Aras
Berk'in bana siktiri çektiği günün üzerinden sadece iki gün geçmesine rağmen içimi kemiren sıkıntı yüzünden onun evine gelmiştim. Beynimin ona yaptığım yanlışa bu kadar erken tepki vereceğini düşünmediğim için kendime resmen şaşırıyordum.
Ne söyleyeceğimi, dürüst olursam neden geldiğimi bile bilmiyordum ama bunları umursamadan kapı ziline uzanan parmağıma engel olmadım. Daha ne söyleceğimi düşünmeyen ben kapının bir an önce açılmasını istiyordum anlamsız bir şekilde. Zil sesinin birkaç dakikadır duyulmasına rağmen hala kapının açılmaması canımı sıkmıştı. Tekrar zile uzandığımda çalmama gerek kalmadan kapı açılmış ve uykudan kalktığı belli olan Berk belirmişti önümde.
"Senin ne işin var burada?"
Ani çıkışıyla ne yapacağımı bilemeyen ben sakinliğimi koruyup içeri geçmeye çalıştım ama önümden çekilmeyerek bana engel olmuştu.
"Neden geldiğini sordum sana."
Pes ederek kafamı salladım.
"Seninle konuşmak için geldim."
"Konuşacak bir şey yok."
Kapıyı suratıma kapattığı için kısa süreli bir şok yaşamıştım ama bu şoktan kurtulmak pek zamanımı almamıştı. Yeniden kapı ziline abanmıştım. Kimse bana ben istemediğim müddetçe gitmemi söyleyemezdi. Kapı tekrar açıldığında sinirli sesi tekrar duyuldu.
"Kafamı siktin!"
"Konuşmamız gerekiyor dedim sana."
Konuşma konusunda ısrarcı olduğumu anlamış olacak ki, ellerini göğsünde çapraz bir şekilde birleştirip kapıya yaslandı.
"Konuş."
"İçeri geçmeme izin vermeyecek misin?"
Soruma gözlerini devirmişti.
"Ne söyleyeceksen söyle."
"Bu tavırlar ne? Kendini bir şey mi sanıyorsun sen?"
Kendimi bu ukala tavrının karşısında daha fazla durduramadığım için sinirle soludum.
"Benim tavırlarım artık seni zerre ilgilendirmez."
Söylediğine gülümseyerek kafamı salladım önce ve hemen ardından içimdeki öfkenin beslediği kelimeleri acımadan ona sundum.
"İki gün öncesine kadar aşkımdan geberiyordun hatırlatırım. Köpek gibi arkamda dolandığın günleri çabuk unuttun anlaşılan."
Canını yakmak için sarfettiğim sözler amacıma ulaşmama yardım etmiş olacak ki, gözleri sulanmaya başlamıştı bile.
"İki gün önceye kadar öyleydi. Artık senin aşkından geberen bir köpek, pardon Berk yok. Sen onu beni hiçe sayarak kaybettin. Şimdi siktir git buradan."
Kapıyı tekrar kapatmak istediği sırada ona engel olmuş, onu iterek birlikte içeri girmemize neden olmuştum. Sırtını duvara dayadığım sırada beni itmeye çalışmıştı ama ondan önce davranarak kollarını yakalamıştım.
"İki güne beni unuttuğuna inandın mı gerçekten? Benim nasıl bir şerefsiz olduğumu bildiğin halde beni sevmekten vazgeçmeyen sen mi unuttun beni? Bağımlıyken, hırsızlık yaparken, başka birisinin aşkına sığınırken benden vazgeçmeyen sen mi? Buna inanmamı mı bekliyorsun benden?"
Ne hissedeceğini umursamadan sıraladığım kelimelerle yutkundu önce. Ne söyleyeceğini, yapacağını bilemediği her halinden belli olduğu halde üzerine gitmekten çekinmeden çenesinden yakalayarak gözlerime bakmasını sağladım.
"Şimdi gerçeği söyle bana. Beni gerçekten unuttun mu bu kadar kısa bir sürede?"
Az önce gözlerinde biriken yaşın yanağında usulca bir yol çizdiğini gördüğümde yutkunamadığımı hissettim. Bu görüntü canımı yakmıştı resmen.
"Bir şey söyle, Berk."
Fısıltıyla tekrar konuştuğumda güçsüz sesi duyuldu bu kez.
"Doğru, tüm onlar yaşanırken senden vazgeçmedim ben. Ama o zamanlarda bana değer verdiğini hissediyordum. Beni kaybetmek istemeyen, bana saygı duyan bir Aras vardı. Şimdi benim kırılacağımdan korkmayan, duygularımı umursamayan bir Aras var. Kendimi değersiz hissetmeme neden oluyorsun sen. Kendimden vazgeçmeme neden oluyorsun. Bunu bana yapmana izin veremem. Bunu kendime daha fazla yapamam ben."
Bir adım geriye adım atarak aramızdaki mesafeyi açdıktan hemen sonra acı bir gülümseme sundum ona.
"Benden tamamen vazgeçiyorsun demek?"
Kafasını olumlu anlamda salladığında boğazımdaki yumru tekrar ortaya çıkmıştı.
"Kendin bilirsin. Benim için çabalamak zorunda değilsin."
Gülerek kafamı sallayarak umursamadığımı ona kanıtlamaya çalıştım.
"Çabalamaman da zerre sikimde değil zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bile Biter
Short StoryGerçekten böyle olmak zorunda mıydı? Eskiden kendinden daha çok umursadığın insanla birlikte olmak yorur muydu bir insanı bu denli? Kendine nefret etmesine neden olur muydu? Büyük aşkının bittiği düşüncesi aşka olan inancını bitirebilir miydi?