Pablo , hafta sonunu Gülce'yle geçirmiş, dinlenmişti. Gülce'nin tüm ısrarlarına rağmen sabah ilk iş oteline yerleşmişti.Cihangir ile yapacağı görüşme öncesi İtalya'daki işlerin durumu için uzun uzun telefon görüşmeleri yapıp sunacağı teklifin üstünden geçti. Öğle saatleri yaklaşırken hazırlanıp yola çıktı. Çok sık geldiği şehri avucunun içi gibi biliyordu. Yemek yiyecekleri mekanın önüne geldiğinde arabasını görevliye teslim edip içeri girdi. İçeride kimsenin olmadığını farkedip kendine eşlik eden garsondan, bu gün sadece kendilerine hizmet vereceklerini öğrendi. Ali Kemal 'in kahvehanesi ne kadar izbeyse bu restoran bir o kadar şıktı. Denize sıfır geniş bir Boğaz manzarası sunuyordu. Dekorasyonda kullanılan ahşaplar mevsime çok uyumluydu. Ağır ağır yanan şöminenin karşısında Boğaz 'a bakan bir masaya oturup Türk kahvesi istedi. Mekanın buram buram İstanbul kokan havasının tadını, Türk kahvesi ile çıkarıp Cihangir'i bekledi. Girişte bir hareketlilik olduğunu farkedince beklediği adamın geldiğini anladı.
Cihangir kahvesini içen adama bakıp
"Biz yemekten sonra içeriz Gülce'den öğrenmiş olman lazım dedi. "
İlk lafının Gülce olmasına şaşırmayan Pablo, bu görüşmelerinin daha ılımlı geçeceğini anladı.
" Gülce uyanır uyanmaz içer Türk kahvesini, eski bir dostundan kalma alışkanlığı olduğunu söylemişti. " diyerek Cihangir'i çok hassas bir yerinden vurmuştu. Karşısındaki adamın gözleri bir an parlayıp tekrardan ciddiyetini kazandığında;
"Ve bu hafta sonu o dostunun aslında eski sevgilisi olduğunu da öğrenmiş oldum. " dedi ve tekrar bakışlarını Cihangir 'e kitledi. Bu kez hazırlıksız yakalanmamıştı. Acaba Gülce, ifadesizliğini de mi bu adamdan kapmıştı.
"Benimle görüşmek istediğini söyledi Ali Kemal, aslına bakarsan benim de seninle konuşmak istediğim bir kaç konu var. Misafir olan sensin önce sen anlat. " dedi çok buyurgan bir sesle."Seninle iş yapmak istiyorum. Tarzımız her ne kadar farklı olsa da seninle yapacağım anlaşmanın beni büyük bir yükten kurtaracağını da biliyorum. Ürettiğim şarapları ve peynirleri Rusya'ya kadar benim için taşımanı istiyorum. Avrupa'dan çıkana kadar sorumluluk bende olacak. Türkiye 'ye girdiğinde gideceği yere kadar da sende. Kabul ediyor musun?
Cihangir o geceyle ilgili konuşmayan, vakit kaybetmeden konuya giren adamı takdir etti. Yaptığı kahramanlıkla övünmemiş, üstüne de iş teklif edecek kadar güvendiğini göstermişti. Nasıl bir çıkarı olacağını düşündü başta. Eğer Gülce'ye hisleri olmuş olsaydı muhtemelen şu an göz dağı vermeye çalışıyor olurdu. Ayrıca da buraya tek başına gelerek amacının sadece konuşmak olduğunu da kanıtlamış oluyordu.
"Genel şartlara uyarsan iki yetkili bugün anlaşmayı hazırlasın sana sunsun. Sen de kabul edersen imzaları atarız. Her şeyin yasal olduğunu biliyorsun, tek kırmızı noktamız. "
"Biliyorum senin ve devletinin güvencesini alarak daha güvenilir bir lojistik desteği alacağımdan eminim. "
"Şimdilik anlaştık diyelim. Yemekleri söyleyelim mi?" Gülce sana rakı içmeyi öğretti mi ?
"Gülce'nin kendinin bildiğinden bile şüpheliyim. Ben İstanbul'a geldiğim zamanlarda öğrendim."
Cihangir yüzüne yayılan gülümsemesiyle Pablo'ya samimiyetini gösterdi. Yemeklerinin yanında içtikleri rakının da etkisiyle karşılıklı koyu bir sohbete başladılar. Konu Gülce'nin etrafında dönüyor ancak asla tam olarak Gülce olmuyordu. Pablo, adamın sevdiği kadını bir yabancıyla konuşmayacak kadar terbiyeli olduğunu farkedince konuya direk girmeye karar verdi.
"O gece Gülce'yle sabaha kadar sohbet ettik. " diye aniden konuşmaya başlamasıyla Cihangir 'in çehresi değişti.
"Bugün ve bundan sonraki günlerde Gülce ile ilgili konuşmayacağım artık. Bu hafta sonu ne yaptığınızı bile öğrenmek istemedim Marcus 'tan. Benim yanımda sadece iki dakika durmasıyla başına gelebilecekleri gördün. Artık Gülce'den uzak duracağım. "
Pablo duyduklarını iyice tarttı. Adamın haklı olduğunu biliyordu ancak Gülce'den ayrı yaşayamayacağının da farkındaydı. Ayrıca Gülce'nin de Cihangir için hala duyguları olduğunu öğrenmişti. Yedi yıl önce babasıyla çıktığı son yaz tatilinde nasıl tanıştıklarını anlatırken nasıl da mutluydu. Cihangir 'e dönüp
"Gülce sana hala aşık. Kendi ağzından duydum. Nasıl bir aşk yaşadığınızı ve nasıl ayrıldığınızı her şeyi anlattı bana. Bunu biliyorken vazgeçebilecek misin? "
Cihangir duyduklarına inanamamıştı. Gülce'nin hala aşık olduğunu söylemesi kalbinde tekrar bahar çiçekleri açtırmıştı. Yıllarca merak ettiği sorunun cevabını hiç beklemediği bir anda almış bu cevapla ne yapacağını bilemez bir halde kalakalmıştı.
"Yine de yanımda olması güvenli değil. " diyerek elini kolunu bağlayan gerçeği sanki çare ararmışçasına söyleyiverdi.
Pablo Cihangir 'in aklındaki her engeli aşacak bir cevap biliyordu ama yaşadığı olayın korkusunu üzerinden atamamış adama etkisi olacak mıydı işte onu bilemiyordu.
"Gülce'yi korumak için ondan kaçmanı çok saçma buluyorum RE. Kim olduğunu biliyorsun. Gülce ancak senin kadar güçlü birinin yanında güvende olur. Bu haliyle sence de fazla savunmasız değil mi? Babasını kaybetti yapayalnız ve hiç bilmediği işlerle uğraşmak zorunda. Onun korunmaya ve sevilmeye ihtiyacı var. Üzgünüm dostum ama eğer bu sen olmayacaksan başka birileri mutlaka olacaktır ve belki de öldüremeyeceğin kadar da iyi birileri. Bunları düşünmemiş olamazsın. Ömür boyu yalnız kalmasına razı olamazsın. Konuş onunla her şeyi anlat. Dünyandan bahset. Neyin içinde olacağını, senin kim olduğunu bilsin. "
Cihangir, Pablo'nun her kelimesinde haklı olduğunu biliyordu. Yalnızlık Gülce için çok büyük bir ceza olurdu. Evlenmek, aile kurmak, çocuklarının olması kızın da hakkıydı. Başka biriyle olmasına izin veremeyeceğine göre hayatı pahasına Gülce'yi koruyup, mutlu edecekti.
"Bana yardımcı olman gereken bir kaç ayrıntı olabilir. Gülce'nin yaptığım işe nasıl bir tepki vereceğini bilmiyorum. "
"Sen lojistik Kral'ı ve değerli taş madenleri olan sıradan bir iş adamısın. Sınırlarını ve sahip olduklarını koruması gereken birisin sadece. Benim gibi bağlı olduğun bir topluluk ya da yönetmen gereken çeteler yok. Gülce, bana italyan mafyası olup olmadığımı sordu geçen gün. Yani durumumu biliyor ve önemsemiyor. Sadece Marcus 'u ve öldürdüğün adamları söyleme yeter. "
Cihangir umudu bütün zerrelerinde hissedebiliyordu. Sonunda Gülce'ye kavuşacaktı. Artık özlemek duygusunun olmadığı bir hayatın ne kadar harika olacağını hayal etti ve artık kararmak üzere olan havaya bakarak hayalleri kurdu.
Kendine gelmesini sağlayan Pablo'ya minnetle baktı. Yaptıkları plan yolunda giderse karşısındaki adama bir can borçlu olacağını biliyordu. İçtikleri kadehlerin etkisi yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştı. Cihangir karşısındaki sarhoş olmuş adama dönüp
" Nasıl tanıştığımızı bir de benim anlatmamı ister misin ?" Diye sorduğunda Pablo artık kafasını taşıyamıyormuşçasına salladı.
Cihangir biraz sonra başını masaya yaslayıp derin derin nefes alan adamın sızdığını anladı.🍸🍸🍸🍸🍸🍸🍸🍸🍸🍸🍸🍸🍸🍸🍸
Okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Bir sonraki bölüm Cihangir'in ağzından ve Gülce ile tanışmaları olacak. Görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRAL'IN YARASI (tamamlandı)
RomanceCihangir, daha fazlasını duymak istemediğini belirten bir el hareketiyle Pablo'nun susmasını sağladı. "Marcus 'un sadakati Gülce 'ye ait. O olmadan yapacağız. " Cihangir, ağzından dökülen ismin ahengiyle kabini tutmak isteyerek elini göğsüne götürd...