Çöküş

491 79 1
                                    

Yeniden organize olmuş düzenler, bir kere daha kaosun içerisinde çalkalanmaya ve her bir düşman, ilk kaçan olabilmek için çığlıklar atarak arkasındakileri itip kakmaya başlamıştı.

Köprü her bir saniye daha da fazla sallanıyordu. Fei kocaman çatlakların işgali altında olan köprünün ortasında duran tek kişiydi. Oldukça sakindi ve bir sonraki hareketini düşünüyor, bir plan kurmaya çalışıyordu.

Bir [Orta Can İksiri] ve bir de [Dayanıklılık İksiri] şişesi çıkararak, uçuşan toz ve taşların arasında kafasına dikti hemen ikisini. Tüm yorgunluğu gittiği gibi yaraları da aniden iyileşmeye başlamıştı.

Kısa bir süre içerisinde, gücünün zirvesine tekrar çıkmış durumdaydı. Zırhındaki deliklerin ve kırılan baltasının dışında hiçbir problemi kalmamıştı. Ayrıca, vücudundaki yara izleri de kaybolmuştu.

Diablo Dünyası'ndan gelen iksirler gerçekten de çok büyülüydü.

Aynı zamanda, köprünün kuzey kısmında olan güçlü adamlar da şok olmuş durumdaydı.

Kral Alexander'ın hala köprünün ortasında olduğunu, bir nedenden ötürü orada öylece kaldığını ve hareket etmediğini şaşkınlık içerisinde görmüşlerdi. Hepsi Fei'nin yorgun düştüğünü ve hareket etmek için dahi dermanının kalmadığını düşünmüştü. Eğer ki köprü yıkılırsa, nehrin içine düşmesi son derece tehlikeli olacağından hepsi, Fei için dehşete kapılmıştı.

''Lanet! Hemen kralı kurtarın, çabuk!''

Pierce, delirmiş bir Tanrı gibi Fei'nin olduğu yere doğru koşmaya başladı.

Diğer güçlü adamlar da aynı şekilde tepki vermiş ve kanayan yaralarını unutup, Fei'yi kurtarmak için hayatlarını riske atarak ileri gitmişlerdi.

''Geri gelin, beyler, deli misiniz siz?!''

Bir yandan da Drogba o an etrafta nadir bulunan sakinliğini korumuş ve Pierce'yi yakalayıp onu süratle geri çekmişti. Bağırarak, ''Eğer hepimiz oraya gidersek, birleşmiş ağırlıklarımız köprünün daha çabuk yıkılmasına neden olur, mal herifler... Kralı hızlıca kurtarabilecek en hızlımıza ihtiyacımız var şu anda!''

''Ben giderim! En hızlı benim!'' Pierce bir saniye bekledikten sonra, tekrar hücuma geçmek üzereymişçesine bağırmıştı.

''Hehe, benim kadar hızlı değilsin.'' Drogba'nın yüzünde muzip bir ifade belirmişti. Pierce'nin kafasına baltasının sapıyla yapıştırıp onu saf dışı bırakmış, daha sonra güldüğü gibi, efsane bir avantaj elde etmişçesine koşmaya başlamıştı Fei'ye doğru. Dostlarına bağırarak, ''Beyler, benimle gelmeye falan çalışmayın! Ben krala yardım edeceğim. Hahaha, şu beyaz saçlı salağa dikkat edin...'' demişti.

Konuşmasının ardından, bir çitadan bile daha hızlı bir şekilde hücum etmeye başladı Drogba. Köprü çatırdıyor ve çöküyordu; güçlü adam ise kocaman kalıbına hiç bağlı olmayan çevikliğini kullanarak, birkaç saniye içerisinde Fei'nin yanına ulaşmıştı. Fei'yi belinden kavrayıp omuzlarının üstüne alarak Zuli Nehri'nin kuzey yakasına geri dönmeyi planlamıştı. Geldikten sonra da tek bir şey söylememişti.

''Hassiktir be... Drogba, ne yapıyorsun oğlum sen burada?''

Fei yaklaşmakta olan planını mükemmelleştirmeye konsantre olmuşken, bir anda tozların içerisinden fırlamış koca figürle şaşırmıştı.

''Majesteleri, köprü yıkılmak üzere, geri gitmemiz lazım!''

Fei bir şey söyleyecekti ki, köprünün hemen ayağının altında olan kısmı aniden son derece sert bir şekilde sallamıştı. En büyük destek taşı sonunda köprüden kopmuş ve nehrin içine düşmüştü. Birçok su yaratığı, kan dolmuş ağızlarını açmış ve onları ısırmayı bekliyordu aşağıda...

Kralım Çok Yaşa!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin