Dört Güç

595 96 3
                                    

Elinde en sevdiği oyuncağı olan minik bir çocukmuşçasına, Fei, kendini kemeriyle biraz daha oynamaktan alıkoyamamıştı.

''Vızz...''

Taş elinde belirmişti.

''Vız...''

Daha sonra da tekrar kemerin depolama alanının içine giderek ortadan kaybolmuştu. Fei her şeyi zihninden kontrol ediyordu, bu kemer aklına bağlı gibiydi. Bu kısmen harabeye dönmüş olan gözetleme kulesinin içerisindeki diğer, farklı boyutlu taşlarla tekrar denemişti bunu.

Fei hızlıca depolama alanının kapasitesini test etmeye karar vermiş ve görmüştü ki, depolama alanındaki her bir boşluk, en fazla bir basketbol topu büyüklüğündeki eşyaları içine alabiliyordu. Ama eşyaların ağırlığı bir şeyi değiştirmiyordu.

Bu nedenle, depolama alanındaki sekiz boşluk sekiz tane basketbol topu büyüklüğündeki eşyayı içinde barındırabiliyordu. Fei'yi epey tatmin etmişti bu kapasite. Barbar'ının seviyesi arttıkça daha iyi kemerler alabilirdi. Böylece kemerlerinin sahip olduğu depolama alanları da artırılabilirdi.

''Sonunda! Kendi gizli bölmeme sahibim, hehehe!''

Bu beklenmedik sürpriz Fei'yi epey mutlu etmişti. Bu sürprizler, Fei'nin, Diablo Dünyası'nda, bir şekilde kafasının içinde yer alan daha farklı sır ve keşfedilmemiş şeylerin de olabileceğini fark etmesini sağlamıştı.

[Akıncı Kampı] sadece bir acemi mapiydi. Karakterinin seviyesini atlattıkça Fei, [Lut Gholein] ve [Kurast Rıhtımı] gibi yüksek seviyeli diğer maplere girme imkanı da yakalayacaktı. Onu bekleyen, hayal gücünün dahi almayacağı bir ton şey olduğunu hissediyordu.

Barbar'ın korkutucu gücünü hissetmesinin ardından, kafasından ''değiştir'' demiş ve Büyücü Fei'nin onun yerini almasını sağlamıştı. Akılalmaz fiziksel gücü anında kaybolmuş ve aniden, Fei, seviye 3 olan bir Büyücü'nün büyü ve sihir gücünü hissetmeye başlamıştı.

Ölüm Büyücüleri ve Büyücüler olarak ayrılmış iki sınıfın ikisi de aslında büyücü olsa da, güçleri tam anlamıyla farklıydı. Ölüm Büyücüsü'nün gücü karanlık, soğuk ve korkutucuyken, Büyücü'nün gücü buz, yıldırım ve ateş gibi doğal kuvvetlerden oluşan parlak bir güçtü. Fei Büyücü'ye geçiş yaptıktan sonra, sağlam bir güç alanı sarmıştı etrafını. Ölüm Büyücüsü'nün güç alanı kadar meşum olsa da, farklı bir havası vardı.

''Cızz, cızz...''

Fei içinden ''Ateş Oku!'' dediği anda bir ateş topu ellerinde ortaya çıkmış ve yavaşça dönmeye başlamıştı. Parlak kırmızı bir renge sahip olan ateş topu rüzgarda dans ediyordu. Fei, dilediği gibi onun boyutunu değiştirebiliyordu. Zayıf görünüyor olsa da, Fei bu ateş topunun önemli miktarda bir enerji içerdiğinden ve dobişko Gill'in düşük seviyeli ateş topundan çok daha güçlü iyi olduğunu biliyordu. Metal bir zırhı tamamıyla eritebilirdi.

Bu, Büyücü Fei'nin gücüydü. Büyücü'nün gücünü kullanmaya alışmasının ardından gözlerini kapatmış, etrafındaki güç alanın kaybolmasına sahip olmuştu. Kimse şu anda ona bakıp, onun bir büyücü olduğunu söyleyemezdi artık.

Daha sonra da Kutsal Şövalye'ye geçiş yaptı genç adam. Aniden, kutsal ve nazik bir güç doldurmuştu vücudunu. Güç oldukça kuvvetliydi, hatta vücudundan dışarı dahi taşıyordu. Enerji oldukça parlak ve güven verici, merhametliydi. Bu enerjiyi hisseden herhangi birisi Fei'nin yanına yaklaşıp, o Tanrı'nın habercisiymişçesine ona kayıtsız şartsız güvenebilir, onunla bir bağ kurabilirdi.

Kutsal Şövalyeler, Diablo Dünyası'ndaki en asil ve dürüst sınıftı. Kutsal Şövalyeler'in en büyük gücü Aura olarak çağırılan bir şeydi. Savaş yeteneklerinin dışında, akılalmaz derecede iyileştirme ve destek yetenekleri de vardı.

''Angela'nın daha önce bahsettiği Kutsal Kilise'nin gücü ile Diablo Dünyası'ndaki Kutal Şövalye'nin gücü aynı mı acaba?'' diye sormuştu kendi kendine Fei.

Düşünmeye devam ederken, vücudu Kutsal Şövalye'nin Aura'sına hızlıca alışmıştı.

Orada durmuş ve dört karakterin yetenek ve büyülerini tekrarlamıştı. Hiçbir şeyi unutmadığından emin olduktan sonra, Barbar'a geçiş yapmış ve Barbar eşyalarının yerine yumuşak beyaz şövalye zırhını giydikten sonra gözetleme kulesinden dışarı çıkmıştı.

Yeni görünüşü, mutlak karanlığın içindeki parlak bir meşale gibiydi ve surun üstündeki herkesin dikkatini basitçe çekmişti.

Askerler ona saygıyla karışık bir korku içerisinde bakıyordu. Hepsinin umduğu, Savaş Tanrısı ile iletişim kurabilen güçlü krallarının böyle tehlikeli bir durumun içerisinde bir mucize daha yaratması ve kaleyi kuşatmak üzere olan vahşi düşmanları bozguna uğratmasıydı. Onlara hayatta kalmaları için bir umut vermesini istiyorlardı.

Ancak, Üç Yıldız Seviyesi'nde olan Lamprard, Yıldız Seviyesi'nde olan Oleg, Brook, acemi büyücü Gill ve diğer birkaç insan, Fei'ye şok ve dehşet içerisinde bakıyorlardı. Onlar enerji ve güce sahip olan insanlardı ve kısmen yıkık bir halde olan gözetleme kulesinin içinde ne olduğunu anlamışlardı.

Kısa bir süre içerisinde karanlık bir güç, vahşi bir güç, kutsal bir güç ve doğal bir güç... Dört farklı tip güç art arda belirmişti bu gözetleme kulesinin içerisinde. Sanki içeride adeta dört Yıldız Seviyesi'ndeki savaşçı ve büyücüler bulunuyordu da, güçlerini sergiliyorlardı.

Ama bu basitçe imkansızdı! Hepsi biliyordu ki, gözetleme kulesindeki tek kişi genç Kral Alexander'dan başkası değildi.

Ondan başka kimse değildi...

Yani burada olan bitene yönelik sadece tek bir olası açıklama vardı; o dört farklı güç, direkt olarak krala aitti...

''Tanrım! Bir adam dört farklı güç tipine sahip olabilir mi? Dahası, her bir güç Yıldız Seviyesi'nde olabilir mi? Bu açıkça imkansız!''

Azeroth Kıtası'nın geniş ve dipsiz tarihinde, farklı birkaç yetenek tipinde yetkin olan insan örnekleri mevcuttu. Bu imkansız değildi... Ama bu insanlardan hangisi, farklı güçleri öğrenmek için uzun süreçlerden geçebilecek ünlü bir dahi değildi ki? Hangisi Güneş Seviye bir usta değildi ki?

Dahası, kıtanın dört bir yanına giden, hikayeler anlatan gezgin şairlerin hayatlarının üzerine yemin ederek anlattıkları üzere, bu dahiler bu uzun süreçlere girdiklerinde gençliklerinden son derece uzaklaşmışlardı...

Peki Alexander kaç yaşındaydı?

Daha 18 bile değildi...

Alexander'ın ünlü olduğu tek konu ise salaklığıydı. Hayatının 17 yılını yemek yemek, uyumak ve biraz eğlence aramaktan başka hiçbir şey yapmayarak heba etmişti. Bir büyücü ya da savaşçı eğitimi kulaklarına bile ilişmemişti. Onun dört farklı tip güce sahip olması olası mıydı? Ayrıca tüm bu güçler en azından Yıldız Seviyesi'nde olacaktı, ha?..

Bu his ve düşünceler Lampard ve diğerlerinin aklında dönüp duruyordu. Fei kuleden dışarı yürüyorken ona, Godzilla'ya bakıyormuş gibi bakıyorlardı...

Kralım Çok Yaşa!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin