Aniden, Pierce ve Drogba kükreyerek düşmana hücuma geçmişti. Güçlü adamlarla ordu memurlarının arasındaki savaş, ikilinin liderliğinde tekrar başlamıştı.
Güçlü adamlar, Pierce ve Drogba da dahil hiçbir enerjiye sahip değillerdi ve dövüş teknikleri, savaş tecrübesine sahip düşman ordu memurlarınınki kadar sofistike değildi. Düşman ordu memurlarıyla bire bir savaşmalarının aslında yolu yoktu. Ancak şanslılardı ki daha fazla adama sahiplerdi ve mavi ve kırmızı su torbalarından gelen ''büyülü sular'' da cabasıydı. Hiçbiri ölümden korkmuyordu ve bu yüzden, savaş stilleri tam olarak düşmanlarla birlikte yok olmaya dayalıydı. Yıldız Seviyesi'ndeki tek savaşçı Oleg'di, bu yüzden bir süreliğine tutmayı başarabilecek olsa da, kimse bu savaşta zaferin ortaya çıkacağından emin değildi.
Bununla birlikte, zayiat kaçınılmazdı...
Düşman ordu memuru güçlü adamlardan birinin balta saldırısını atlatmış ve kılıcını, zehirli bir yılan gibi savurmuştu. Zırh parçalarının arasındaki boşluklardan giren bu kılıç, aniden güçlü adamın karnını delmişti...
Adamın vücudu bu yarayla birlikte donmuştu; bununla yaşayamayacağı belliydi.
Ama düşman ordu memuru gülüp kılıcını çekemeden dehşete düşmüştü. Çünkü ağır yaralı olan adamın baltasını fırlatmasının ardından, kendisini kollarının arasına alıp kilitlediğini fark etmişti. Güçlü adamın kenetlenmiş kolları sıkıca sarıyordu onu, düşman ordu memuru ise zar zor nefes alabilecek bir hale gelmişti. Henüz tepki bile verememişken, yaralı güçlü adam sesli bir şekilde bağırarak, ''Kral Alexander çok yaşa! demiş ve vahşi bir şekilde, diğer düşman ordu memurlarına doğru hücuma geçmişti. Nefesler tutulduğu anda, güçlü adam onu atlatmaya vakitleri dahi olmayan iki düşman ordu memurunu yakalamış, onlarla birlikte nehre atlamıştı. Kısacık bir süre içerisinde, hepsi köprünün altında toplanmış insan yiyen su yaratıkları tarafından beyaz kemik yığınlarına dönmüşlerdi...
Güçlü adamın kendini feda etme stratejisi, diğer tüm düşmanları korkudan tir tir titretmişti.
''Breno!''
Breno'nun ölüm fermanını imzalayarak nehre atladığını gördükten sonra, Pierce, birisi kalbini bıçaklamış gibi hissetmişti. Bir ordu memurunu durdurmayarak, onun kendisinin bacağını bıçaklamasına izin vermiş ve onu, güçlü bir vuruşla indirivermişti. Vuruş düşmanın kafasını göğsünün sıkıştırarak patlatmıştı.
Savaş gittikçe daha yoğun bir hale geliyor ve iki taraf da, zayiatlarıyla acılar içerisine gömülüyordu.
Sonbahar rüzgarları savaş alanında gürlüyor ve savaş alanındaki ciddi ve trajik atmosferin gökyüzünde yankılanmasını sağlıyordu.
Bu güçlü adamlar sadece normal ve sıradan insanlar olabilirlerdi. Ancak hepsi, Breno'nun bağırışı, kararlılığı ve Zuli Nehri'ne trajik atlayışıyla birlikte gururla titremişti.
Kanla yıkanmış olan güçlü adamlar, bu antik taş köprünün üzerinde hayatlarıyla etten bir duvar inşa etmişlerdi; ölmek zorunda olsalar bile, sırtlarının arkasında olan krallıklarını ve ailelerini koruyacaklardı.
Kılıçların gölgesi ve kanın akışı altında hem de...
Kahramanlar, ileriye doğru sağlam ve sıkı adımlarla ilerliyorlardı. Kılıçlarla delik deşik edilecek, kolları koparılacak, miğferlerinin üzerinden kanlar durmaksızın fışkıracak olsa dahi, asla tek bir geri adım dahi atmayacaklardı. Hep birlikte, ''Kralımız Çok Yaşa!'' diye bağırmalarıyla birlikte kendilerinden daha güçlü olan düşmanların arasına dalmak üzere saldırıya gelmişlerdi. Onları katletmek isteyen, delicesine olan enerjilerini hissettiren sayıca kalabalık düşmanların yolunu kapatmak için tereddüt etmemişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kralım Çok Yaşa!
FantasySıradan bir öğrenci, kazara başka bir evrene seyahat etti ve küçük bir krallığın kralı oldu. O, hayatın ''Hile Kodu''nu almış ve olağanüstü bir şeyi tamamlamıştı. Bu, tüm kıtaları fethedebilen ve ardında, gelecek her nesilde ezberden okunacak nihai...