Düşmanın Cevabı

507 65 1
                                    

''Haha, mükemmel! Babacık senin için bekliyordu!''

Fei zaten Landes'in görünmesini umuyordu. Karanlıkta gizlenmiş bir suikastçı tehlikeliydi, ama bu suikastçı bir kere kendisini ortaya çıkardığında, oluşturduğu tüm tehdit ortadan kalkardı. Bu nedenle Fei şaşırmaktan çok rahatlamıştı. Gülmüş ve epeydir hazırladığı [Sıçra]'yı kullanmıştı. Yere ayağını vurmasının hemen ardından bir toz kalkmıştı. Baltasını sıkıca tutarak, tüm gücünü tek bir saldırıya odaklamıştı.

''Rip...''

Bu saldırı, birisi küçük bir parça kağıt kesiyormuşçasına neredeyse işitilemez bir ses üretmişti.

Üç Yıldız Seviyesi'ndeki savaşçı Landes'in, enerjisiyle gökyüzünü kaplayan son derece süslü [Patlayan Güneş Saldırısı] ile kıyaslandığında, Fei'nin saldırısı oldukça sade ve basitti; bir ağaç kesen birisi gibi görünmesini sağlamıştı.

Ama herkesi şaşırtan şey, Landes'in dört ya da beş metre uzunluğundaki, gökyüzünü yok edebilecekmiş gibi görünen büyük enerjisinin, Fei'nin baltası tarafından ikiye ayrılmasıydı. İki enerji dalgası, Fei'nin ardından geriye doğru uçmuş ve küçük bir patlamanın ardından yok olmuşlardı.

Aynı zamanda, son derece hızlı bir şekilde...

"Tink, tink tink, tink, tink!"

Sayısız kıvılcım belirmişti havada. Orada, insan gözlerinin takip bile edemeyeceği bir hızda savaşan iki savaşçı verdi. Metallerin çarpışma sesleri ve çarpışmalardan çıkan kıvılcımlar, savaşın merkezinde aniden ortaya çıkmıştı. Kısa bir süre içerisinde ikisi de kükreyerek geri çekilmişti...

"Tap, tap, tap!"

İkisi de birkaç adım geri itilmiş ve yere indikleri gibi, şiddetle nefes almaya başlamışlardı.

Bu değişim serisinde, ikisi de en güçlü yeteneklerini kullanmıştı. Landes onun sofistike kılıç tekniklerini gözler önüne sermişti. Bir fantom gibi Fei'yi tek bir nefes süresinde sekiz kere bıçaklamıştı. Baltasının ağır olmasından dolayı Fei yalnızca altı saldırı yapmayı başarabilmişti; çoğunlukla düşmanın saldırılarını büyük baltasıyla bloklamaya çalışırken zorlanmıştı...

İkisi de, rakiplerinin vücuduna diledikleri şekilde bir zarar verememiş, orada istedikleri gibi bir yara bırakamamıştı. Landes ifadesinin sakin kalmasını sağlamış olsa da, aslında içten içe şok olmuştu.

Gümüş maskeli şövalyeden emir geldiği anda Fei ve diğer güçlü adamlara doğru ilerlemeye başlamıştı, ama geri çekilen askerlerin sayısının çokluğundan ve Fei ile onun takipçilerinin hızlı ilerleyişinden dolayı, Kalkan Sığınağı-Ejder Mızrağı oluşumu yok olmadan varmayı başaramamıştı. Mızraklı ve kılıçlı oluşumları da parçalanmış, hatta neredeyse tüm kuşatma merdivenleri ve mancınıklar gitmişti.

Sonunda savaş alanının merkezine vardığında aniden katliama liderlik eden, kanla kaplanmış ve durdurulamaz gibi görünen bir düşmanı tespit etmişti. Bu, onu dün Chambord'un surunda yaralamış ''canavar''ın ta kendisiydi. Bu ''canavar''ın kana susamışlığı ve vahşi doğası onun aklında bir yara izi bırakmış durumdaydı ve hala, tüm bir gün geçmiş olmasına rağmen bu ''canavar''dan biraz korkuyordu. Tereddüt etmiş ve vardıktan hemen sonra saldırmamıştı.

Fei, Üç Yıldız Seviyesi'ndeki bir savaşçının gururundan vazgeçmiş ve askerlerin kaos denizinde saklanarak, sinsi bir atak yapmaya çalışmıştı.

Bu kabusu [Patlayan Güneş Saldırısı] ile sonlandırmayı denemişti, ancak, son derece hazır gibi görünen bu ''canavar''ın sinsi saldırının altında hiç paniklemeyeceğini kim bilebilirdi ki? Canavar bir anda zıplamış ve sırf fiziksel gücünü kullanarak, gurur duyduğu tekniği [Patlayan Güneş Saldırısı]'nı havada ikiye ayırmıştı.

Kralım Çok Yaşa!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin