14

794 52 31
                                    

Cihan

"Dersler nasıl?"

Yusuf'un sorusuna alayla kaşlarımı kaldırdım.

"Dersler mi? Gerçekten mi?"

Alayıma karşılık olarak samimi bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına ve ardından omuzlarını oynattı.

Kendime kapandığım için beni zorla odamdan çıkarmaya çalışmış ve kahveler eşliğinde konuşmamazın iyi bir fikir olduğunu savunmuştu. Bunu gerçekten istediğine beni ikna ettiği için dayanamayıp elinde tuttuğu büyük kupalardan birini elime alıp oturma odasına geçmiştim. Şimdi de saçma bir şekilde derslerimi sorarak konuşma başlatmaya çalışıyordu.

"Önemli bir dersin varmış, o yüzden sordum. Yoksa yaşlı teyzeler gibi konu açmaya niyetli değildim."

Yüzündeki gülümseme yerini korurken söylediği benim yüzümün ciddi bir ifade almasına neden olmuştu.

"Sen nereden biliyorsun ki bunu? Daha önce sana söylemediğime eminim. Hatta sizin arkadaş çevrenizden kimseye söylemediğime eminim."

Az önce bana samimi gelen gülümsemeyi artık zorla tutuyordu suratında ve ben bunu anlayabilecek bir zekaya sahiptim.

"Aras söyledi, değil mi? Beni mi sordu? Neden bana söylemedin? Benimle konuşmak istiyor olabilir. İyiliğimi düşündüğüne eminim ama bunu benden saklaman beni üzdü açıkçası."

İçimi yakıp kavuran merak ve umut duygusuna rağmen sesimi sakin tutmak için ekstra bir çaba sarf etmiştim. Ona kızdığımı, kırıldığımı düşünmemesi için bunu yapmam gerekiyordu işte.

"Yeni ayrıldığınız zaman söylemişti. Sen ondan uzak durmak istediğini söylediğin için söylemedim sana. Saklamak gibi bir amacım yoktu. Sadece senin kararına saygı duyduğum için söylemedim. Hem Aras da..."

Usul usul konuşmasını sürdürdüğü sırada aniden durması yüzünden kaşlarım aniden çatılmıştı. Yine bir şeyler saklamak için çabalıyordu anlaşılan.

"Hem Aras ne? Yine ne saklıyorsun benden?"

Az önce ağzından çıkacak kelimeleri son anda durdura bildiği için üzgün bakışlarını elindeki kahve dolu kupaya indirmişti ama söylediğim cümleyle sinirli bakışlarını gözlerime dikti.

"Yine ne mi saklıyorum? Senden daha önce ne sakladım ki ben? Aras'ın seni sorduğunu sen istedin diye söylemedim sana. Bunun için beni suçlayamazsın. Sana duyduğum saygıdan tek kelime etmedim ben."

Benden sakladığının sadece bu olmadığını biliyordum. Aras'la çocukluk arkadaşı ve birbirilerini arkalarını kolladıklarını herkes bilirdi.

"Başka şeyler de oldu ve benden saklanıldı. Bunların şimdi bir önemi yok aslında ama oldu sonuçta."

Eski konuları gün yüzüne çıkarmanın benden çok kimseyi üzmeyeceğini bildiğim için sessizliğimi korumam gerektiğini biliyordum ama her Allah'ın günü kalbim, ruhum bu gerçeklerin altında eziliyordu. Özellikle Aras'tan önce var olan gururum çekiyordu tüm acıyı.

Gözüm yine karşıdaki kapalı televizyona dalarken dizimde hissettiğim elle dikkatimi Yusuf'a verdim.

"Neyi kastettiğini gerçekten bilmiyorum ama ben senden şimdiye kadar hiçbir şey saklamadım. Sana yemin ederim."

Karşımdaki adama tabi ki, inanırdım ama içimdeki saçma huzursuzluk buna izin vermiyordu. Aras'ın her doğrusunu, her yanlışını bilen Yusuf bunu bana hiçbir zaman söylememişti.

"Aras'ın çocukluk arkadaşısın sonuçta, benim değil. Benden bir şey sakladığın için sana kızacak, yada öfkelenecek kişi ben değilim. Buna hakkım da yok zaten. Sana her şeyi..."

"Neyi kastettiğini söyler misin artık."

Lafımı sinirle böldüğünde elimde duran ve içmeyip beklettiğim için soğuyan kahveyi acele etmeden sehpaya bıraktım. Sabırsız bakışlarının üzerimde olduğunu hissetmeme rağmen zamanı uzatmaya çalışıyordum. Sonuçta bunu anlatmak bana inanılmaz bir şekilde zor geliyordu.

"Söyleyecek misin artık?"

Sesinden sabrının tükendiğine ikna olduğum için kafamı salladım usulca.

"Bildiğin bir şeyi sana anlatmak ne kadar anlamlı bilmiyorum aslında."

Ne tepki vereceğini merak ettiğim için önce bakışlarımı yüzünde gezdirdim. Sinirle dişlerini birbirine kitlediğini kasılmış çenesinden anlıyordum.

"Benden önce Aras'ın Berk'le bir şeyler yaşadığını biliyorum ama benden sonra da onunla yakınlaşmaya çalışmış. Birlikte olmadıklarını düşündüğüm için, hem de Aras o zaman zor dönemden geçtiği için dile getirmemeye karar vermiştim ama hiç değilse senin bana söyleyeceğini düşünmüştüm. Bir kere de değil üstelik, birkaç kez olmuştu bu."

Dolan gözlerimi gizlemek adına kafamı geriye atarak sırtımı kanepeye yasladım ama bu hareketimin pek bir şey değiştireceğini sanmıyordum.

"Ben bunu bilmiyordum."

Demin odayı sinirli sesiyle dolduran Yusuf'un bu kez kırılgan sesi duyulmuştu. Söylediğiyle sesi birleşince merakıma yenik düşerek dolu gözlerimle buluşturdum gözlerini.

"Nasıl bilmiyordun? Neden şaşırmadın peki?"

İçimdeki paramparça olmuş güven duygusu acıyla inleyerek hayata tutunmaya çabalarken mantığım ona son darbelerini indiriyordu artık.

"Yeni öğrendim ben de. Bu hafta sonu Berk'le Aras konuşurken duydum. Bana da söylememişti."

Gözlerimi yüzüne dikerek söylediklerinin doğruluğuna emin olmaya çalıştığım sırada gülümseyerek kafasını salladı.

"Sana hiçbir zaman yalan söylemediğimi kaç kere söylemem gerekiyor?"

İçten bir şekilde konuşması benim de gülümsememe neden olmuştu. İçim acıyla kıvranırken yüzüm sade bir gülümsemeyle süsleniyordu işte.

"Sen bunu bilerek ilişkinizi sürdürdün mü? Bunu nasıl yaparsın, yada bunu neden yaptın gibi sorular sormayacağım. Zaten ne kadar üzgün olduğunu görebiliyorum. Ama değmeyecek insanlar için hayatını boka çevirme bence."

Dolan gözlerimden birkaç damla yanağımda süzülürken aceleyle onlardan kurtulup ayağa kalktım.

"Gurursuz olduğumu düşünmeni istemiyorum. Onun aklının karışık olduğunu düşündüğüm için unutmaya çalıştım sadece. Uyuşturucudan yeni kurtulmuştu ve problemlerle onu tekrar o batağa düşürmek istemiyordum. Beni anlıyorsun, değil mi?"

Benim gibi ayağa kalkıp tam önümde durdu. Beni rahatlatmak için takındığı gülümseme hala yüzündeki yerini korurken omuzumu okşadı usulca.

"Anlıyorum merak etme. Ve senin gurursuz falan olduğunu da düşünmüyorum. Ben sadece senin ne kadar iyi bir adam olduğunu düşünüyorum."

Aşk Bile BiterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin