KARŞILAŞMA

9.8K 585 8
                                    

Gülce sergi salonunun kapısından girerken bir kez daha yıkılacak dünyasından habersizdi. İçeri girdiği anda çöken sessizliğe artık alışmıştı. Çevrilen kafalar ve arkasından gelen hafif fısıldaşmalar arasında doğa temalı takılara ve aksesuarlara odaklanmaya çalışarak yürüdü. Ara sıra rastladığı tanıdık yüzlere hafif bir baş selamı ve tebessümle uzak durmaları gerektiğini ifade ediyordu. Marcus her zamanki gibi belli bir mesafede Gülce'yi göz hapsinde tutuyordu. Kızın, arkasından bakan kamaşmış gözler ve akan salyalarla bugüne kadar hiç ilgilendiği olmamıştı. Çoğu zaman görmediğini düşünürdü Marcus. Her şeyi olan ve hiç bir şeyi olmadan da idare edebilecek güçlü bir kadındı. Gülce'de gördüğü özgüvenin ve asaletin birazcığını gösterebilecek bir kadın daha karşısına çıkmamıştı. Gülce yapay bir ağaç dalına asılmış yaprak figürlü küpe ve dal şeklindeki kolye kombinini incelerken istemsizce gözlerini devirdi. Bu serginin orjinalini Paris'te görmüştü. Doğal taşlara eşlik eden minyatür gerçek ağaçlar ile küçük bir ormanı andıran sergi salonu ile burayı kıyaslayamazdı bile. Neden çalıntı bir fikir için yorulduğunu anlayamıyordu. En azından bir kaç gerçek saksı çiçeği koysaydı diye içinden geçirirken çok yakınına kadar gelen adamı farketti. Çizdiği sınırının ihlal edilmesine kızmış olsa da ifadesiz bir yüzle kafasını kaldırıp baktı. Gördüğü mavi gözlerin her ne kadar çok güzel olduğunu düşünse de içinde oynaşan cüretkar kıvrımlardan tiksindi ve ifadesiz suratıyla onunla konuşmak isteyen adamı görmemiş gibi yapıp yanından geçti. Kısa süreli de olsa inceleyebildiği kadarıyla bu davranışının adamda bıraktığı hissi tanışarak bırakamayacağını anlamıştı. Hiç acele etmeden yan standa geçip böğürtlen salkımı figürü verilmeye çalışılmış bir küpeyi incelemeye devam etti.
Marcus çevresindeki hayran bakışlara aldırmadan takıları inceleyen Gülce'ye yaklaşan adamı görmüştü. Ama görmediği yapay dalların arkasında avını yakalamaya hazır gibi duran Cihangir olmuştu. Tam hamle yapacağı sırada Gülce'nin adama yokmuş gibi davranması ve adamın hafif kızaran yüzünü görünce içinden gülerek mesafesini korudu.

Cihangir sergi salonuna geldiğinde gözleri Gülce 'yi aradı. Henüz gelmemiş olduğunu farkedip tanınmamak için seçtiği bir köşede beklemeye başladı. Salonun birden sessizleşmesiyle çevrilen kafaların yönünü takip etti. Gülce'nin içeri girişi destansıydı. Cihangir de herkesle birlikte Gülce'ye odaklanmıştı. Asaleti ,kadınsılığı ve doğallığı eşsizdi. Boğazını bir el sıkıyormuş gibi aldığı nefesleri ciğerine doğru ilerleyemiyor , kalbi dört nala koşan atlar gibi hızlı hızlı atıyordu. "Aşktan ölmek " diye geçirdi içinden. Eğer aşktan ölmek vardıysa Cihangir birazdan karşısına geçince ölecekti. Gözleri Gülce'yi gören herkesi o an oracıkta öldürme isteğini bastırmaya çalışarak sevdiği kadını incelemeye başladı. Saçlarını kulaklarının arkasına atışındaki ahenk, ellerinin zarifliği daha fazla bakarsa yine içine düşen korkuyla karşısına çıkmamaktan çekinse de gözlerini alamadı. Bir zamanlar dokunduğu ince beli, okşadığı ipek saçları , öptüğü dolgun biçimli dudakları tek tek inceledi. Çektiği ve çekeceği ızdıraplara değecek tek şey Gülce 'nin eşsiz varlığıydı ve tekrar ait olduğu yere ; kendine dönmeliydi. Etrafına ifadesiz gözlerle bakan kızın aslında tüm hislerini anlayabiliyordu. Geçen yıl bu serginin orijinal halini görmüştü. Kim bilir ne kadar sıkılıyordur diye düşünürken Gülce'ye doğru yaklaşan adamın varlığıyla kas katı kesildi. Geçen hafta Demir holdinge teklif sunan ve geri çekilmekte inat eden Korhan Karan idi. Cihangir 'in ciddiye alınabilir gördüğü tek teklif onlarındı. Karanlar Türkiye'deki en büyük elektronik firması olma yönünde ilerliyor. Haldun Demir 'in alamadığı ihaleleri alarak hızla büyüyordu. Üç ay önce Karan'ın asistanının Gülce'yle iletişime geçip , Cihangir 'in gönderdiği birinci sınıf elmaslarla yaptığı gerdanlığı aldığını da biliyordu. O an çok şüphelenmemiş olsa da şimdiki çabası bunca şeyin tesadüf olamayacağını gösteriyordu. Hem bu adamın saçma sapan bir takı sergisinde ne işi vardı ki. Tam hamle yapacağı sırada Gülce'nin şiir gibi adımlarını izledi. Gerisinde kırmızı bir Korhan bırakmıştı. Konuşmalarına izin veremezdi. Adam teklifi için buradaydı kesin, onu anlamıştı. Gülce bir an önce imzaları atsa çok iyi olacaktı. Aksi halde az önceki gibi bir manzara daha yaşayamayacağını garantileyemezdi. Korhan 'ın çıkmasını beklemek zorundaydı. Gülce ile bağlantısı olduğunu anlamaması lazımdı.

Nihayet salonda Korhan 'ı artık göremediğinde saklandığı yerden çıkıp yılan figürlü bir kemeri inceleyen kızın karşısına geçti.

Gülce baktığı kemerin hatalarına içinden içinden söylenirken aniden kendini saran sert okyanus kokusuyla sarsıldı. Okyanus kenarında yaptığı kısa tatilinde bile bu kokuyu aramış , bir kez daha koklayabilmek için Paris'te üç gün boyunca parfüm dükkanlarını gezmiş , çok yakınlarına denk geldiyse de aynı kokuyu asla bulamamıştı. Daha önce Cihangir 'e sormadığı için çok üzülmüştü. Derin bir nefes alarak hem cesaretini topladı hem de hiç unutamadığı, ruhuna sinen kokuyu içine alarak tüm hücrelerine kadar işlemek istedi. Başını kaldırdığında Cihangir 'i değil de bir başkasını görürse yaşayacağı hayal kırıklığına kendini hazırlamaya çalıştı.

Nihayet cesaretini toplayıp başını kaldırdığında , kendine bakan bir çift aslan gözü ile karşılaştı. Gözlerini hiç ayırmadan sevdiği adamın hasret kaldığı yüzünün her bir ayrıntısına baktı. Nerede olduğunu hatta kim olduğunu bile o an unutup sadece suya kavuşmuş bedevi gibi ruhunu Cihangir' in güzelliğiyle doyurmaya çalıştı. Geçen yıllar adamı olgunlaştırmış , sanki mümkünmüş gibi daha da yakışıklı olmasını sağlamıştı. Cihangir 'in üzerinde bıraktığı etkiyle tüm düşünme yetisini kaybedip sadece çok özlediği çekik aslan gözlere odaklandı. Gözlerinde bir çok duygu barındırıyordu.

Cihangir varlığını farkeden Gülce'nin ağırlaşan hareketlerini özlemle izliyordu. İlk kez bu kadar yakınındaydı. Yaydığı ışığa eklenen sıcaklığı ve kokusuyla kızın dudaklarına kapanmamak için tüm iradesini ortaya koymuştu. Gözlerini bir an önce görmek için can atsa da karşısındaki ilahi güzelliğin her hareketini hayranlıkla izliyordu. Sonunda bakışları buluştuğunda Cihangir kendini evindeymiş gibi hissetti. Yeşil ormanları andıran iri gözleri ve gözlerindeki aşk genç adamın kalbini titretti. Yüzünü özlemle incelemesiyle içindeki son irade kırıntısının da kaybolduğunu biliyordu. Güzel dudaklarından dökülen ilahi sesle adını duymasıyla vücudunu ele geçiren bir titreme ve şok yaşamıştı.

Gülce , okyanus kokusunun etkisi ve Cihangir 'in aşkla bakan gözlerini görmesiyle girdiği transtan çıktı. Karşısında sarsılmış gibi duran ve konuşmadan gözleriyle özlemini anlatan adama "Cihangir " diyebildi. Cihangir 'in aralarındaki mesafeyi kapatmak için kıpırdandığını görmesiyle gelecek teması beklerken kollarını Cihangir 'e dolayan kadının varlığıyla irkildi. Yıllar önce gördüğü sahnenin bir benzerini görmüş olmak, hem de yine yoğun duygularının etkisindeyken aynı manzarayla karşılaşmak Gülce'ye yeniden uçurumdan düşme hissi verdi. İstemsizce dolan gözlerini farkettiğinde ağır ağır toparlanıp bakışlarını değiştirdi ve arkasını dönüp yine dimdik adımlarıyla çıkışa doğru yöneldi. Yanında duran Marcus 'a dönüp ,
"Atölyeye gidelim oradan alacaklarım var. Dedi.
Marcus az önce yaşananları görmüş kızın hayal kırıklığı dolu ifadesini içi acıyarak izlemişti ama şimdi karşısında duran kız sanki içerdeki olayı hiç yaşamamış gibi ifadesizdi. Gülce'ye yaklaşıp "bu kadar içine atma " demek istediyse de kendine hakim oldu.

"Efendim isterseniz size Çin yemeği alabilirim , geçen gün rast geldiğim çok ünlü bir restorana yakınız. "

"Sıkı bir aksiyon filmi ve Çin yemeği mi diyorsun ? Marcus sen bir dahisin. Önce eve uğrayalım ama Pablo için yaptığım kol düğmelerini almam gerekiyor. "

"Siz nasıl isterseniz. "

"Marcus?"

"???"

"Bu gece benimle film izler misin? Yalnız kalmak istemiyorum."

"Tabi efendim. "

"Bu gece bana Gülce der misin?"

"......"

"Yeterince Çin yemeği aldığından emin ol lütfen . "

"Tamam Gülce. "

Marcus, Gülce'nin gece boyu ağlamamak için ürettiği bahanelerin farkındaydı. Pek ala Leman 'la da film izleyebilirdi ancak kendini seçmiş olması Marcus 'u nedensizce mutlu etmişti. Farkında olmadığı tek şey ise sergi salonunda Cihangir 'in Gülce'ye aşkla baktığını gördüğü Korhan Karan'dı.

Okuduğunuz için teşekkür ediyorum
Yeni bölümde görüşmek üzere

KRAL'IN YARASI  (tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin