Aras
Cihan'ın sinirle söyledikleri üzerine kendime gelmiştim sanki. Kalbimden fırlayarak boğazıma yerleşen yumru eşliğinde gözlerim kapıyı buldu. Dolan gözleri ve ruhunun yorgunluğunu açıkça belli eden vücuduyla dikilmişti orada Berk.
Birbirimize bakarak birkaç saniye olanları hazmetmeye çalıştık adeta. Ben pişmanlığımı bakışlarımla ona anlatmaya çalışırken, o paramparça olan kalbinin daha küçük parçalara ayrıldığını belli etmemeye çalışıyordu. Pişmandım. Onu kırdığım, sarfettiğim sözler yüzünden bu kez gerçekten pişmandım.
Yavaşlayan, bana seneler gibi gelen geçen birkaç saniye onun gözünden süzülen yaşla eski hızına geri dönmüştü.
"Berk..."
Boğazındaki yumru yüzünden boğuk çıkan sesimi öksürüklerimle temizlemeye çalıştım.
"Ben... Yani söylediklerim..."
Ne söyleyeceğimi bilemez bir halde ona doğru adımlarken geriye bir adım atarak aramızdaki mesafeyi biraz da olsa tekrar açtı.
"Bence yaklaşma bana."
"Bak, Berk. Ben gerçekten... Yani bilerek olmadı. Bir anda ağzımdan çıkıverdi. Senin duyacağını düş..."
"Biliyor musun seni çok kıskanıyorum, Cihan."
Beni dinlemeden Cihan'a bakarak söylediği cümle kalbimi sızlatmıştı.
"Ben onunla birlikte olmak, aşkımı görüp karşılık vermesi için çırpınırken o sana aşık olmuştu bile. Ona seks dışında sarılmanın ne olduğunu bilmediğim halde o çekinmeden her yerde, herkesin içinde seni gururla, aşkla basardı bağrına. Ben kıskançlıktan gebersem bile umursamazdı, hatta anlamazdı."
Sona doğru kısılan sesiyle aniden durdurdu kendini. Gülerek kafasını geriye attığında kendini içinden çıkılması çok zor bir duruma soktuğunu hissetmiştim.
"Berk, bence devam etme. Kendin için devam etme. Sonra pişman olacaksın, buna eminim."
Cihan'ın şefkat kokan sesiyle onu durdurmaya çalışması Berk'i pek etkilememiş olacak ki, gözlerinden birbirinin ardından süzülen yaşlarla beraber konuşmaya devam etti.
"Şimdi konuşmazsam bir daha konuşamam. Nerede kalmıştım?"
Düşünür gibi çenesini parmaklarıyla ezerken aniden konuşmaya tekrar başladı.
"Hatırladım. Seni kıskandığımdan bahsediyordum. Cihan, birlikte olduğunuz için kıskandığımı söyledim ya, aslında o hiçbir şeymiş. Ben şu an daha çok kıvranıyorum kıskançlıktan. O kadar çok aşık olmana rağmen unutmayı başarmışsın. Aras'a olan aşkını bitirmeyi başarmışsın. Artık söyledikleriyle, yaptıklarıyla canını asla yakamayacak. Bakışlarından belli oluyor."
Berk'in içinde büyüyen öfkeyle sarfettiği cümleler beni hayal kırıklığına uğratıyordu. Bana beslediği aşkı o kadar yoğundu ki, bir ömür bitmeyeceğini emindim neredeyse.
"Berk, ben özür dilerim. İsteyerek söylemedim işte, uzatma."
Kendimden bile habersiz dudaklarımdan dökülen kelimelerle bakışları beni bulmuştu. Yüzündeki gülümseme hala yerini korurken gözlerindeki yaşlar dinmişti.
"İsteyerek söylediğini hepimiz biliyoruz. Bana bir arkadaş gibi, ulan bir insan gibi değer vermediğini bu odadaki herkes biliyor. Sen neden bahsediyorsun hala?"
"Berk benim sinirlerimi hoplatma. İsteyerek söylesem bunu senden saklamam zaten. Senden mi korkuyorum sanki?"
Kahkaha atarak odada döndüğünde birkaç adımla dibime sokuldu resmen.
"Artık ben de senden korkmuyorum. Senden hiçbir zaman korkmadım zaten. Ben sadece seni kaybetmekten korkuyordum ama artık sen kork. Neden biliyor musun?"
Gülümseyerek gözlerime diktiği bakışlarını benden kaçırmadan dudaklarıma alaycı bir şekilde dudaklarını dokundurup kendi sorusunun cevabını verdi.
"Çünkü artık sen beni kaybettin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bile Biter
Short StoryGerçekten böyle olmak zorunda mıydı? Eskiden kendinden daha çok umursadığın insanla birlikte olmak yorur muydu bir insanı bu denli? Kendine nefret etmesine neden olur muydu? Büyük aşkının bittiği düşüncesi aşka olan inancını bitirebilir miydi?