Yusuf
"Nereye gidiyorsun?"
Dün yaşadıklarım yüzünden utanç duysam da soruyu sormamam için kendime engel olamamıştım.
"Dışarıya."
Ayakkabısının bağcıklarını bağladığı sırada tek bir kelimeyle cevaplamıştı sorumu.
"Haftasonu bugün. Dersin olmadığı için nereye gittiğini merak etmiştim."
Üzerindeki ceketin boynunu düzeltirken yüzüme baktı.
"Ben de cevap verdim zaten. Dışarıya çıkıyorum."
Birkaç saniyelik bakışmamızın ardından kapı koluna uzandığında cesaretimi toplayarak hemen konuşmaya başladım.
"Dışarıya çıktığını anlayacak bir zekaya sahibim. Planının ne olduğunu merak etmiştim ben."
İçten bir şekilde gülümsediğinde kendime engel olmadan ben de gülümsemiştim. O kadar güzel gülüyordu ki, kendi gülümsememden utanmıştım resmen.
"Aras'la konuşmam gereken şeyler var. Onun yanına gidiyorum."
Duyduğum isimle gülümsemem usulca yüzümden silinmişti.
"Aras'la mı? Ne konuşacaksınız ki onunla? Önemli bir şey mi? Hem sen onun evde olduğundan emin misin? Belki de evde değildir. Haftasonu sonuçta. Boşuna gidiyorsun bence."
Yavaş yavaş bana yaklaşıp elini yanağıma dokundurduğü sırada gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Şaşkınlığımı gizlemeden heyecanlandığımı açıkça belli eden titrek bakışlarımla gözlerine diktim gözlerimi.
"Merak etme, Yusuf. Sadece birkaç şey söylemem gerekiyor ona. Ve geleceğimden haberi var. Evde yani, endişelenme."
Dokunuşuyla uysallaştığım için kafamı sallayarak onu onaylamıştım ve o hala elini yüzümden çekmemişti.
"Ve... Bu dokunuşumu yanlış anlama. Sadece sana güven vermek istemiştim. Ve.... Rahatlaman, sakinleşmen için yaptım bunu ."
"Söylediklerinden başkasını düşünmek gibi bir şansım yok zaten. Bildiğim tek şey bu. Her gece kendime tekrar tekrar hatırlattığım tek şey bu. 'Yusuf, sakın umutlanma. Ne yaparsa iyi kalbi yüzünden yapıyor. Sakın kendini kaptırma.' Her gece bunu kendime hatırlatıp sonra uyuyorum. Acı olsa bile gerçekler sonuç olarak."
Dudaklarını birbirine bastırarak mahçup bir ifadeye bürünerek kafasını sallaması kalbimin acımasına neden olmuştu.
"Bunu kendimi acındırmak, ya da seni üzmek, suçlamak için söylemedim ben."
Kafasını tekrar salladığı sırada az önce yaptığını yapıp bu kez ben elimi yanağına yerleştirdim. Uzun zamandır hayalini kurduğum şeyin gerçekleşmesi kalbimin titremesine ve vücudumun kendini yere bırakmak istemesine neden olmuştu.
"Cihan, sen hiçbir zaman, hiçbir şey için üzülme. Bir şeye üzülmek için fazla güzelsin, fazla iyisin, fazla Cihan'sın. Sen tanıdığım en güzel ve asla tarif edemeyeceğim bir adamsın."
Yanağında duran elimin üzerine kendi elini yerleştirip elimi yanağından uzaklaştırdı.
"Sen de üzülmek için fazla iyisin ama üzülüyorsun sonuçta. Ve üzülmesine bile dayanamadığın adam yüzünden. Fazla adaletsiz bir durum bu. Senin için boyun eğmemen gereken bir durum."
Ona içten bir gülümse sunarak son sözlerimi söyleyip odama geri döndüm.
"Sen beni dert etme ve bugün kendini çok yıpratmamaya bak. Unutma nasıl hissedersen hisset seni tam bu evde bekleyeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bile Biter
Short StoryGerçekten böyle olmak zorunda mıydı? Eskiden kendinden daha çok umursadığın insanla birlikte olmak yorur muydu bir insanı bu denli? Kendine nefret etmesine neden olur muydu? Büyük aşkının bittiği düşüncesi aşka olan inancını bitirebilir miydi?