkış için hazırlanın!''

Sonunda!

Ancak, bu sefer ses direkt olarak üç saniyelik geri sayımla başlamamıştı ve böylece, Fei'nin kendini hazırlamak için vakti olmuştu.

''Bir süredir seni bekliyordum!'' diye düşünmüştü.

Fei'nin yaratıkları öldürmeye odaklandığı doğruydu, ama aynı zamanda o, bu sesin ortaya çıkmasını da bekliyordu.

Aklına gelmiş olan şansı kaybetmekten korktuğu için, bir anda gökyüzüne doğru bağırmıştı. Sonrasında da: ''Bekle, bekle! Bir şeyi sormam lazım sana... Biraz [Can İksiri]'ni yanıma almak, yani benim dünyama götürmek istiyorum. Ne dediğimi anlıyorsun, değil mi? Söyle bana, bunun için bir karşılık olarak ne ödemem gerekiyor?''

O, bir yandan da kafasının içindeki garip sesle iletişim kurmaya çalışıyordu.

Ancak, o ses bir cevap vermemişti. Fei'nin sorusu, tam anlamıyla bir sessizlikle cevaplanmıştı. Cevaba ihtiyacı olan Fei'ye ise bu dört saniyelik sessizlik on yıl gibi gelmişti.

Neyse ki beşinci saniyeden sonra, tuhaf ve soğuk ses tekrar konuşmuştu.

''Dilediğin gibi olsun... [Küçük Can İksiri]'nin değişim fiyatı 3.000 altın. Dönüşümün başarı oranı ise %25. Altınlar, oyuncunun [Eşya Deposu]'ndan düşülecek. Eğer altın miktarı yeterli değil ise, eşyalar gerçek etkilerinin %80 kadarıyla kullanılabilecekler. Lütfen dönüşümü onaylayın, geri sayım başlıyor... 10... 8... 5...''

''Evet! Onaylıyorum... 3 şişe [Küçük Can İksiri]'ni dönüştür.'' Fei bunun gerçekleşme ihtimaliyle heyecanlanmıştı.

''Diing!'' Yetersiz altın miktarı, yetersiz eşya, lütfen altın ya da eşya miktarını tekrar değerlendirin... 4... 3...''

''O zaman... O zaman sadece bir tane [Küçük Can İksiri]'ni dönüştür!'' Fei kaygılanmıştı bir anda.

''Ding dong!''

Belirgin bir ses Fei'nin kulaklarında belirmişti. Görüşü bulanıklaşan genç adamın gözlerinde dünya bükülmeye başlamış, saniyeler içerisinde de tam anlamıyla siyaha dönmüştü.

***

''Huuuu!''

Fei yatağından sıçradığı gibi bir nefes almıştı. Etrafına bakmış ve kralın sarayında olduğunu fark etmişti. ''Nişanlı''sı Angela de yatağın kenarında oturuyor ve okyanusvari mavi gözleriyle ona bakıyordu. Güzel yüzünü endişe kaplamıştı.

''Alexander, sonunda uyandın!''

Fei'nin uyanışının ardından endişesi de yok olmuş gibiydi. Mutluluktan sesi titriyordu. ''Sol omzun kanıyordu... Oh, sen bir kabus falan mı gördün? Uykuya daldığında vücudun kuvvetlice titriyordu ve acayip terliyordun... Senin için çok endişelendim...''

Angela'nın söylediklerinde pek fazla mantık olmasa da, Fei, önündeki genç kızın endişesini hissetmişti.

Onun endişesi, şu anda Fei Chambord'un kahramanı olduğu için değildi sadece. Brook ve diğer yaralı askerlere gösterdiği saygı ve sevgiden farklı olarak, bu basit his, onun kalbinden gelmekteydi. Fei'nin bir salak ya da şimdiki gibi bir kahraman olup olmamasını umursamıyordu o. Angela, melek gibi bir kız olarak her zaman onu umursuyordu.

Kralım Çok Yaşa!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin