" Ne demek dün gitti ? Nereye gitti? Kiminle gitti? Aklımı kaçırmadan biri cevap versin!!"
" Babası ile gitti. Paris'e. Orada okuyacakmış. Haldun Bey bir kaç güne dönerim demiş. Gülce Hanım kalacakmış. Okul başlayana kadar da tatile gidecekmiş. "
"Her attığı adımı bileceğim. Parfümünü değişse haberim olacak. "
Dünyanın tüm zamanlarında yanında olacağına inandığı Gülce artık yoktu. Hiç bir şey sormadan dinlemeden arkasında koca bir boşluk bırakarak gitmişti. Sakin kalmaya çalışıyordu ancak yapamıyordu. Öfke ve acı içine sürekli enerji pompalıyordu sanki. Yerinde duramıyor , düşünemiyor , nefesini bile doğru düzgün alamıyordu. Düşündükçe içi yanıyordu. Çünkü biliyordu ki gittiyse her şeyi göze alarak gitmişti. Yani dönüşü yok, yaşadıkları kısacık mutlu günlerin tekrarı yoktu.
" Dünyanın öteki ucuna kadar da gitsen artık beni unutamayacağını ikimiz de biliyoruz. Aklında , kalbinde , ruhunda , tüm bedeninde beni sadece beni bulacaksın. Kaçtıkça canın yanacak. O acıyla bana geri döneceksin Gülce!"
Kendi çığlığında tekrar tekrar boğuldu.
Daldığı dipsiz anılardan gözlerini açarak kurtulmayı denedi. İçinde hala ilk anki ateş yanıyordu. Gittiğini ilk duyduğu an yıkılan dünyası hala toplanamamıştı. O zaman 27 yaşındaydı. Boşuna acı içinde geçen zamana sıkı bir lanet okuyup yatağından kalktı. Gri odasındaki tek ışık sigarasının ucundan gelen kızıllıktı. Duvarlardaki resimler bile koyu bir sessizliğe bürünmüştü. Uzun adımlarıyla geniş odasını geçip balkona ulaştı. Bahçenin muntazam ışıklandırılmış lambaları güneşin kendini göstermesiyle birden sönük kaldı.🍸🍸🍸🍸🍸🍸
Daldığı kağıtlardan kafasını kaldırmadan "oraya bırak ve Marcus 'u çağır bana Leman " dedi. Babasının kalbinin durmasına sebep olan raporları incelerken bir yandan da çıkış arıyordu. Son yıllarda hiç ihale alamamış, aldıklarını tamamlayamamıştı. Paranın nereye gittiğini bulması ve acilen durumu toplaması gerekiyordu. Aklına Pablo geldi. İtalya'da babası tarafından gönderildiği bir davette tanışmış , orda kaldığı üç yıl içinde baya samimi olmuşlardı. Pablo da babasının ölümüyle Amerika'daki eğitimini yarım bırakmış işleri devralmış kısa zamanda her şeyi yoluna sokmuştu. En son başsağlığı için aramış çok yoğun günler geçirdiği için yanında olamadığını izah etmişti. Yardım istemek asla karakterinde yoktu. İçine düştüğü enkazdan tek başına çıkabilmesi ise asla mümkün görünmüyordu. Cenaze töreninin üzerinden 15 gün geçmişti , henüz ortalarda görünmeye hazır değildi. Kapının sesiyle dikleşip "Gel" diye buyurdu.
" Marcus yeni raporlar hazır mı? ""İsteğiniz üzere sizinle çalışmak isteyen ve resmî teklif sunan her şirketi tek tek araştırıp listeledim. "
"Resmî olmayanları peki?"
"Onların peşinde oldukları iş değil sizsiniz. Babanızın durumunu bilen bir kaç leş kargasının sizinle ilgili planları olduğunu biliyorum. "
"Onların da listesini yap karşımızda olacakları, yanımızda olacaklar kadar iyi tanımalıyız. "
"İsterseniz karşınızda bile olmalarını engelleyebilirim. "
"Yapacağından eminim Marcus ve bunun için sana minnettarım ancak yarının ne getireceğini bilemeyiz. Şu an bir şirket evliliği peşindeyiz yarın başka bir evlilikle kurtulmaya muhtaç olabiliriz. "
Gülce'nin göz kırparak alayla söylediği son sözleri Marcus 'u oldukça rahatsız etmişti. İlerde böyle bir duruma mecbur kalması genç kadının sonu olurdu. Öte yandan bu evliliği Cihangir ile yapması da her şeyin başlangıcı olabilirdi. Bir an önce bu işe el atması gerekiyordu. Değerlendireceği tekliflerin boş çıkmasını ve Cihangir 'e mecbur olmasını sağlamalıydı." Başka bir emriniz yoksa ben son bir görüşme daha yapmak için çıkacağım. "
" Tüm görüşmeler yapıldı sanıyordum?"
" Dağdelen Holding de teklif vermek istediğini söyledi. Aslında sizinle görüşmek istedi ancak mümkün olamayacağını söyleyince benimle de görüşmeyi kabul ettiler. "
Gülce duyduğu isimle dumura uğramış, karşısındaki adama belli etmemek için hızla ayağa kalkıp odayı dolaşmaya başlamıştı. Yine topuklarının sesine odaklanmaya çalışıp rahatlayarak;" Tekliflerini beğenmezsen taş anlaşmasına da son ver. Şu durumda uzun süre taşlara şekil verecek ilhamı bulabileceğimi sanmıyorum zaten. " diyerek gönderdi Marcus 'u.
Marcus boyundan büyük bir işe kalkıştığını düşünerek Cihangir 'i aradı. Sonunda Kral'ın istediği bir plan bulabilmişti.
Cihangir sabahki sıkıntısını üzerinden atabilmek için çok çalışmış Türkiye 'de biriken işlerine gömülmüştü. Marcus aradığında son yıllarda artan izinsiz girişleri inceliyordu. Türkiye'de ; havadan, karadan veya denizden geçecek her türlü ürünü, kime ait olduğunu ve kime gideceğini bilirdi. Kral'ın görevi buydu. İstemediği, beğenmediği ya da karşılığını alamadığı hiç bir mal gideceği yere ulaşamazdı. O lojistik ağının tek sahibi, tek yöneteni, tek Kral'ıydı. Görüşmek isteyen başkası olsa böylesi büyük bir ihlali ertelemez, gereğini uzatmadan yapardı. Kral'ın sınırlarına izinsiz girmenin sonucu da belliydi. Marcus 'tan sonra bu işi halletmesi gerektiğini düşünerek buluşma noktasına doğru sürdü arabasını. Resmî olmayan hiç bir işte şoför kullanmazdı. Kontrolün elinde olmadığı her şey rahatsız hissettirdi.
Marcus 'un seçtiği yer İstanbul 'un en ünlü restoranıydı. İçeri girdiğinde tanınmanın verdiği rahatsızlıkla kendi için hazırlanan masasına oturdu. Karşısındaki deniz bugün fazlasıyla dalgalıydı. Rüzgarın ve yağmurun dövdüğü deniz iri köpüklü dalgalarla karşılık veriyor gibiydi. Yanına sessizce oturan Marcus' a bakmadan;
"Şu Boğaz manzarasında ne görüyorsun Marcus?""Hırçın dalgalar efendim. "
"Sence neden hırçın bugün dalgalar ?"
"Hava çok rüzgârlı ve yağmurlu olduğundan. "
"Doğru Marcus çok doğru. İşte Gülce de yıllar önce estiğim ve estirdiğim fırtınanın etkisiyle böyle hırçın. "
"Sizi buraya yıllar önceki fırtınanın artık dinebileceğini söylemek için çağırdım ben de efendim. "
Duyduklarını zihninde iyice tartan Cihangir'in dudakları sevinçle kıvrıldı." Seni dinliyorum. "
Marcus 'un çıkmasıyla dik omuzlarını düşürüp bağırma isteğini bastırmaya çalıştı Gülce. Aklına Cihangir 'in aslana benzeyen gözleri geldi. Çekik iri ve koyu kahverengi gözleri karşısında gibiydi. İnsanın içini görebilecek kadar kısık ve derin bakışlarını sanki yeni görmüş gibi net hatırlıyordu. Bunca yıl nasıl unutamamış olduğuna şaşırarak acının kendini ele geçirmesine izin vermedi. Telefonunun sesiyle girmek üzere olduğu girdaptan kurtuldu. Arayan ismi görünce şaşkınlığından bir süre donakaldı.
Sizce arayan kim ya da siz kim olmasını isterdiniz? Acaba Marcus 'un planı işe yarayacak mı? Yorumlarınızla beni çok mutlu ediyorsunuz. Lütfen fikirlerinizi paylaşın. Okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Yeni bölüm çok yakında. Sevgilerimle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRAL'IN YARASI (tamamlandı)
RomanceCihangir, daha fazlasını duymak istemediğini belirten bir el hareketiyle Pablo'nun susmasını sağladı. "Marcus 'un sadakati Gülce 'ye ait. O olmadan yapacağız. " Cihangir, ağzından dökülen ismin ahengiyle kabini tutmak isteyerek elini göğsüne götürd...