Hadi Gidelim!

699 98 2
                                    

Ağır metal zırh setleri, hızlıca gözetleme kulesinin yanına konulmuştu. Toplam yirmi set vardı ve Afrodit'in ellerinden gelen bir hediye gibi görünüyorlardı. Güneş ışığının üstlerine düşmesiyle oluşan parıltılar herkesin dikkatini çekiyordu.

Bu ağır şövalye zırhları, eski kralın tüm hayatı boyunca topladığı değerli setlerdi. Son derece güçlü bir metalden yapılmışlardı. Yapım aşamasında işlenmiş demir 'çelik özü' ile karıştırılmıştı. Oldukça güzel görünüyorlardı, değerlilerdi ve bir ton defans kapasitesine sahiplerdi. Normal silahlar onları kıramazdı.

Eski kral, bu zırh setlerine birer milli hazine gibi davranmış ve onların, kralın sarayından çıkarılmasına dahi razı olmamıştı. Onları hiç kullanmamış ve ara sıra da temizlemişti. Bu zırh setleri, onun kendi hayatı kadar değerliydi.

Ancak Fei, bu milli hazinelerin birer kağıtmışçasına surun üstüne getirilmesini sağlamıştı bugün. Ne olduğunu fark etmelerinin ardından kimse Kral Alexander'ın ne yapacağına dair bir fikre sahip olmayı başaramamıştı. Kendi aralarında fısıldaşıyor, merak ve heyecan dolu bir şekilde Fei'ye bakıyorlardı.

''Ne dersiniz, savaşçılarım? Bu zırhları giyebilir misiniz?'' Fei parıldayan ağır şövalye zırhlarını işaret etmişti, tam olarak yirmi iki tanelerdi.

''Bahsetmeye dahi değmez, Majesteleri!'' Zırhları görmelerinin ardından güçlü elemanlar da, havuç cennetine düşmüş tavşanlar gibi heyecanlanmışlardı. Savaşçıların mükemmel silah ve zırhlara olan tutkuları hiçbir zaman azalmazdı.

''Pekala, zaman kısıtlı. Olabildiğince hızlı bir şekilde size uyan bir zırh seçin, çok fazla zamanımız kalmadı!''

Adamlar güçlü ve dürüsttü. Fei'nin emir vermesinin ardından, biraz bile tereddüt etmeden istedikleri zırhları seçmeye koyulmuşlardı.

''Pierce, sen de bir tane seç. Daha sonra da benimle gel.''

''Harika!'' Pierce bir anda heyecandan titremişti. Bir yandan gülerken bir yandan da hızlıca zırh seti seçmişti. Bu zırhlar savunma konusunda çok iyi olsalar da, işlenmiş demirlerin, daha da ağır olan 'çelik özü' ile karıştırılmış olmalarından dolayı, bu zırh setleri aşağı yukarı otuz, kırk kilo civarlarındaydı. Bu, Fei'nin, Brook'dan Chambord'daki en güçlü adamları istemesinin nedeniydi. Çünkü sıradan bir insan, bunlardan birini üstüne geçirdikten sonra doğru düzgün yürüyemezdi bile, bununla birlikte düşmanları öldürmekten ise bahsetmeye dahi gerek yoktu.

Bu yirmi kuvvetli adam, Fei'nin saldırı için ihtiyacı olan tüm insan gücüydü.

Yıldız Seviye savaşçılar değillerdi ve bir enerjileri de yoktu, ancak aşırı güçlülerdi. Bu ağır zırhları giydikten sonra efsane bir koruma sağlamış olacaklardı kendilerine. Böylece normal insanların arasına kafeslerinden yeni çıkarak dalan yirmi aç kaplan gibi olabileceklerdi. Eğer köprünün darlığından düzgünce istifade edebilirlerse, iki taraftaki Yıldız Seviye savaşçılardan dahi daha güçlü olabileceklerdi.

Fei en başta düşmanlara çok fazla askerle saldırmayı planlamamıştı.

Brook'a baktı yavaşça. Kralın gardiyanlarının ikinci komutanı da bir Yıldız Seviye savaşçıydı, yani bu iş için mükemmel bir adaydı. Ancak surun üstünde stratejileri belirleyecek bir komutana ihtiyaç vardı. Çünkü eğer beklenmedik bir şey olursa, tüm sur kaosa sürüklenirdi.

Genç kral birkaç saniye düşündü, ancak en sonunda onu surun üstünde bırakmaya karar verdi. Brook'a bakmasının ardından, Bekçi Oleg'in de surun üstünde bir aralıkta oturuyor olduğunu görmüştü. Ona bir işaret yaparak, ''yağcı''nın kendisine yaklaşmasını ifade etmişti.

Kralım Çok Yaşa!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin