Yusuf
Dün gece yaşadığımız o olaydan sonra Cihan bir şey söylemeden beni bırakıp gitmiş, gecenin bir yarısı hırsız gibi sessiz bir şekilde gelip kendi odasına geçmişti. Benden kaçtığı aşikar olsa bile yine de kalbim sıkışıyordu bu yaptığına. Onunla bu evde yaşadığım son gece olduğu düşüncesi kanın damarlarımda bana acı vererek dolaşmasına neden oluyordu.
Ben onun gidişine kendimi hazır hissetmiyordum. Ona duyduğum büyük aşkı öğrendikten sonra zaten beni bir daha görmemek için elinden geleni yapacaktı, bunu biliyordum. Beni yıpratmamak, kırmamak için hayatımdan çıkma kararı verdiği her halinden belli oluyordu ama benim onsuz nasıl bir depresyona gireceğimin farkında bile değildi. 3 sene sadece onun mutluluğuyla, gülümsemesiyle kendimi avutan ben onsuz darmaduman olacaktım. Bundan haberi bile yoktu.
"Yusuf?"
Kapımın zor duyulacak bir şekilde tıklatılmasıyla beraber fısıltıyla karışık bir sesle sesi duyulmuştu odada. Ne zamandır gözlerimden süzüldüğünden haberim olmadığım gözyaşlarımı elimin tersiyle silip hemen ayaklandım yataktan.
"Evet?"
Çıplak ayaklarımın soğuk zeminle buluştuğu an içime yayılan ürperme hissini umursamadan kapıya taraf adımladım. Benim kapıyı açmama izin vermeden Cihan'ın odaya mahçup bir şekilde girmesiyle vücudum bir adım geriye gitti anında.
"Ben vedalaşmak için geldim. Eşyalarımı topladım."
Bu kadar erken mi gidecekti? Daha sabahın sekiziydi oysaki.
"Gidiyorsun yani?"
Çatallamış sesimle kafamı sallayarak konuştum.
"Evet."
Gözlerime bakmamak için yemin etmiş gibi yere dikmişti bakışlarını.
"Beni misafir ettiğin için çok teşekkür ederim sana. Gerçekten çok yardım ettin bana. Çok teşekkür ederim."
Gülümseyerek bitirdiği cümlesiyle ben de gülümsedim boğazımdaki düğümle beraber.
"Tamam, git."
Ona gitmemesini söylemek, benimle kalması için dil dökmek istesem bile yapamamıştım. O kadar yorgundum ki sessizce gitmesini bekliyordum sadece. O gidecekti ve ben de arkasından gözyaşlarımla beraber uğurlayacaktım onu.
"Bu kadar mı?"
Ne söylememi bekliyordu ki? Söylenecek ne vardı? Ne yapmamı istiyordu benden? Dur dememe mi? Yada ağlayıp yalvarmamı mı?
"Evet. Söylenecek ne kaldı ki?"
Gözlerine diktiğim bakışlarımdan anında kurtulup kafasını geriye attı.
"Bilmem. Küfür edebilirsin mesela."
Gülerek söylediğine ben de gülerek eşlik ettim ona.
"Küfürlük bir durum yok. Gidiyorsun işte. Bir yerde bitecekti zaten. Uzun süremeyecek kadar güzeldi. Bunun bir gün son bulacağına adım kadar emindim. Bana aşık olup burada benimle kalmanı bekleyecek kadar aptal değilim ben Cihan. Hayal dünyasında yaşamamayı çok daha önceden öğrenmiştim."
Öfkem ona mıydı, yoksa bana şaka yapan hayata? Bu sorunun cevabını bilmesem de tüm öfkemi karşımda dikilen, beni yerle bir eden çocuğa kusmak geçiyordu içimden.
"Ben özür dilerim Yusuf."
Sesindeki üzüntüyü hissetmem daha çok yıpratıyor, daha çok darmaduman ediyordu ruhumu.
"Özür dileme. Senin hiçbir suçun yok. En başından beridir bana karşı mesafeni hep korudun. Bana umut vermedin sen Cihan. Sana olan aşkımı haykırdığım da bile en ufak bir duygu belirtisi göstermedin bana. Sen özür dileyecek bir şey yapmadın."
Konuşmamın hemen ardından omuzlarımda hissettiğim elleriyle gözlerine diktim gözlerimi.
"Ben kendimi kötü hissediyorum. Benim yüzümden acı çekiyorsun resmen. Yusuf sen bu acıyı haketmiyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bile Biter
Short StoryGerçekten böyle olmak zorunda mıydı? Eskiden kendinden daha çok umursadığın insanla birlikte olmak yorur muydu bir insanı bu denli? Kendine nefret etmesine neden olur muydu? Büyük aşkının bittiği düşüncesi aşka olan inancını bitirebilir miydi?