34

599 43 4
                                    

Cihan

"Hemen çıkacak mısın?"

Uyandığından beridir sadece mırıldanarak günaydın demiş, ardından tek kelime etmeden kahvesini alarak odasına geçmişti, Yusuf. Ve şimdi de kahvaltı bile etmeden çıkıyordu resmen.

"Dersim var."

Bana karşı bu kadar soğuk olmasının nedenini tahmin etsem bile yine de üsteledim.

"Bu saatte mi?"

Yüzüme bile bakmadan ceketinin yakalarını düzelterek cevap verdi.

"Erkenden gitmek istiyorum."

"Benden neden kaçıyorsun?"

Sorduğum soruyla hareketlerini durdurdu hemen ve uyandığından beridir ilk kez yüzüme baktı.

"Bilmem. Kaçıyor muyum sence?"

Düz sesiyle iğneleyerek sorduğu soru karşısında yutkundum.

"Kaçtığını düşündüğüm için nedenini merak ediyorum zaten."

Verdiğim yanıtla dudaklarını bir birine bastırıp kafasını salladı yavaş bir şekilde.

"Nedenini sen benden daha iyi biliyorsun bence?"

Kaşlarım anın şokuyla yukarı tırmanırken sinirlerime hakim olmakta zorluk çekiyordum.

"Nedenini bilseydim sana sormazdım."

Bir adım atarak aramızdaki mesafeyi kapattı ve gözlerini gözlerime dikti. Birkaç saniye hiçbir şey söylemeden gözlerime baktı sadece. Ben ne yapmak istediğini tam anlamasam bile ona meydan okumak için geri adım atmadım. Ne hissettiğini, ne düşündüğünü bilmediğim için bakışlarından bir şeyler anlamaya çalışmıştım ama o kadar duygusuz bakıyorduki pek işe yaramıyordu bu yaptığım.

"Neden biliyor musun?"

İki kelimeni söyleyip ardından bakışlarını dudaklarıma indirdi.

"Nedeni sana dokunamamak. Sana ne zaman baksam vücudum benden izinsiz öne atlayıp seninle temas halinde olmak istiyor. Ne yaparsam yapayım bu isteğinin karşısına geçemiyorum ben."

Dudaklarıma bakarak söylediği şeyler kalp atışlarımın hızlanmasına neden olmuştu.

"Senin nerede olduğunu merak etmeye bile hakkım yokken bunu yapamam ama. Ben senden uzak durmak zorundayım, Cihan."

Dün söylediğim cümleyi bana iade ettiğinde küçük ve aynı zamanda samimi bir gülümseme sundum ona.

"Seni kırdım mı dün gece?"

Sorumla anında gardını indirmişti. Gözlerindeki duygusuz bakış yerini sıcak bir sevgiye bıraktığı için anlamıştım bunu.

"Kırdın."

Titrek sesiyle söylediği tek kelimeyle bile anlamıştım ne kadar kırgın olduğunu.

"Özür dilerim. Amacım seni kırmak değildi. Ben sadece dün gece seni kendimden korumak istemiştim."

Söylediğimden hiçbir şey anlamamış olacak ki, kaşlarını çatmıştı.

"Kendinden mi? Neden?"

Gülümsememi bozmadan kolunu itinayla okşadım güven vermek istediğim için.

"Dün büyük bir boşlukta hissediyordum ve yakınlığından dolayı yanlış bir şey yapıp sonrasında seni kırmaktan korktum."

"Neden boşlukta hissediyordun?"

Devam etmesin diye aceleci bir tavırla elimle ağzını kapattım.

"Aras yüzünden olduğunu söyleyeceğinden adım kadar emin olduğum için konuşmana izin veremezdim."

Göğsünün hızla inip kalktığını fark etmemle ne kadar yanlış bir şey yaptığımı anlamıştım. Az önce bana dokunmamak için uğraş verdiğin söyleyen çocuğun dudakları üzerindeydi elim. Sanki bir ateşe dokunuyormuşum gibi kendimi geri attım.

"Ben özür dilerim. Seni susturmak için bir anda yaptım. Bilerek seni zor duruma sokmak için değildi."

Onu üzeceğimi düşündüğüm için ekstra bir çaba içerisine girmiştim o an. Bilerek kalbini kıracak, ruhunu incitecek birisi değildim ben. Bunu onun da bilmesi gerekiyordu ama yine de kendimi kanıtlama çabasını girmiştim işte.

Ben özür dilemek için yeniden konuşmak istediğimde kolumdan tutarak beni kendine çekmiş ve ne olduğunu anlamadan kollarını etrafıma sararak beni adeta kendine hapsetmişti.

"Şu an buna gerçekten ihtiyacım var. Lütfen izin ver. Lütfen..."

Sona doğru fısıltıya dönüşen sesi konuşmak için ne kadar zorlandığının bir kanıtıydı.

"Sorun yok."

Onun acısını içimde hissederek kollarımı ona doladığımda sarılışını daha da sıkılaştırıp kalbimi paramparça etmeyi başarmıştı.

Aşkın ne demek olduğunu bilen ben, onun nasıl bir acıyla başa çıkmayı çalıştığını en derinden hissediyordum. Üzülüyordum. Aşk için acı çeken tüm kalpler adına üzülüyordum.

Aşk Bile BiterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin