Efendim, Lütfen Beni Kovmayın!

594 91 2
                                    

''Hu-''

[İskelet Okçu]'su bir anda büzüşmeye başlamıştı ve tüm beyaz kemikleri koyu yeşile dönüşmüştü. Bu, [Fırtına Kılıcı]'nın zehir etkisinden gelen hasardı. Kılıcın ölmeyenlere yönelik olan ek hasarıyla birlikte, zavallı [İskelet Okçusu] arkasını dönüp bir saldırı yapma şansına dahi sahip olmadan, kemiklerinin parçalara ayrılmasıyla karşılaşmıştı.

Fei'nin sinsi hamlesi işe yaramıştı. Onlara kendi ilacından tattırmıştı. Fei başarısının verdiği hissiyatla gülümserken, ötedeki kalabalık [İskelet Okçusu] grubu bir şeylerin farkına varmış, hemen karşı saldırıya geçmişlerdi.

''Piyuv, piyuv, piyuv!..'' Gergin yaylarından fırlatılmış sayısız ok, Fei'ye fırtınadaki yağmur damlaları gibi ilerliyordu.

''Başlıyor!'' Fei [Gök Mavisi Çivili Kalkan]'ını kaldırdı ve hızlıca geri çekilirken okların kendine ulaşmasını engelledi. [İskelet Okçusu] grubunun düzenini bozup onları tek tek öldürmeyi planlıyordu.

Ancak...

''Piyuv, piyuv, piyuv, piyuv!..''

Buz okları [İskelet Okçusu] grubuna doğru fırlamıştı Fei'nin arkasından. Arkasına dönmüş ve Elena'nın, biraz önce kendisinin verdiği talimatlara uymayarak, geri çekilmek yerine [İskelet Okçusu] grubuna daha da yaklaşıp ateş açmaya başladığını görmüştü.

''Of, siktir ya!'' Fei, şu anda başının belada olduğunu biliyordu.

Bu, Elena'nın Fei'yi dinlemediği ilk seferdi. Görünüşe göre o, Tristram'daki tehlikeleri bilmiyordu. Saldırıya devam etse de [İskelet Okçusu] grubundaki her iskeleti öldüremeyecekti, daha çok Fei'yi ve kendisini tehlikeli bir durumun içine sokacaktı. Kalabalığın içinde saklanan iki tane mini-boss vardı ve onların okları, büyülü etkiler taşıyarak ciddi bir hasar verebiliyordu. Birinin okları buzluydu; Elena'nın oklarına benziyorlardı, diğeri ise can değerinin ciddi anlamda düşmesini sağlayan yıldırım okları vardı. Bir Barbar olarak oldukça fazla cana sahip olan Fei bile, onlarla direkt olarak savaşmaya cesaret edemezdi. [Can İksirleri]'ni kafaya dikerek onlarla gerilla taktiğiyle savaşmayı düşünmüştü. Eğer şans yanında olmazsa Tristram'ın diğer alanındaki yaratık ve şeytanları rahatsız edip onların dikkatini çekmesi de imkan dahilindeydi. Eğer final bossu Griswald da rahatsız edilirse, tüm sonuçlar felakete varırdı.

''Geri çekil hemen! Çabuk ol!'' Fei Elena'ya geri çekilmesini işaret ederek bağırmıştı.

Ancak, biraz geçti bu... [İskelet Okçusu] grubu paralı askeri fark etmişti. Dehşete düşürücü bir 'ok yağmuru' Elena'nın da üstünü kaplamıştı.

Elena'nın zırhı, Fei'nin sahip olduğu zırhın yanına bile yaklaşamazdı. Aynı şekilde bir kalkanı da yoktu. Okları savuşturmaya çalışsa da, birkaç ok vücudunu delip geçmişti eninde sonunda. Kan yaralarından dışarı akmaya ve mavi renkli deri zırhını kızıla boyamaya başlamıştı.

''Efendim... Bu görev çok önemli, benim hakkımda endişelenmeyiz siz! Ben onların dikkatini çekeceğim! Siz hemen yan taraftan gidip ve Bay Cain'i kurtarın! Lütfen!''

Oklar vücudunun içine işliyordu hala. Dayanılmaz bir acının altında çaresizce ter döküyordu genç kız. Yüzü soluklaşmıştı, ama ifadesi kararlılıkla doluydu. Kafasını sallamış ve acıya dayanabilmek için, uzun ve güzel kızıl saçlarını ısırmaya başlamıştı. Ancak elleri yaralarını hafifletmeye yetmemiş ve vücudundaki yaraların sayısının sürekli artmasıyla aldığı hasar da artmaya devam etmişti.

Zırhı kanını emiyordu, ama Elena, bir Savaş Tanrıçası gibi hala duruyor, geri çekilmiyordu. Yüzünde bir korku yoktu. Daha çok gözlerindeki kin ve nefret belli oluyordu. Adım adım, [İskelet Okçusu] ordusuna daha da yaklaşıyordu.

Kralım Çok Yaşa!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin