Elena'nın Şaşkınlığı

622 89 1
                                    

Fei şok olmuştu. Önündeki yaratıkların kafasını hızlıca uçurmuş ve ne olduğunu görmek için arkasına dönmüştü. Elena'nın aslında hiçbir yaratık tarafından saldırıya uğramadığı ortaya çıkmıştı. Ancak, uzaklarda olan mağaranın karanlık girişinde ruhsuz bir görünüşü vardı. Vücudu gerilmişti ve yayı tutan elleri, kontrolsüz oldukları belli olacak bir şekilde titriyordu. Kararmış bir objeye bakıyorken gözyaşları soluk yüzünden aşağıya damlıyordu.

Fei endişelenmişti, Elena'nın yanına koştu. Yakınlaştıkça, bu kararmış objenin bir kadın akıncının harap olmuş vücudu olduğunu fark etmişti.

Bu kişi kadın akıncılar arasında epey yaygın olan kalın, sert bir deri zırh giyiyordu. Elena gibi kızıl saçlara sahip olsa da, ondan daha genç görünüyordu; 17 yaşlarında gibiydi. Kesinlikle hala canlıyken yaratıklar tarafından işkence görmüştü. Göğsü yırtılarak açılmıştı, hatta kalbi kayıptı. Sol kalçasında korkutucu kesikler vardı ve sağ uyluk kemiğinin üstündeki et kayıptı, en iç taraftaki kemik açığa çıkmıştı. Bir şey tarafından yenmiş gibi görünüyordu...

''Oh, Tanrım!.. Hayır... Olamaz... Bu... Bu Nina, [Kanlı Kır]'da yiyecek aramaya çıktığımızda kaybolmuştu ve o şimdi...''

Elena, ayakta kalmaya derman bulamamıştı kendisinde. Bir anda dizlerinin üstüne çökmüş ve gözyaşlarını tutamamıştı. ''Sadece 17'sindeydi ve bu, kamptan ayrılarak bir göreve katıldığı ilk seferdi... Gitmek için gönüllü de olmuştu... Nina kampta çok sıkı çalışıyordu, ne kadar zorlandığı önemli olmaksızın, yüzünde her zaman canlı bir gülümseme olurdu ve neşe dolu bir melek gibi bizi destekler, teşvik eder ve güldürürdü. Bu... Nasıl olabilir böyle bir şey?.. Ah, ah... Bu yaratıkların tamamı cehennemin dibini boylamalı!''

Elena'nın inleyişini dinledikten sonra, Fei kısmen neler olduğunu anlamıştı. Bu cesedin sahibi olan kızın Elena'nın tanıdığı birisi olduğu açıktı. Bir ay kadar önce yaratıklar tarafından bir görev üzerindeyken kaçırılmış ve dehşet verici bir şekilde, acı çekerek böyle bir mağarada can vermişti.

17 yaşındaki bir kız, normal koşullarda hayatının tadını çıkararak eğleniyor olmalıydı. Ama Nina, görünüşe göre trajik bir kadere sahipti. Bu Fei'yi, Nina'nın kim olduğunu bilmiyor olmasına rağmen epey üzmüştü.

Başlangıçtan beri Diablo Dünyası Fei'ye gerçekçi hisler veriyordu. Yaralandığında gerçek bir acı hissediyordu. NPC'ler kendi zekalarına sahipti, o susuyor, acıkıyor ve çok uzun süre savaştığında yoruluyordu. Ama bilinçsiz bir şekilde Fei, bu dünyaya hala bir oyunmuş gibi bakıyordu.

Ancak, Nina'nın hayat hikayesini duyduktan ve bu gözlerinin önündeki mahvolmuş cesedi gördükten sonra, Fei, tam olarak yanıldığını fark etmişti. Diablo Dünyası da gerçek bir dünyaydı. Bu dünyanın sakinleri sadece zekaya sahip değildi, aynı şekilde duygu ve düşünceleri de vardı. Onlar yaşayan insanlardı, programlanmış kod ve yazılımlar değillerdi.

''Tamam Elena, ağlama, kendini daha fazla üzme. Yapmamız gereken şey Nina'nın intikamını almak ve buradaki tüm o şerefsiz yaratıkların kellesini almaktır!''

Fei hala ağlamaya devam eden bu güzel kadını nasıl güzelce teselli edeceğini bilmiyordu. Ona elini uzatmış ve gözlerinden yaşlar süzülen bu paralı askerin kalkmasına yardım etmişti. Biraz önce yaratıkları vahşice katleden ''Savaş Tanrıçası'', şimdi ilgi ve korumaya ihtiyaç duyan küçük, zayıf bir kıza benziyordu adeta. Fei, onun özgür ve soğuk tutumunun ardındaki zayıf, küçük kızı görmüştü.

Belki bu, onun bu dehşet verici çevre tarafından baskılanmış gerçek doğasıydı. Yaratıklarla savaşırken ne kadar güçlü ya da sakin olduğu fark etmezdi; Elena da sadece 21 yaşındaki genç bir kızdı. Dünya'da, bu yaştaki çoğu kız okulda olurdu ve parlak bir geleceğe sahip olurlardı. Ancak değişimli olarak, Diablo Dünyası'nda, acımasız yaratıklara karşı savaşmak ve hayatta kalmak için eğitim görmek zorunda kalıyorlardı. Arkadaşlarının ve ailelerinin ölmesini izlemeleri ve bunun hakkında hiçbir şey yapamamaları hiç de alışılmamış bir şey değildi.

Kralım Çok Yaşa!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin