"Efendim Haldun Demir geldi. Sizinle görüşmek istiyor ."
"Tam zamanında! Bekletmeyin içeri alın. "
Cihangir bir eliyle anlını ovarken aklına üşüşen anıların önünü almaya çalışıyordu. Perdeleri sıkı sıkı kapalı ışıkları kısılmış odasında telefonunun çalmasını bekliyordu. Duvardaki büyük tabloya kaydı gözü. Gülce ile yemek yiyen Aras Altunhan'ı öldürdüğü gün İtalya'dan almıştı. Gri boyalı duvarının üstünde çok eğreti duruyordu. Lavanta tarlasında ,elinde lavanta dolu bir sepet olan sarı elbiseli bir kız vardı tabloda. Arkası dönük yüzü batmakta olan güneşten tarafta ve saçlarını rüzgar hafifçe kımıldatmış masum bir kız. Adını bilmediği ressam sanki unutulmaz bir anısını bilip çizmeye çalışmıştı. Sekiz yıl önce Gülce'yi okuldan alıp şehrin dışındaki çiftliğine götürmüştü. Üzerindeki elbisenin beyaz olduğundan emin olsa da tablodaki kızın görüntüsü baskın geliyor her defasında Gülce'yi sarı elbise giymiş olarak hatırlıyordu. Tablodaki kızın da Gülce'ninkiler gibi uzun kumral saçlarının olduğunu hatırladı. Elindeki sepetle sanki güneşe doğru yürüyormuş hissi vermesi Cihangir'in anılarını hep canlı tutmuştu. Gülce'nin de elinde bir sepet vardı ancak içinde lavanta değil elma vardı. Kaygısız kahkahalarını şu an bile duyabiliyordu."Haldun Demir" diye sıkılı dişlerinin arasından tısladı. O gün odasına girişi gözlerinde canlandı. Odaya çaresizce ama kararlı bir şekilde girip, yer gösterilmesini beklemeden kahverengi deri koltuğa bırakmıştı kendini. O an karşısındaki adamı Kral olarak değil eski dostunun yaramaz oğlu gibi görüp , bir el hareketiyle karşısındaki koltuğa oturmasını istemişti.
"İlk seferinde yaşadığım şokla sana çok sert davrandım ve bu da senin için meydan okumaya döndü , anlıyorum. Bak evlat ; ben severek evlenmedim. Babamın istediği kadın ile evliyim. Aşktan da sevgiden de anlamam. Senin baban aşık olarak evlendi. Annen için tüm dünyayı karşısına almaya hazırdı. Senin doğduğun gün babanın en kaygılı olduğu gündü. Artık sadece anneni değil seni de koruması gerekiyordu. Hastaneden eve dönerken küçük çaplı bir ordu eşlik etti size diyebilirim. "
Haldun Bey'i çok dikkatle dinliyordu Cihangir , anlattıklarını biliyordu zaten ama neden anlattığını anlamak için sonuna kadar bekleyecekti.
Kendini dikkatle dinleyen genç adama birazdan söyleyeceklerini söylememiş olmayı dilerdi ancak kendini ifade edebilmesi için başka yol da göremiyordu.
Lafını kesip " iki viski koy " dedi.
Cihangir Haldun Bey 'in gelişini ve söylediklerini tartmaya çalıştı viski koyarken. Her zaman amca gibi görmüş söylediği her şeyi dikkate almıştı. Ta ki tek kızı Gülce'yi görene kadar.
Viskisinden büyük bir yudum alan adam "oturmadan tazele" diyerek Cihangir'i iyiden iyiye şaşırtmıştı. Sonunda bardağını eline alıp devam edeceğini belirten bir öksürmeyle konuşmaya başladı :
"Sonunda sen annenin kokusundan mahrum kaldın. Olayı öğrenip gittiğimde baban transta gibiydi. " sadece beş defa emebildi annesini " diye tekrar tekrar söylüyor kimseyi duymuyordu. Büyük aşkı, hayatına anlam katan karısı öldürülmüştü. Onca güvenlik , onca koruma , onca adam hemşire kılığındaki bir kadından şüphelenmemiş annenin ölümüne sebep olmuştu. Bu olay bana bir kez daha hatırlattı ki ; sizin dünyanızda huzur yok! Güven yok! Garantı yok! "
Sesi dalga dalga yükselirken ayağa kalktı ve devam etti ;
"Lanet olsun Cihangir anneni sadece 5 defa emebilmiştin ve baban daha beş yıl bile olmadan sevdiği kadını kaybetmişti. Sonrasında dönüştüğü canavar için onu hiç suçlamadım ama anlaman lazım! Gülce'nin hayatına girersen biricik kızımın da sonu bir anlık dikkatsizlik olacak! Bunu anlaman bu kadar mı zor! Gülce senin hayatını kaldıramayacak kadar naif ve masum. Onu göz göre göre cehennemine gönderemem! Keşke baban da annenle hiç evlenmeseydi ve sen bir anneye sahip olarak büyüyebilseydin ve zavallı annen de evladıyla kurduğu hayalleri yaşayabilseydi. Şimdi anlıyor musun? Gülce'nin normal insanlara tanışması arkadaşlık kurması ve hatta evlenip bebekler yapması gerekiyor. Sonsuza kadar bir duvarın içinde onu hapsedemezsin!"
Cihangir duyduklarını sindirmeye çalışırken Haldun Bey 'in birden Gülce için söyledikleri ile artık zıvanadan çıkmıştı. Gülce'nin başkasıyla evlenebileceği, başkasından çocuklar yapabileceği düşüncesi , kontrol etmeye çalıştığı tüm hayvani tarafını serbest bırakmıştı.
"Sen de kendince Aras Altunhan'ı Gülce ile tanıştırıp kendine temiz bir damat , Gülce'ye de güvenli bir koca bulacağını sandın öyle mi?! Maalesef artık ölü bir damat adayı o. Bir daha sakın böyle bir işe kalkışma. Söylediklerine gelince; Gülce benim karım olacak ve benim onun için hazırladığım cennette çok mutlu bir hayat sürecek. Bu söylediğimi unutma!!
🍸🍸🍸🍸🍸🍸🍸
Daha bugün yardım istemek için aramayı düşündüğü ancak gururuna yediremeyip aramaktan vazgeçtiği adama şaşkınca "Alo" dedi.
Karşısındaki neşeli ses ile Pablo 'yu özlediğini hissetti Gülce. Pablo'nun iki gün sonra yanında olacağını öğrenince sevinçten ufak bir çığlık atıp adamın kahkahasını büyüttü. Pablo'nun gelmesi bir çok problemini ortadan kaldırması demekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRAL'IN YARASI (tamamlandı)
RomanceCihangir, daha fazlasını duymak istemediğini belirten bir el hareketiyle Pablo'nun susmasını sağladı. "Marcus 'un sadakati Gülce 'ye ait. O olmadan yapacağız. " Cihangir, ağzından dökülen ismin ahengiyle kabini tutmak isteyerek elini göğsüne götürd...