''Kovmak mı? Seni kovacağımı falan söylemedim ben.''
Fei Elena'nın paniklemiş ifadesiyle birlikte şaşırmıştı, ''Elena, beni yanlış anlamış olmalısın. Sadece yaratıklarla tek başıma savaşmayı planlıyorum. Görevi bitirdikten sonra, gelip sonraki görevi tamamlamak seni seni alacağım.''
''Ama ben...''
Fei'den bir açıklama aldıktan sonra Elena, biraz daha rahatlamıştı. Ama hala Fei'yi kendisinin de katılmasına izin vermesi için ikna etmeye çalışıyordu. Çünkü hem Fei'den ayrı olmayı istemiyordu hem de efendisi tarafından terk edilmesi, bir kadın akıncı için son derece büyük bir utançtı.
''Pekala, zamanım epey kısıtlı, bu yüzden detayları sana bir sonraki sefer açıklayacağım.''
Fei bu güzel kızın etrafında olmasını seviyor olsa da, gerçek dünyadaki tüm o tehlikeleri düşününce, harcayacak hiç vaktinin olmadığını fark etmişti. Onun sözünü kesmiş ve hızlıca portala adım atmıştı. Elena'nın kendisini takip etmediğinden emin olmak için, portala adım atıp Tristram'a döndüğü anda portalı kapatmıştı.
Elena biraz önce portalın olduğu yere bakakalmıştı öylece. Yüzündeki ifade son derece karışıktı. Bu ifade vicdan azabı, hayal kırıklığı... Ve bir de mutluluğu taşıyordu. Bilinçsizce yüzü kızarırken, bir gülümseme yerleşmişti yüzüne.
***
''Roar!''
Fei'nin portalı kapattıktan hemen sonra yaptığı ilk şey, savaş çığlığı olan [Uluma]'yı kullanmaktı.
Oldukça etkiliydi bu. Gizemli ve korkutucu bir güç, kükrediği anda etrafında yayılmaya başlamıştı. Portal'a bakan [İskelet Okçuları]'nı korkutmuş ve onların, korku içerisinde etrafta koşuşturarak kaçmasına neden olmuştu.
''İşte bu aradığım şans!''
Fei onlara doğru hücum etmiş ve sırtlarını, kılıcıyla delip geçmişti. Bir çift iskelet anında gebermişti. On saniyenin ardından [Uluma]'nın etkisi kalkmış ve etraftaki tüm yaratıklar arkalarını dönerek ona doğru koşmaya başlamıştı.
Fei de [Uluma]'yı tekrar kullanmıştı. Diablo Dünyası'nda, karakterler yeterince kaynağa (Öfke/Mana) sahip oldukları sürece yeteneklerini tekrar tekrar kullanabilirlerdi. Bir bekleme süresi ya da tekrar kullanım için gereken belli bir süre falan yoktu. Fei birkaç [Küçük Mana İksiri] şişesi hazırlamıştı, böylece ihtiyacı olduğu kadar [Uluma]'yı kullanabilecekti.
On birinci [Uluma]'dan sonra, [İskelet Okçuları] temizlenmişti. Yerde o iki mini-bosstan düşen iki adet mavi büyülü eşya ve birçok sırada eşya vardı. Fei onları tanımlamakla zaman kaybetmedi ve basitçe onları direkt olarak [Eşya Deposu]'na aktardı.
Tristram'ın merkezine yaklaştığında yeni tip bir yaratık ortaya çıkmıştı: [Kusurlu].
Yunan Mitolojisi'ndeki Ipotanes'e benziyordu, yarı insan ve yarı keçiydi. Ancak, insan kafası yerine bir boğa kafasına sahipti. Tırpanları resmen epey bir hasar dağıtıyordu.
Ancak, bu tip yakın menzilli yaratıklar Barbarlar için bir tehdit oluşturmuyordu.
Fei 'ucuz' [Uluma] taktiğini kullanmaya devam etti ve [Kusurlu] sürüsünü hızlıca temizledi. [Kusurlu Lider] diye bir mini-boss da vardı burada, epey bir cana sahipti ancak Fei, onu kolayca ezip geçmişti. İki mavi büyülü eşya daha düşmüştü ondan, ama Fei'nin bunları toplamaya vakti yoktu.
[İskelet Okçuları] ve [Kusurlu] grubu ile yaptığı savaşlardan yükselen ses, Tristram'ın final bossu Griswald'ın dikkatini çekmişti.
Eski Kutsal Savaşçı, bir anda cehennem ateşi ile kaplanmış harabe binadan fırlamıştı. Bir şeytana dönüşmüştü Griswald. Onunla diğer şeytan ve yaratıklar arasında olan tek fark, Griswald'ın hala insana benziyor olmasıydı. Kana susamış gözleri dışında şeytanlaştığının kesin belirtileri yoktu. Ölüm, zalimlik, şiddet, vahşet ve kana susamışlıktan başka bir şey görememişti onun gözlerinde Fei, o gerçekten de çok korkutucu görünüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kralım Çok Yaşa!
FantasySıradan bir öğrenci, kazara başka bir evrene seyahat etti ve küçük bir krallığın kralı oldu. O, hayatın ''Hile Kodu''nu almış ve olağanüstü bir şeyi tamamlamıştı. Bu, tüm kıtaları fethedebilen ve ardında, gelecek her nesilde ezberden okunacak nihai...