Berk
Bir süredir ondan uzak kalmayı başarsam bile bir saat önce beni arayıp çağırmasını geri çevirememiştim. Şimdi de dairesinin önünde öylece dikiliyordum. Kapının önüne geldiğimde acaba bu aptal düşünceden vazgeçsem mi diye düşündüm önce kendi kendime. Sonuçta bu kapıdan girdikten sonra hayatım eskisi gibi olmayacaktı. Yine bir şerefsiz tarafından güzel bir şekilde sikilecekti.
Ama tabiki bu düşüncelerim kalbimin konuşmasıyla sona ermişti. Kalbimin deli gibi atarak ne yaparsa yapsın sürekli onu istemesine anlam veremiyordum bir türlü. Senelerdir o aşağılık yüzünden çekmediği acı kalmamasına rağmen hala inatla onu istiyordu. Kalbim de kendim gibi aptaldı işte.
Korku tüm bedenimi ele geçirmiş durumdaydı. Yeniden aynı şeyleri yaşamak düşüncesi bile korkutuyordu beni. Aras'ı yine kazanmadan kaybedecektim. Bana beni sadece arkadaşı olarak gördüğünü söylemesinin ardından yine kendimi eve kapatacak, hayatla olan bağlarımı tamamen koparacaktım. Yeniden aynı şeyleri yaşayacak gücüm olduğunu pek düşünmesem bile yine de yaşayacaktım. Onunla geçireceğim günler için acıya katlanabilirdim galiba.
Şimdi onu karşımda göreceğim düşüncesine kendimi tam olarak hazırladıktan sonra titreyen parmağımı zile uzattım. İki kez çaldıktan sonra kapı açılmış ve kapının bahşettiği rüzgarla kokusu ciğerlerimi ulaşmıştı. Dağınık, özensiz görünümüyle karşımda dikiliyordu aşık olduğum adam. Zaten benim için özendiğine asla şahit olmamıştım. Ben her zaman onun için sadece bir seks partneri olmuştum. Ne kadar çaba sarf etsem bile bu konumdan fazla değere sahip olamamıştım gözünde.
Değersiz hissetmeye başladığım gibi tüm düşünceleri kafamdan uzaklaştırdım ve karşımdaki her hücresine aşık olduğum adama baktım. Ev haliyle bile nefes kesiciydi. Aslında benim en sevdiğim haliydi bu. Ona daha yakın, hayatının bir parçasıymışım gibi hissettirdiği için daha çok seviyordum bu halini.
Siyah eşofman altının üzerine geçirdiği sade beyaz bir tişörtle bile ilah gibi gözüküyordu. Kirli sakalları, dağınık saçları ve yüzüne yerleştirdiği ukala gülümsemesinin benim üzerimdeki etkisinden konuşmak bile istemiyordum. Aradan geçen zamana rağmen üzerimdeki etkisinin değişmemesinin sebebi onun mükemmelliği miydi, yoksa benim tükenmek bilmeyen aşkım mıydı bilmiyordum? Tek bildiğim onu unutmak için çaba bile sarf etmediğimdi.
Ben hayranlıkla onu izlemeyi sürdürdüğüm sırada o bunu hiç takmadan beni bileğimden yakalayarak içeri soktu. İşte onun için hiçbir şey ifade etmediğimi her hareketiyle belli ediyordu.
Kapının kapanmasıyla sırtımın kapıya yaslanması aynı anda olmuştu. Bir selam bile vermeden dudaklarını dudaklarıma bastırmış ve hiç nazik olmayan hareketlerle dişlerini dudaklarıma geçirerek öpüşü sertleştirmişti. Yıllar sonra yine dudaklarını hissetmemle titrememe engel olamamıştım. Kollarından tutunarak öpüşüne karşılık vermeye çalıştım ama sadece çalıştım. Sert, kaba bir şekilde dudaklarını dudaklarıma bastırıyordu ve ben istesem bile hızına yetişemiyordum.
Boğazımdaki elini biraz yukarı tırmandırdığında sert bir şekilde yutkundum. Parmakları çenemin üst kısmına bastırarak ağzımın açılmasına neden oldu. Bunun nedenini çok iyi biliyordum. Diline geçiş izni istiyordu benden. Tabi bunu her zaman olduğu gibi sert bir şekilde istemişti. Ağzım hafif bir acıyla aralandığı gibi dilini ağzıma gönderdi. Tabi onu ağzımda hissetmemle kendimi tamamen kaybettim. Ne yapacağımı bilmez bir halde heyecandan kollarından destek alan parmaklarımı sıkılaştırdım.
Şehvetli öpüşmemizin bir anda kesilmesiyle neye uğradığımı şaşırmıştım. Boşluğa düşmüştüm sanki. Tüm vücudum biraz daha onu hissetmek için şimdiden kıvranmaya başlamıştı bile. Dudaklarım hala aralıktı ve gözlerim gözlerine kenetlenmiş daha fazlasını istediğini belli eden bir şekilde bakıyordu.
"Hala dokunuşalarımdan etkileniyorsun."
Bir şey söyleyecek cesareti kendimde bulmadığım için tadının hala dudaklarımda kalmasından yararlanarak alt dudağımı ağzımın için yuvarlayarak onu hissetmeye çalıştım. Bu hareketime kahkaha atmasına anlam veremesem de sonradan yaptığı açıklamayla kendime küfür ettim.
"Bunu neden yaptığını unutmadım."
Yeniden dudaklarını dudaklarıma bastırmasıyla elimi ensesine atarak onu daha çok hissetmek için kendime bastırdım. Bu hareketime karşılık olarak elini pantalonumun önüne atarak bana dokunmuştu. Dokunuşunun etkisiyle kendimin bile beklemediği bir inleme kaçmıştı ağzımdan.
"İnlemeni özlemişim."
Anın büyüsüyle söylediklerine cevap vermiyor, sadece sabırsızca ne yapacağını bekliyordum.
Bileğimden tutarak beni odasına sürüklediğinde ona uyarak adımlarımı hızlandırmıştım. Fazla beklemeden beni yatağa iterek üzerime çıktı ve küçük bir öpücüğün ardından dudaklarını kulağıma yaklaştırarak fısıldadı.
"Ön sevişmeyi geçiyorum."
Ona itiraz etmek gibi bir gücüm kalmadığı için kafamı hızla salladım. Bu onu güldürmüştü. Eskiden sabırsız olmama bayıldığını söylerdi.
Aceleyle kendi üzerindekilerden ve benim üzerimdekilerden kurtulduktan sonra beni hazırlamaya başladı ama az önce bedenimi ele geçiren arzu yerine acıya bırakmıştı şimdi. Kalbimin ortasına bırakılan acı vücudumu, dokunuşlarını hissetmeme engel oluyordu. Canım yanıyordu ama bu fiziksel bir acı değildi. Ruhum ona olan aşkım yüzünden acıyla kıvranıyordu resmen.
Uzandığım için yüzümden akan yaşlar kulaklarıma doğru yol çiziyordu ama Aras bunu fark etmiyordu bile. Ben hiçbir şey hissetmediğim halde onun zevk aldığı belliydi.
İçime girmesiyle kendimi daha fazla durduramamış ve hıçkırıklara boğularak ağlamaya başlamıştım. Bunun fazla utanç verici olduğunu biliyordum ama içim şu an parçalandığı için bu düşüneceğim son şey bile değildi.
"Berk? İyi misin?"
Aras hemen içimden çıkmış ve endişeli gözlerle bana bakmaya başlamıştı. Zaman kaybetmeden ellerini yanaklarıma yerleştirerek sakinleşmemi bekledi kısa bir süre ama ağlamamın şiddetlenmesiyle kollarını bana sararak yanıma yattı. Başımı göğsüne bastırdığında benim cennetimin burası olduğunu hatırladım. Nadiren hissettiğim cennetim...
Bir şey söylemeden benim sakinleşmemi beklemesi istemsizce hoşuma gitmişti. Hala yaptığı hareketleriyle onu gözümde yüceltmeye devam ettiğimi fark etmemle bu düşünceyi kafamdan hızla atmam da ayrı bir ironiydi.
Hafif bir şekilde hareket ettiğim sırada kollarını üzerimden çekerek yüzüme baktı ama ben buna izin vermeden tekrar kollarının arasındaki yerimi geri aldım. Bu yaptığıma hafif bir şekilde güldüğünde içime inanılmaz bir huzur yayılmıştı.
"Bugüne kadar bana atar yapıyordun bir de."
Burnumu göğsüne sürerek yoğun kokusunu içime çektiğim zaman derin bir nefes verdi.
"Bana deli gibi aşıksın be oğlum."
İnkar etmek veya bu konuyu konuşmak o an benim için önemli değildi. Beni üzeceğine emin olduğum için susarak konunun kendiliğinden kapanmasını bekledim.
"Berk, aşık olunacak adam olmadığımı hala anlamadın mı?"
Tekrar yüzüme bakmak için benden ayrılacağı sırada ona izin vermedim.
"Ne kadar diklensen de sana dokunmamla darmaduman oluyorsun. Bunun benim hoşuma gitmesi gerekiyor ama gitmiyor."
Söyledikleri büyülü ortamı bozmaya şimdiden başlamıştı bile.
"Sus."
Güçsüz bir şekilde çıkan sesime karşılık yüksek sesle cevap verdi.
"Salak mısın oğlum sen? Bana karşı gardını bu kadar kolay indirme. Unutma, en sonunda üzülen taraf sen olacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bile Biter
ContoGerçekten böyle olmak zorunda mıydı? Eskiden kendinden daha çok umursadığın insanla birlikte olmak yorur muydu bir insanı bu denli? Kendine nefret etmesine neden olur muydu? Büyük aşkının bittiği düşüncesi aşka olan inancını bitirebilir miydi?