Hayatından çıkmamın ardından yeni kişiler girmişti hayatına anlaşılan. Yeni insanlar tanıması tabiki normal bir şeydi ama benliğimi ele geçirmiş bencillik buna bir türlü izin vermiyordu. Benim bir zamanlar aşık olduğum, birlikte uzun uzun zaman geçirdiğim, dokunduğum, dokunmadan hissettiğim Cihan karşısında oturan, her halinden yeni tanıştıkları belli olan çocuğa gülümseyemezdi. Bizim birbirimizi bulduğumuz, kırılıp döküldüğümüz zamanlarda toparlandığımız, mutluluk kahkahalarımızla çınlayan kafede Cihan'ın elinin üzerinde diğer bir el olamazdı. Ben buna izin vermezdim. Ama o buna resmen izin veriyordu. Ona dokunmasına göz göre göre izin veriyordu.
Sinirle yanlarına ilerlediğimde bir şey söylemeden direk kafayı gömmüştüm salak salak gülümseyen çocuğa. Cihan şaşkın halde bir bana, bir yerde yatan çocuğa bakakalmıştı o an. Göğsüm sinirle inip kalkarken gözlerim ateş saçıyordu adeta. Bunu neden yaptığımı, neden sinirlendiğimi bilmiyordum ama hala içimdeki öfkenin dinmediğini hissedebiliyordum.
Yorgun bakışları hiçbir şeyle uğraşmak istemediğini haykırırken ben sadece o gözlere bakmayı sürdürdüm. Göz kapakları usulca kapandığında derin bir nefes verdi önce ve hemen ardından yere çöktü.
"Mustafa, ben çok özür dilerim."
"Sorun yok."
İsminin Mustafa olduğunu öğrendiğim çocuğun yakalarından tutarak ayağa kaldırdım.
"Sorun yoksa devam edeyim o zaman!"
Sinirle bağırdığımda yakalarını benden kurtararak kendini geri attı. Sinir olduğumu açıkça belli eden gülümsemeyi yüzüme yerleştirmemle yanağıma yediğim yumruk aynı anda olmuştu. İşte bu darbeyi hiç beklemiyordum. Kendi kaşındığı için gönül rahatlığıyla üzerine tam atlayacaktım ki, garsonlar çoktan araya girmişti bile. Ama ne olursa olsun onu benim elimden alamayacaklardı. O kimdi Cihan'a dokunuyordu? Elini tutmakta neydi lan?
Beni arkadan tutan garsondan kurtulmak içim debelendiğim sırada Cihan'ın sessiz bağırışıyla çınladı kulağım. Ruhunun yorgunluğu yüzündendi bu sessizliği, bunu anlıyordum.
"Aras, yeter artık."
Sonlara doğru daha da kısılmıştı sesi.
"Gerçekten yeter artık."
Bu kez beni uyarmaktan daha çok yalavarır gibi çıkmıştı sesi.
"Bu kadarına izin veremem."
Aram aram konuşmalarını ben hiçbir şey söylemeden sadece dinliyordum. Ağzımı açıp tek bir kelime bile edemiyordum artık. Onu ne kadar hırpaladığımın yeni yeni farkına varıyordum sanki.
"Cihan, sen ona nasıl izin verirsin?"
Bu söylediğimin üzerine tek bir kelime etmeden kolumdan tutarak beni dışarı sürükledi. Tabiki ona karşı gelecek bir harekette bulunmadım o an. Zaten bitmiş bir vaziyyetteydi.
Dışarı çıktığımızda rüzgarın kulaklarımda oluşturduğu ses az da olsa rahatlatmayı başarmıştı beni. Ama bir türlü siktiğimin anlamsız öfkesi terk etmiyordu bedenimi. Öfkemi kontrol edebilen bir insan hiçbir zaman olamamıştım ki ben. Bunu Cihan benden daha iyi biliyordu.
"O çocuk senin elini tutuyordu, Cihan. Bunu gözlerimle gördüm. Ve sen buna izin veriyordun. Üstüne üstlük resmen çocuğa gülümsüyordun. Orası bizim kafemizdi, Cihan. Bunu yapamazsın sen. Sen orda oturup öylece..."
"Aras!"
Sinirle ismimi soluduğunda anında susmuştum. Cihan kolay kolay sinirlenen bir yapıya sahip değildi ve eğer sinirlenmişse yeri göğü dağıtabilecek bir öfkeye sahipti.
"Benim hayatımı sikmene izin verdim diye başkalarına zarar veremezsin."
"Ne?"
Söylediği şey kalbimin tam ortasına saplanmıştı adeta ve oradan usul usul sızan kan vücudumun direncini kaybetmesine sebep oluyordu.
"Bencil olma artık diyorum. Başkalarının da yaşamasına izin ver. Benim hayatımı sikmene ben izin verdim, Aras. Kendi başına beni bu hale getirdiğini falan mı sanıyorsun sen? Ulan ben izin vermezsem sen bana bir bok yapamazdın."
Karşımda duran kişi Cihan'ın ikiziyim derse kesinlikle inanırdım. Çünkü bu Cihan olamazdı. O kırıcı, karşısındaki kişiye darmaduman edecek birisi değildi. Cihan merhametliydi en başta. Başkası kırılmasın diye bezen sözlerini esirgeyen birisiydi. Şu an karşımda duran kişinin Cihan'la yakından uzaktan bir alakası yoktu.
"Şu halime bak, Aras."
Kollarını iki yana açarak benden uzaklaştı.
"Ben kendimi sana teslim etmiş aptalın tekiyim. Ulan üstümde olan giysi bile senin. Bu eserin sahibi sen misin gerçekten? Yoksa kendini sana teslim etmiş ben miyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bile Biter
Short StoryGerçekten böyle olmak zorunda mıydı? Eskiden kendinden daha çok umursadığın insanla birlikte olmak yorur muydu bir insanı bu denli? Kendine nefret etmesine neden olur muydu? Büyük aşkının bittiği düşüncesi aşka olan inancını bitirebilir miydi?