MELEK

9.3K 568 17
                                    



Marcus burnuna dolan yasemin kokusuyla huzursuzlandı. Kokuyu tanıyordu ama çıkaramıyordu. Gözleri açılmamak için direniyordu ama sağ tarafında sürekli hareket eden bir şey onu rahat bırakmıyordu. Birden tüm görüntüler beynine doluştu ve hızlıca gözlerini açtı. Omzunda yatan Gülce'yi görmesiyle her şeyi aklında yerine oturttu. Aksiyon filmi ile başladıkları gece korku filmiyle devam etmiş Çin yemeği ve şarabın verdiği ağırlıkla uyuyakalmışlardı. Gülce'ye çevirdi bakışlarını. Hiç de huzurlu olmayan uykusunda suratında belki ilk defa bu kadar çok mimik görüyordu. Kabus gördüğü kesindi uyandırıp yerine yatmasını söylemek istediyse de vazgeçti. Bu gece fazlasıyla sınırlar aşılmıştı. Gülce kesinlikle yasak elmaydı ve eğer yaşamak istiyorsa öyle de kalmalıydı. Sağ tarafında titreyen telefonla içini panik kapladı. Eve gelirken haber verdiği Cihangir , Gülce'nin nasıl olduğunu merak ediyor olmalıydı. Film izlerken açamamış kısacık mesajla geliştirmişti. Şimdi baş başa izledikleri film başına bela olacaktı.
"Böyle olacağını bilmeliydim." Dedi içinden. Gülce 'nin başının altına bir minder koyup üzerini örttü ve odadan çıkıp kendini Cihangir 'in insafına bıraktı. Telefonu açarken uzun zaman sonra ilk kez korkuyordu.

Cihangir sergi salonunda kendine gelebildiğinde kendine sarılan kadından bir hamleyle kurtuldu. Aklı karma karışıktı. Gülce 'nin gözünde görmeye korktuğu şeyler yoktu. Özlediğini, heyecanlandığını görebilmişti. Kadının kim olduğuna dahi bakmadan arkasını dönüp telefonuna sarıldı.

3saat önce...

"Ali Kemal Bey istediğiniz kadını ayarladık."

" Ne yapması gerektiğini anlattınız mı?"

" Her detayını tek tek açıkladık. Eğer ki gözle görülür bir yakınlaşma olursa diye yakınlarında olacak. Bir adamımız da yanında olup doğru zamanı söyleyecek ."

"Güzel! Şimdi ne giyeceğini gösterin. Hazır olunca da yola çıkın. Asla vaktinden önce ortaya çıkmamalı sıkı tembihleyin. "

"Siz merak etmeyin efendim zaten sinema tiyatro öğrencisi sorun çıkmayacak. Ancak Cihangir Bey bunu öğrenirse epey bir fırtına estirecektir. "

"Cihangir, Gülce 'ye o denli yaklaşmışsa zaten aklı başında olmayacaktır. Aklı başında olmadığı için de bizim onun yerine aklı başında hareket etmemiz gerekiyor. Her an tetikte olmalıyız. En son sevdiği biri olduğu haberini yalanlamak için kaç ay uğraştık. Şimdi Kral'ın yarasının Gülce olduğu öğrenilirse her şeyin kontrolünü kaybederiz. Şimdi çıkın ben burada Cihangir 'i bekleyeceğim. Gecenin sonunda ne halde olacağını Allah bilir. "

Marcus korkuyla telefonunu kulağına götürdü. Duyduğu kükreme sesiyle yerine çivilenmiş gibiydi.

"Sadece on saniyen var Marcus!!! Tüm gece neden telefonunu açmadığını söylemek için. "

"Efendim mesajda da bahsettiğim gibi, film izliyorduk o yüzden telefona bakamadım. "

" Bunca saat film mi izlediniz?"

Marcus uyuduğu kısmı atlamaya karar verip;
"Evet efendim. Gülce Hanım sonunda uyuduğunda dışarı çıkıp ilk iş sizinle konuştum. "

"Gülce'yi odasına taşıdın mı?" Nerde uyuyor?"

"Dediğim gibi efendim; uyur uyumaz dışarı çıktım. Yatağında değil sabah Leman uyandığında görüp yatağına çıkarır. "

"Kapının önündeyim Marcus. Aç kapıyı Gülce 'yi yatağına yatıracağım. "

"Efendim çok rahatsız bir uykuda , uyanabilir. Uyanıp sizi görünce..."

"Kapıyı aç Marcus!!"

Cihangir bu gece zincirlerinin tek tek koptuğunu hissediyordu. Yıllar içinde Gülce'ye yakın olmanın nasıl bir his olduğunu silik silik hatırlıyordu. Bu akşam ise tam olarak yanında olmanın nasıl hissettirdiğini biliyordu. Uyanırsa da konuşabilme şansı olacaktı. Kalbi Gülce'ye tekrardan dokunabileceği düşüncesiyle deli gibi atmaya başlamıştı bile. Az ilerde açılan kapıyla derin bir nefes alıp cesaretini topladı ve arabandan indi. Kapıda gördüğü Marcus 'a sert bir bakış atıp yabancısı olmadığı eve doğru ilerledi. Açık olan evin kapısından geçip parke zeminde yürüdü. Filmi , tek televizyonun olduğunu bildiği geniş ve evin havasına göre daha spor mobilyalarla döşenmiş salonda izlediğini tahmin ederek geniş karidorda ilerledi. Duvarlardaki yerleri değişmemiş tablolara baktı. Gülce'nin en sevdiği ; tahtında oturan yüzü belli belirsiz kral tablosuydu. Yanındaki aslanın başını okşuyor gibi duran elindeki yüzüklere baktı. Üzerinde iç içe geçmiş "G" ve "C" harflerini gördü. Daha önce farketmediği ayrıntıyla kısa süreli bir aydınlanma yaşadı. Aynı işaret takılarında da vardı ve Gülce'nin marka logosuydu. Farkettiği ayrıntı ruhunun derinlerinde bir yerde solmuş çiçeklerine can suyu olmuştu. İçindeki heyecan ve mutluluğun tarifi yoktu. Uzun zamandır yaşamadığı duygulara kendini kaptırarak salonun yuvarlak kapı koluna elini koydu. Ellerinin titrediğini o an farketti. Kral değildi şu an , sadece ve sadece Cihangir 'di. Gülce'sinin Cihangir 'i. Ses çıkarmamaya özen göstererek kapıyı açıp içeri doğru kafasını uzattı. Salonun ortasında minderlerin arasında kıvrılmış uyuyan kızı görünce heyecanı daha da arttı. Yaklaşıp minderlere dağılan saçlarını okşadı. Az bile hayal ettiğini düşündü. Parmaklarının arasındaki saçlar ipek eşarp gibi kayıp kendi dalgalarına doğru gidiyordu. Yüzüne doğru eğildi. Gördüğü masum ama sıkıntılı surat ile aklı başından gitti. Yaşadığı her kötü anıyı aklından silebilmeyi çok isterdi. "Eğer seni geri kazanabilirsem bir daha asla üzülmeyeceksin meleğim " diye fısıldadı kulağına. Burnuna dolan yasemin ve Gülce karışımı kokuyu özlemle içine çekti. Kesinlikle bu dünyaya ait olamayacak kadar eşsizdi. Sarıldığı battaniyeyi usulca üzerinden alıp sevdiği kadını kucağına hapsetti. Terlemiş olduğunu farkedince üzerini değişmesi gerektiğini düşündü. Geldiği koridordan geçerken kollarında dünyanın en değerli hazinesini tuttuğunun bilinciyle adımlarını daha dikkatli attı. Merdivenlerden çıkıp Gülce'nin odasına ilerledi. Yatağına narin bedenini usulca bıraktı. Gülce'ye dokunmak koklamak Cihangir 'in akıl sınırlarını zorluyordu artık. Yataktan uzaklaşarak giyinme odasının olduğu bölüme geçip giyebileceği rahat bir şeyler aradı. Eline geçen tişörtü alıp tekrar yatağa geldi. Gülce 'nin uyurken tişört giymeyi sevmediğini unutmamıştı ancak, sevdiği gecelikleri giydirebilecek iradesi de kalmamıştı. Tişörtün yönünü çevirdiği sırada ne kadar büyük olduğunu farketti. Kesinlikle Gülce'ye ait olamayacak kadar büyüktü. Kıskançlık içinde yanardağ gibi patlarken kendini sakinleştirip yavaş hareketlerle Gülce'nin kazağını çıkardı. Teninin kokusuna ve sıcaklığına dalarak dünyadan soyutlandı. "Büyü gibisin " diye fısıldadı kulağına. Elindeki tişörte bakıp ani bir hareketle önce deri ceketini sonra da tişörtünü çıkardı ve Gülce'ye giydirdi. Üzerine kimin olduğunu bildiği tişörtü giyip yatağında melek gibi uyuyan kızı incelemeye başladı. Yüzünün her bir santimetrekaresini ezberler gibi aşkla baktı. Havanın aydınlanmaya başlamasıyla istemeyerek yerinden doğruldu ve vazgeçmemek için hızla evden çıktı. Arabasına binip Ali Kemal 'in kahvehanesine doğru sürdü. Artık kendini toplamalı ve yeni bir hamle daha yapmalıydı.

Okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Yeni bölüm çok yakında

KRAL'IN YARASI  (tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin