Tek Saldırı! Bir Kere Daha!

668 89 1
                                    

Kralın kükreyişi, adeta herkesin kalbine saplanan milyonlarca oka dönüşmüştü. Birçok gazi gözlerini kapatmak için başlarını eğmişti, ancak titreyen vücutları hissettiklerini açığa çıkarıyordu. Bir o kadar çaylak da gözyaşlarını tutamamış ve ağlamaya başlamıştı. Bunun bir nedeni hatalı olmaları; bir nedeni iste mutlu olmalarıydı.

Kısmen uzakta olan Pierce, Brook ve Lampard kralın ''sesleniş''inden derinden etkilenmiş ve göğüslerinde, bir şeylerin patlamaya hazır olduğunu hissetmişlerdi.

Bir diğer tarafta ise Conca, ölüm korkusuyla titriyordu şu anda. Orada öylece diz çökmüş ve kendini tokatlamayı bile unutmuştu, çünkü aşırı derecede utanç duyuyordu. Kralın öfkesini dindirmenin bir yolunu arıyordu.

''Eğer sen Chambord'daki askeri yasa oluyorsan, ben burada başçavuşun eşeği miyim ulan?!'' Fei bir kere daha bağırmış ve Conca'ya tekmeyi yapıştırmıştı. O hınçla arkasına dönmüş ve Brook'a: ''Komutan Brook, söyle bana. Bir Askeri Yargıç olarak savaştan kaçmanın, Chambord'un askeri yasalarını çiğnemenin ve krala karşı saygısızlık yapmanın... Tüm bu suçların cezası nedir?''

''Bu hainliktir, bu yüzden de ceza bir infaz olarak belirlenmelidir!'' Brook herhangi bir şekilde duygularını işin içine katmadan dürüstçe cevapladı.

Fei ayağa kalkmaya uğraşıyor olan Conca'ya baktı ve soğukça sordu, ''Duydun mu bunu? Son sözün falan var mı, söylemek istediğin bir şeyler?''

Conca, tam o anda delicesine paniklemeye başlamıştı. Gerçek bir panikti bu.

Brook ve diğer askerlerden, Yıldız Savaşçısı'nın zirvesindeki birinin gücüne sahip olduğu için korkmuyordu, ama Chambord'un bir numaralı savaşçısı Lamprad, az ötede durup ona bakıyordu. Devasa bir dağ vardı sanki üzerinde... Lampard, sadece o köşede durarak bile ona bir ton baskı uyguluyordu. Eğer Alexander onu gerçekten öldürmek isterse, Lampard onun kafasını bir saniye bile dolmadan kesip alırdı.

''Lütfen beni bağışlayın! Majesteleri, bir daha asla böyle aptallıklar yapmayacağım!'' Conca sürünerek Fei'nin yanına gelmiş ve onun ayaklarına kapanmıştı. Ağlıyor ve merhamet dileniyordu; kibirli ve agresif tutumu tam anlamıyla yok olmuştu bir anda.

''Benden seni bağışlamamı mı istiyorsun? Öyleyse onlara soralım, ne düşündüklerini görelim.'' Fei surun üstündeki askerleri işaret etmişti.

Kimse sesli bir şekilde cevap vermemişti ama, öfke ve nefret dolu bakışlar Conca'nın sorusunu yeterince cevaplamıştı. Conca böyle bir günün sonunda gelip çatacağını hiç düşünmemişti. Şu anda, bugüne kadar küçük ve kirli görüp kendi hayatının korunmasını sağladığı askerlere yalvarmak zorundaydı. Chambord'da son birkaç yılda yaptığı şeyleri düşündükten sonra, fark etmişti ki onlar, kendisinin hayatta kalmasına kesinlikle izin vermeyecekti.

Conca ayrıca kralın ortaya bir örnek koymak istediğini biliyordu; maalesef ki bu örnek de onun ta kendisiydi. Son umudu ise, Başbakan Bazzer'dan başkası değildi.

Bazzer'ın takdirini kazandıktan sonra, Chambord'un fiili ''yöneticisi''ni mutlu etmek için birçok pis ve iğrenç şey yapmıştı. Bazzer'ın da, yaptıkları için aynı şekilde kendisine karşılık vermesini ve kıçını, bu durumdaki her türlü olası sonuçtan kurtarmasını bekliyordu.

Ancak, Bazzer orada hiçbir şey söylemeden öylece durmaya devam etmişti; Conca'nın yüzüne bile bakmamıştı. Yüzünde yatan ifade ise herkesin, onun Conca ile birazcık bile yakın olmadığını söyleyebilmesi için yeterliydi.

Conca, bu noktada hayal kırıklığına uğramıştı işte... Yukarı baktığında Alexander'ın onu küçümseyen, onunla alay eden gözleriyle karşılaşmıştı. Etrafını saran askerlerin gözlerinde ölümcül bakışlar vardı; belliydi ki yapabiliyor olsalardı, onu canlı canlı yerlerdi.

Kralım Çok Yaşa!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin