19

789 49 56
                                    

Berk'in gitmesinin ardından aldığımız tüm alkolü mideme indirdim zaman kaybetmeden. Kimseye ihtiyacım yoktu benim. Birilerine muhtaç olmak, yaşamak için birilerinin sevgisine sığınmak pek bana göre bir şey değildi. Birileri için kendimden vazgeçmeyeceğime kendime söz vermiştim ben. Aşık olarak yaşamayacağıma, kendimden önce başkasını düşünmek korkutucu bir duyguydu benim için.

Şu yaşıma kadar hayatımda hep beni düşünen, bir şekilde başımı dertten kurtaran insanlarla çevrelenmişti dört bir yanım. El üstünde tutulmuştum resmen. Tam da bu yüzden Berk'in bana öfkesini kusmasının canımı acıtması sinirlenmeme neden oluyordu. Ben kimseyi umursamayan, insanların genelde nefret ettiği bir kişiydim, hatta çoğu insana göre kişiliksizdim. İlk bakışta umursamaz tavırlarımın çekiciliğine kapılıp sonrasında 'Allah senin belanı versin' şeklinde biterdi insanların bana yaklaşımları. Şımarık herifin tekiydim işte. Kendini bilen, karakterinin boktan olduğundan haberdar olan ve sadece bir kez değişme kararı veren ama yinede eski Aras'a sarılan kendi çapında bir insandım.

Şimdiye kadar kimseye beni sev demeden, bu şerefsizliğime rağmen sevgiye aç olmadan, hatta sevgiye fazla doyan bir yaşama sahiptim ben. Ve sadece bir kez verdim sevgimi birisine, sadece bir kez kalbimi bu denli çarptıran birisiyle karşılaştım.

Cihan... Hayatımda ilk kez sevgi hissini bana tattıran, kalbimi söküp atmamı hiss ettiren gözleriyle gülen güzel çocuk. Beni iyi birisine dönüştürmek için kendi hayatını geri plana atıp çabalayan aşk kelimesinin vücut bulmuş hali. Ruhunun büyük bir kısmının şerefsizlikle kaplı olan adamdan melek yaratmak istemişti ama ne yaparsa yapsın elinde patlamıştı. Benden iyi bir adam yaratmak bu dünyadaki en zor şeyler listesinde ilk sıralarda olduğu kesindi zaten.

Cihan benim için farklıydı. Ne diğerleri gibi serseriliğime tutulmuştu, ne de kalbimin kötülüğünü gördükten sonra siktiri çekmişti. Cihan ilk kez benden ben olduğum için hoşlanmayan birisiydi. Beni istediği şekilde, istediği kalıplara sokabilmek için birlikte geçirdiğimiz her an çabalamıştı. Aşk mıydı bu? Senin iyiliğini istiyorum başlığına sığınılan ama kendi istediği gibi bir adam yaratmak mıydı aşk?

Benim aşk tanımım kesinlikle bu değildi. Ben aşık olduğum adamı olduğu gibi kabul eden birisiydim. Cihan'ı Cihan olduğu için sevgimi vermek, onun için elimden geldiği kadar çaba göstermekti aşk. Birlikte geçen her anı nasıl davransam mutlu olur diye düşünmek değil, o anları doya doya yaşamak istemekti aşk.

Elimin benden habersiz çaldığı kapı zilinin sesiyle irkildim. Eskiden geldiğim kapının önündeydim yine. Kendim olabildiğim, kendim olduğum için sevildiğim yerin tam önündeydim.

Kanımda dolaşan alkolün etkisi ayaklarımda uyuşukluk hissi yarattığı için duvardan destek alarak dik durmaya çabalıyordum ama nafile. Vücudum beni dinlemeyip o tarafa, bu tarafa sallanıyordu.

Kapının açılmasıyla yüzümde alaycı bir gülümseme kendisini gün yüzüne çıkarmıştı.

"Ne var?"

Sesindeki soğukluk kalbimin bile buz tutmasına yetecek derecedeydi.

"Beni bu halde ortada bırakmayacağını biliyorum."

Kollarımı boynuna dolayıp bedenimin ağırlığını tamamen üzerine bıraktığımda beni ittirerek kendinden uzaklaştırmak istedi ama yaptığına sinirle bağırdım.

"İşeyeceğim şimdi şuraya, kıpırdatma beni."

Ofladığı sırada pes ettiğini anlamıştım. Ayağıyla kapıyı kapatıp beni adeta tuvalete sürüklemişti ve ardından kollarımdan tutarak beni kendisinden ayırmıştı.

"Ne duruyorsun? Ben işetmeyeceğim seni herhalde."

İçeri itip kapıyı üstüme kapattığında kendimden bile beklemediğim bir anda dizlerimin üzerinde çöküp midemde ne var, ne yok dışarı çıkarmaya başladım. Pek bir şey yemediğim için anlamsız gürültülü öğürmelerle midemin ağzımdan fırlayacağı hissine kapılmıştım resmen.

İlk öğürmelerimin sesiyle hemen kapı  açılmış ve ardından yanıma çöken vücutla daha sert bir şekilde öğürmeye başlamıştım. Alnıma koyduğu eliyle rahatlarken diğer eliyle sırtımı okşayıp sakinleşmem için çaresizce çabalıyordu.

"Aras, hadi durdurmaya çalış kendini. Çıkaracak bir şey kalmadı artık midende."

Sanki bunu söylemesini bekliyormuşçasına birkaç küçük çaplı öğürmenin ardından tamamen sakinleştim ve klozetten tutunarak ayağa kalkmak için atağa geçtim ama buna izin vermeden kolumdan yakalayarak ayağa kaldırdı beni Berk ve vücudumu kendi vücuduna dayayarak ayakta durabilmemi sağladı.

Suyun şırıltılı sesi duyulduğunda gülümseyerek Berk'e bakmaya çalıştım ama yaş eliyle yüzümü yıkaması yüzünden gözlerimi sıkıca kapadım. Yüzümü yıkadığı sırada ben anlamsızca sadece gülüyordum

"İyi misin lan, ne gülüyorsun?"

"Galiba işeyeceğim."

Duyduğu şeyle aceleci bir tavıra bürünüp pantolonumun düğmesini açtı hemen. Dar olan pantolonu zorlukla aşağı indirdiği sırada kahkaha attım ama o bunu takmayacak şekilde boxerimi hafifce çekiştirerek sanki çocuğuymuşum gibi beni çişe tuttu adeta.

"Hadi gel, zıbar artık."

Beni yatağına taşıdığında sarhoşluğun verdiği hüzünle içimdeki acı yine baş kaldırmıştı.

"Ben Cihan'ı hiçbir zaman hak etmedim, değil mi?"

Dolan gözlerimle ona baktığım sırada yürümeyi durdurup odasının tam önünde belimi tuttuğu elini sıkılaştırıp yüzüme baktı.

"Onu hak etmek için çok çalıştın, üzülme."

Acı dolu çıkan sesiyle ağzımdan çıkan kelimelerin yeni farkına varmıştım. Yine kırıp dökmek konusunda ustalığımı konuşturmuştum galiba.

Aşk Bile BiterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin