"Cihan?"
Uyumadığını teyit etmek için fısıldadığımda arkamda bir hareketlilik oluşmuştu. Her şeye rağmen benimle gelmiş ve aynı yatakta yatmaya razı olmuştu.
Eskisinden daha farklı bir şekilde, iki yabancı gibi birbirimize sırtlarımızı dönüp uyumaya çalışıyorduk. Belki de o uyumuştu ama benim beynim hala uyumamakta direniyordu.
"Cihan, uyudun mu?"
"Artık uyu. Sen uyu diye geldim. Pişman etme beni."
Gelmişti gelmesine ama hala içimdeki o tuhaf hiss yok olmamıştı. O boşluğun nedeninin Cihan olduğunu düşündüğüm için yanımda olmasını istemiştim ama o boşluk her şeyiyle hala içimdeki yerini korumaya devam ediyordu.
"İçinde dolduramadığın bir boşluk oldu mu hiç?"
Sorum ilgisini çekmiş olacak ki, pozisyonunu değiştirerek arkası üste uzanmaya başladı. Anında ben de onun gibi yaparak tavanı izlemeye başladım.
"Nasıl bir boşluk?"
Sorusunun hemen ardından sesli yutkunuşunun sesi duyuldu odada.
"Hiçbir şekilde doldurmaya başaramadığım bir boşluk. Belki sen doldurursun diye seni yanıma çağırdım."
Düşüncelerimin devamının canını acıtacağını düşündüğüm için söylediklerimle yetinip sustum. Susmamın ardından bakışlarını üzerimde hissettim ama ben ona bakacak cesareti kendimde bulamadığım için tavanı izleme işine devam ettim.
"Ama dolmadı, değil mi? Dolduramadım."
Gözlerim benden habersiz onun gözleriyle buluştuğunda kalbinin kırıntılarını görmeyi başarmıştım. Canını yakan her bir parça gözlerinde kendini belli ediyordu.
"Bu senin suçun değil."
Alt dudağını dişleyerek kafasını olumlu anlamda salladı.
"Aslında benim suçum. Gurursuz gibi peşinden buraya gelmem, yüzsüz gibi yanında yatıyor olmam, hala deli gibi yeniden bir araya geleceğimizi hayal etmem benden başka kimsenin suçu değil."
Dolu gözlerle gözlerimi delip geçen bakışlarıyla süslemişti söylediklerini. Ağlamamak için ekstra bir çaba içerisinde olduğunu her haliyle belli eden Cihan, gözlerini benden çekerek tavana dikti derin nefesler alarak.
"Cihan, üzülme."
Başımı göğsünün üzerine yerleştirip sıkıcı sarıldım vücuduna. Her gece böyle uyuduğumuz zamanlar bi gün bunu yapamayacak oluşumuzu hiç düşünmediğimizi hatırladım istemsizce.
"Geçen günler acıyı hafifletmeye yetmiyor, Aras."
Odayı sakinleşmişe benzer sesi doldurduğunda sarılışımı bozmadım.
"Bana nefret etsen her şey daha kolay olur belki de."
Bana çaktırmadığını düşünerek saçlarımı kokladı uzunca.
"Edemiyorum ki."
"Bu kadar yaptığım şeyden sonra nasıl nefret edemezsin? Hayatını nasıl boka çevirdiğimi hatırla. Hala hayatına devam etmene izin vermiyorum resmen."
Saçlarım arasındaki burnunun yerini parmakları aldı bu kez. Bazı geceler krizlerimi bu şekilde yatıştırmaya çalışırdı. Kolay sinirlenen bir yapım olduğu için ilk zamanlar beni yatıştırmayı başaramıyordu ama zaman geçtikçe deneye deneye bu yöntemi bulmuştu.
"Kalbim seni suçlamama izin vermiyor. Sürekli seni haklı buluyorum. Sonuçta yaptıkların senin elinde olan şeyler değil."
Yüzüne bakmak için göğsünden destek alarak kalkmak istediğimde kolonu belime sararak buna izin vermedi. Anlaşılan sarılışımızı bozmamdan korkuyordu.
"Cihan, ben senin aklındaki kusursuz çocuk değilim. Hiçbir zaman öyle olmadım. Eskiden de yaptığım şeylere hep bir bahane sunup beni haklı çıkarmayı başarıyordun."
"Eskiden ne yaptın ki sen? Büyütülecek hatalar yapmadın hiçbir zaman."
Sinirle bana beni koruması gülümsetmişti beni. Yüzündeki ifadeyi merak etsem de kolu buna izin vermemekte ısrarcıydı.
"Senin evini soymuştum. Babanın sana verdiği son hediyeyi benim için satmıştın."
"Ben istediğim için satmıştım. Sen bana sat dememiştin sonuçta."
Hala beni haklı bulmaya çabalaması kötü hissettirmişti bana. Vicdanım sızım sızım sızlıyordu.
"Doğru, ben evini soy demiştim. Onu yapamayacağın için saati satmıştın."
Nasıl aşağılık biri olduğumu ona deli gibi kanıtlamak istiyordum o an.
"Uyuşturucu yüzünden buna muhtaçtın. Keyfinden istemiyordun bunu, Aras."
"Ben bilerek uyuşturucuya başlamıştım. Keyfimden yapmıştım bunu."
Söylediğim şeyle beni anında üzerinden atarak ayağa kalkmıştı.
"Sinirlerimi bozuyorsun, Aras. Kendine değer vermeyi öğren artık. Sen aklında kurduğun gibi kötü bir adam değilsin. Ailem için benimle beraber ağlayan adamsın. Hastalandığımda bana çorba yapan, keyifsiz olduğum zamanlar beni güldürmek için her şeyi yapan adamsın. Arkadaşsız kalmayayım diye beni arkadaşlarıyla arkadaş yapan adamsın. Aras, sen bana aile olan güzel bir adamsın. Sen hiçbir zaman kötü birisi olmadın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bile Biter
Short StoryGerçekten böyle olmak zorunda mıydı? Eskiden kendinden daha çok umursadığın insanla birlikte olmak yorur muydu bir insanı bu denli? Kendine nefret etmesine neden olur muydu? Büyük aşkının bittiği düşüncesi aşka olan inancını bitirebilir miydi?