İçimde biriken özlem beni geçen her gün biraz daha bastırıyordu. Bazen dayanılmaz hal alan bu gereksiz duygu her şeye rağmen ona gitmem için beni tetikleyip duruyordu. Son kez omuzumda hıçkırarak ağlayışı gözlerimin önüne geldiğinde ise zor bile olsa bu düşünceyi kafamdan atmayı başarıyordum. Ona bunu yapmaya hakkım yoktu. Yeteri kadar zor geçen hayatını daha fazla zorlaştıramazdım. Sırf aptal bir özlem yüzünden onu tekrar incitemezdim.
Telefonu elimden döndürerek onu aramamak için kendimle savaş veriyordum adeta. Aşkın bitmiş hali bile acı çektiriyordu resmen. Ona karşı içimde olmayan duygulara rağmen ne yaparsam yapayım ardından hayata geri dönemiyordum. Sabah, akşam sürekli aklımda oluşu, saçma sapan zamanlarda anılarımızın hatırlanması her şeyi zorlaştırmaktan başka bir boka yaramıyordu.
Ben bile bu haldeyken Cihan'ı az çok tahmin edebiliyordum. Aşık, bana sığınmış büyük ruhuyla bir anda boşluğa düştüğünü anlamak fazla zor bir şey değildi. Hala beni düşündüğünü, merak ettiğini biliyordum ve aynı şeyler benim için de geçerliydi. Arada olan tek fark ise o aşk yüzünden, ben ise alışılmışlık yüzünden bu durumdaydık.
En son pes ederek Yusuf'un adının üzerine tıklayarak açmasını bekledim. Ortak arkadaşlarımızdan en çok Yusuf'u sevdiğini bildiğim ve tabiki küçük bir araştırma sonucu onda kaldığını biliyordum.
"Alo? Aras?"
"Naber, Yusuf?"
Sesimi normal düzeyde tutmaya çalışarak konuşmak beni daha fazla zorluyordu.
"İyilik, senden?"
"Aynı. Yusuf?"
Kendime vakit kazandırmak için boğazımı temizledim ilk önce ve ardında kendimi hazır hissetmediğim için birkaç öksürükle bu süreyi uzatabildiğim kadar uzatmaya çalıştım.
"Cihan'ı mı soracaksın?"
Görmediğini bildiğim halde kafamı salladım garip bir heyecanla. Onun iyi olduğunu duymaya ihtiyacım vardı. Eski hayatına hemen geri dönmesini duymaya pek hazır olmasam bile iyi olmasını umuyordum.
"Nasıl?"
Vereceği cevaptan ne kadar çok korktuğumu beklediğim bir, iki saniyelik süre zarfında daha iyi anlamıştım.
"Pek konuşamıyoruz aslında. Tüm günü okulda, işte ve ev aramakla geçiyor."
"Derslere zaman ayırabiliyor mu? Bu dönem çok önemli bir dersi olduğunu söylüyordu sürekli."
Sesim sonlara doğru ufaktan kısılmaya başlamıştı. Buna neden olan şeyin ne olduğunu bilmemem sinirlenmeme, daha çok agresif olmama sebebiyet veriyordu.
"Geceler dersleriyle ilgileniyor işte. Benden duymuş olma seni fazla özlüyor. Sürekli senin giysilerinle dolaşıyor evde."
"Anladım."
Gözlerime baskı uygulayan ağrı ve şiddetini artıran boğazımdaki meşhur yumru dayanılmaz bir hal aldığında gözlerimi kapatarak sakinleştirmeye çalıştım kendimi.
"Aras, benim şu an kapatmam gerek."
"Seni aradığımdan haberi olmasın, Yusuf."
"Neden oğlum? İyi gelir hem..."
Adını söyleyerek onu uyardığımda benimle laf dalaşına girmeden isteğimi onaylayarak telefonu kapadı.
Ben ne bok yiyordum lan böyle? Ayrılmak isteyen bendim zaten. Ne diye hala arkasından acı çekip duruyordum? Yanında kalırsam mutsuz olacağımı bildiğim için ayrılmama rağmen yanında olmadığım için acı çekiyordum. 3 senedir birlikte yaşadığım adamı bir anda hayatımdan çıkardığım için böyle hissettiğim kesindi. Sadece fazla bağlanmıştım ona ve benim hayatımı rayına koyan, düzenleyen kişi o olduğu için alışmıştım ona.
Yani Cihan gerçekten bu kadar mıydı benim için? Sadece hayatımda büyük bir iz bırakıp geride bıraktığım kişilerden miydi?
Nefesim sıkışmaya başladığında dört bir tarafı Cihan'la dolup taşan evden dışarı attım kendimi. Ayaklarımın beni her zaman gittiğimiz kafeye götürdüğüne emin olduğum için sadece akışına bıraktım.
İlk kez o kafede karşılaşmış ve hayatına girmiştim güya çıkmamak üzere. Cüzdanını sandalye arkasına asılmış ceketinin cebinden çıkardığımda beni yakalamış ve sinirle yüzüme bir yumruk indirmişti. Vücudum ihtiyaçla kıvrandığı ve acı çektiğimi ona anlattığım için polisi aramaktan vazgeçmişti. Bana yardım etmek istediğini söylediğinde tabiki onu siklememiştim ama adam bir şekilde bunu başarmıştı. Hayatımın merkezine yerleşip beni bu aptal illetten kurtarmıştı. İkimiz içinde zor zamanlar olsa bile üstesinden gelmiştik.
O zamanlar ona acı vermekten başka bir şey yapmıyordum. Birkaç kez kendi evini soymasını bile istemiştim. Resmen mal için ağlayarak ona yalvardığımda daha fazla dayanamayıp babasının ona doğum gününde hediye ettiği saati satmıştı. Başımın daha fazla belaya girmemesini istediği için ise gidip kendisi almıştı malı. Bana getirdiğinde bitik bir haldeydi. Vücudum uyuşturucunun verdiği hazla rahatlarken Cihan sadece bana sarılmış ağlıyordu. Beni zehirlediğini, kendini asla affetmeyeceğini söyleyip duruyordu. Bu durumu kolay atlatamadı zaten. 3 gün hayalet gibi dolaşmıştı ortalıkta.
Benim için yaptığı şeyler inanılmaz şeylerdi.
Geçmişi düşünerek kısa sürede geldiğim kafeye vardığımda kapıda donup kalmıştım. Daha önce hiç görmediğim esmer bir çocukla oturmuş bir şeyler konuşuyordu Cihan. Yüzünde yorgun bir ifadeye eskiden dünyamı aydınlatan gülümsemesi eşlik ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bile Biter
Short StoryGerçekten böyle olmak zorunda mıydı? Eskiden kendinden daha çok umursadığın insanla birlikte olmak yorur muydu bir insanı bu denli? Kendine nefret etmesine neden olur muydu? Büyük aşkının bittiği düşüncesi aşka olan inancını bitirebilir miydi?