18

756 46 38
                                    

Aras

Arkadaşların yoğun ısrarı üzerine her zaman toplandığımız kafeye gelmiştim. Hepimizin farklı dertleri olduğu için son zamanlar neredeyse hiç görüşemiyorduk. Bu durumdan sıkılan Selim de böyle bir çözüm sunmuştu bize. Daha doğrusunu söylemek gerekirse hepimize karşı yapılmış bir emrivakiydi.

"Eeee sende nasıl gidiyor, Aras?"

Selim'in sesini duyduğumda önümdeki bardakla oynamağı bırakıp dikkatimi ona verdim.

"Ne nasıl gidiyor?"

"Cihan'dan ayrıldın ya, onu diyorum. Nasıl gidiyor?"

Sorusunu cevaplamak yerine gözlerimi devirip soğuyan kahvemin geride kalanını bir dikişte bitirip ayağa kalktım.

"Hadi içki içebileceğimiz bir yere gidelim."

Masanın üzerinde duran telefonumu elime alıp cebime soktum ve arkadaşlarımdan bir cevap bekledim. Aslında verilecek bir cevap da pek yoktu. Altı üstü kalkacaklardı.

"Bugün içki içmeden zaman geçirelim dedik, Aras. Bozma işte."

Yusuf bileğimden tutarak yeniden oturmamı istediğinde geriye çekilip tutuşundan kurtuldum.

"Ben sıkıldım, oğlum. Siz kalıyorsanız kalın, ben gidiyorum."

Söylediğime hiçbirinden bir tepki gelmediği için tek bir kelime bile etmeden zaten yakın olan kapıdan dışarı çıktım. Olmayan keyfim yüzünden yeteri kadar sohbetlerine dahil olamadığım gibi konuşmalarını da anlamıyordum. O yüzden en iyisinin biran önce oraya terk etmek olduğunu biliyordum.

"Aras, bekle."

Berk'in sesi kulaklarımda çınladığında beni birisinin umursadığını hissederek içten içe mutlu olmama rağmen donuk ifademle yanıma yetişen çocuğun yüzüne baktım.

"Yine ne var sayın sik kafalı?"

Kapüşonunu kafasını çekerken gülümsedi.

"İçerideki sohbet beni de sarmamış demek ki."

Verdiği tepki beni sıkmak istemediğini açıkça belli ettiği için onun gibi gülümseyerek yanımda yürümesine izin verdim.

"Ne yapacağız peki?"

"Eskiden yaptığımızı."

Gözümü kırparak söylediğim şeyle omuzuyla omuzuma vurup güldü.

***

"En son ne zaman buraya geldik?"

Berk'e sorduğum soruyla etrafta usulca gözlerimi gezdirdim. Harabeleri andıran park bizim eskiden kaçıp kaçıp geldiğimiz yerdi. İçkilerimizle birlikte dertlerimizi, kahkahalarımızı, hatta haykırışlarımızı bıraktığımız sırdaşımız haline gelen taşlar iyi hissettirmişti hep. Herkesten kaçdığımız güzel bir yerdi işte.

"Bir seneden fazla oldu."

"Oldu mu o kadar?"

Birayı kafasını dikerek tek seferde yarısını indirmesine gülmeden edemedim.

"Yavaş lan."

O da benim gibi gülerek kırık bankın demirine dayadı sırtını. Yine gözlerinde hiçbir zaman beni rahat bırakmayan ifadeyle yüzümü incelemeye başladığında bu bakıştan kurtulmak adına elimdeki birayı kafama diktim.

"En son Cihan'ı haketmediğini söyleyip ağlamıştın buraya geldiğimizde."

Hala üzerimde hissettiğim bakışları yüzünden ona bakmamaya özen göstererek elimdeki şişenin başında parmağımla daireler çizdim.

Aşk Bile BiterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin