Kan Yağmurları

605 81 1
                                    

Askerlerin soluk seslerinin art arda kesilişi, aralıların çığlıkları, ordu memurlarının bağırışları ve metallerin kulak tırmalayıcı çarpışma ve kırılma sesleri... Bu sesler surun altında birleşiyor ve normal insanların iliklerine kadar titremelerine yol açacak, ölümcül bir senfoni oluşturuyordu.

Surun çevresinden tezahüratlar, alkışlar ve destek bağırışları yükseliyordu. Onları zaptetmek adeta imkansızdı.

Hepsinin korku ve endişesi, bir anda sesli neşe çığlıklarına dönüşmüştü.

Tanrısal balta Kalkan Sığınağı-Ejderha oluşumunun içine dalmış olsa da, aslında surun üstündeki herkesin kalbine de isabet etmişti. Karanlığın içerisindeki bir kibrit gibi onlara umut vermiş ve tüm Chambord'luların ruhlarının ateş almasına, kanlarının kaynamasına neden olmuştu.

Surun üstünde, herkes o baltanın kime ait olduğunu biliyordu. Çoktan çeşit çeşit kanla kaplanmış o miğferin altındaki yüzün kimin yüzü olduğunu, karşısına çıkan düşmanları teker teker biçen o baltayı sıkıca kavrayıp, adeta bir tüymüşçesine akılalmaz bir hızla savuran o ellerin kime ait olduğunu pek iyi biliyorlardı. İlk andan itibaren öfkeli bir kaplan gibi düşmanların arasına dalıp, gözlerinin iliştiği herkesi muhteşem kudretini gözler önüne sererek kesip biçen o ağır zırhlı şövalye, biraz önce gözlerinin önünde surdan aşağı kaymış ve diğer güçlü adamların önünde durmaya başlamıştı çünkü. Arkası takipçileriyle, önü zalim düşmanlarla çevrili olan o adam, bir anda herkesin içindeki karanlığı güçlü pençeleriyle söküp atmış olan Alexander'dan başkası değildi.

Surdaki herkes resmen ağlıyordu. Bağırıp çağırıyor, zıplıyor ve kollarını genişçe sallıyorlardı havada. krallarının yanında düşmanların göbeğine doğru taarruza geçmiş cesur adamları daha da güçlü bir hale getirebilirmişçesine, hiç durmuyorlardı. Surun üstünde büyük bir coşku yayılmıştı bir anda.

Zuli Nehri'nin diğer yakasında.

Gümüş maskeli savaşçı aniden kasvetle dolmuştu. Bu güzel şovu izlerken biraz önceye kadar sahip olduğu özgüven kaybolmuştu. İfadesi, bir parça lezzetli eti ısırmaya çalışıyorken dişinin kırıldığını fark etmişçesine kötüydü.

O balta fırlatıldıktan sonra, kalbi devamlı olarak hızlanmış ve göğsünü parçalayacakmış gibi buna devam etmişti, bir şeylerin yanlış olduğunu fark etmişti.

Gurur duyduğu Kalkan Sığınağı Düzeni, düşmanları bir saniyeliğine bile tutamamıştı. Onlar tarafından hızlıca parçalanarak açılmıştı. Böylesine kolay bir şekilde tüm oluşumun içine hücum edebilmiş olmaları, onun yüzüne atılmış şiddetli bir tokat gibiydi.

Baltayı taşıyan adamın yıkıcı gücü ilk kez onu bir şeylerin tehdit ettiğini hissettirmişti gümüş maskeli şövalyeye. Böyle bir güç hiçbir adamda bulunmamalıydı. Bir enerji kırıntısı dahi yokken ortada, böyle bir güç de neyin nesiydi?

''Kara şövalyeler, emrimi iletin, bu kaotik ön oluşum bırakılacak ve [Kilit Düzeni]'ne dönüştürülecek; şu herifleri sarıp sıkıştırdığınızdan emin olun! Daha sonra da ejder mızrakları çıkarılsın ve araya biraz mesafe konsun, bu heriflerle dikkatsizce savaşmayın...''

Gümüş maskeli şövalye hızlıca kendini sakinleştirmiş ve düzgün adaptasyon yeteneklerini sergileyerek, bir diğer planı gerçekleştirmeye başlamıştı.

Gözleri kandırılmamıştı. Bu yirmili 'ölüm timi'nin Yıldız Seviye savaşçılar değil, bir ton fiziksel güce sahip basit, sıradan adamlar olduğunu söyleyebilirdi. Savaşa girdiklerinde, er ya da geç yorulacak ve öldürülmesi basit bir hale geleceklerdi.

Kralım Çok Yaşa!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin