First Day Of School

1.1K 41 7
                                    

"Sencede konuşacak çok fazla şey yok mu, Megan?"

"Ne demek istiyorsunuz?"

Beynimin bu kadar yorulması ve onu tanımaya çalışması boşuna değildi. Bunun kanıtı söylediği şeydi işte.

"Hafızanın silindiğini biliyorsun." Kafamı salladım. "Bir dakika. Darren... Sen..." ayağa kalkıp olanları anlamaya çalışırcasına odada dönmeye başladım.

"Kazran tarafından yakalandığını duydum." Kafasını onaylarcasına salladı. "Kazran ölünce büyüsünde bir yırtık oluştu ve oradan kaçtım." Ayağa kalktı ve yüzümü ellerinin arasına aldı.

"Duyduğuma göre onun bıraktığı görevi sen devam ettiriyorsun."

"Devam ettirdiğim bir şey yok."

Kafamı yere eğince çenemi kavrayıp ona bakmaya zorladı beni.

"Cadılar kızgın. İntikama hazırlanıyorlar. Senin saflığını bilmiyolar bir şeyler yapmak zorundasın."

Sesimin titrek çıkmamasına özen göstererek biraz dalgayla "Bana bilmediğim bir şey söyle," dedim.

"Cadıları yenemezsin."

"Ben kimseyi yenemem!"

Geri çekilip "Gitmem lazım," dedim. "Her ne kadar seni daha önceden tanımış olsamda hatırlamadığım için tanıştığımıza memnun oldum."

●●●●

Koca bir yaz geçip gitmiş ve benim yaptığım tek şey korkmak olmuştu. Teyzemle gittiğimiz tatilde bile eğlenememiş sürekli arkamı kollamıştım. Tatil dışında her gün 5'te kalkıyor ve Brad tarafından çalıştırılıyordum. Uykumu aldığım tek bir gün bile yoktu. Darren'ı yavaş yavaş hatırlamaya başlamıştım. Bana güvende hissettiriyordu ama yinede ona fazla bağlanmamaya çalışıyordum. Güvenmemeye çalışıyordum. Sonuçta biz başkaydık. İlk dolunayda kapalı bir ortamda kalmış ve ayın yüzünü görmemiştim. Bu dolunayın etkilerini azaltmıştı. Dönüşmekten korkuyordum ve hiç dönüşmeyen birinin bu klanın başı olması diğer kurtları korkutuyordu. Kötü şeyler yaklaşıyordu, bunu hissedebiliyordum.

●●●●

(With our backs to the wall, the darkness will fall. We never quite through we could lose it all)

(Sırtlarımızı duvara yaslamışken karanlık çökecek. Asla her şeyi kaybedebileceğimizi dile getirmemiştik)

Gözlerim hala kapalıyken telefonumu buldum ve kulağıma götürdüm.

"Alo?"

"Hey, sen hala uyuyor musun? Bugün ilk gün kalk seni uykucu!"

"Alison..." diye mırıldandım. "Saat daha 4 bile değ-" telefonu kulağımdan uzaklaştırıp saate baktım ve o an gözlerim irice açıldı. Saat 7:30'du ve Brad bugün beni zorla uyandırıp antreman yaptırtmamıştı.

"Pekala günaydın, Alison." Sesim uykumun açıldığını belirtircesine canlanmıştı.

"Hey hala Tyler'dan haber yok değil mi?" Elimle gözümü ovuşturup "Hayır," dedim. Her gün bu soruyu sormaktan yorulmuyordu ama ben her gün aynı cevabı vermekten yorulmuştum. Brody'ler taşınmıştı. Ona ulaşamıyordum ve Tyler'dan hiç bir haber yoktu. Neler oluyordu böyle. En ihtiyacım olduğu zamanda kimsenin olmamasından bıkmıştım ve Alison'ın ailesi buraya taşınmasına izin vermediği için yaz bitince geri dönmek zorunda kalmıştı bu yüzden yapayalnızdım.

Saçlarımı karıştırarak yataktan kalkarken "Hazırlanmam gerek. Sonra skype yaparız olur mu?" Dedim. "Olur. Bay." Telefonu yatağa fırlatıp hazırlanmaya koyuldum.

Okulun ilk günü ve ilgi çekmek istemiyordum. Skinny jean ve üzerine önüme ilk çıkan şey olan siyah yazılı tişörtü giydim ve yazısına zerre dikkat etmeden saçımı dağınıkça kuyruk yaptım. Kahvaltı etmeden evden çıktım.

Yolun iki yanını çevreleyen orman bana son günlerde huzursuzluk veriyordu. Ormanın üzerini sis kaplamış ve havalar oldukça soğumuştu ki bunlar huzursuzluk için yeterli sebeplerdi.

Gözümü bir kaç saniyeliğine ıssız yoldan ayırıp, ormana baktığımda arabadan gelen büyük bir gürültü ile arabayı durdurdum ve hızla arabadan inip etrafa baktım. Yerde hiç bir iz yoktu ama arabanın önü sanki bir tıra çarpmışım gibi hasarlıydı. Evden kesinlikle kahvaltı etmeden çıkmamalıydım.

Skinny Jean'imden telefonumu çıkartıp Tyler'a mesaj atmaya koyuldum. Ona yazdan beri neredeyse her gün mesaj atmaktaydım fakat hiç birine dönmüyordu. Onu kaybedene kadar onun benim için ne kadar değerli olduğunu anlayamamam büyük bir aptallıktı.

Kime: Tyler

Arabamı çarpmadığım halde sanki bir tıra çarpmışım gibi yamuldu. Ah, bir saniye. Bu senin umurunda değil.

Telefonu cebime geri koyup, arabaya geri döndüm. 20 dakika sonra okulun kapısından giriş yapmıştım bile.

Kimseyle göz teması kurmamaya çalışarak ilerlerledim ve ilk dersin olduğu sınıfa girdim. Gözlüklü ve kendi halinde olan bir kızın yanı mı yoksa... Etrafına gülücükler saçan ve tehlike vaad eden bir çocuğun yanı mı?

Pekala, gözlüklü kızın yanına oturdum.

"Selam, ben Ivy." Gülümsemesine isteksizce karşılık verip "Megan," dedim. Hayatıma yeni bir arkadaş istemiyordum. Sır saklamaktan yeterince yorulmuştum ve yeni arkadaşlar yeni sorulara, yeni sorularda yalanlara yol açacaktı. Evet, kesinlikle yeni bir arkadaş istemiyordum...

Yemekhane'de tepsime bir elma ve meyve suyu alıp boş bir masaya geçtim. Bir yandan elmamı yerken bir yandan Alison ile mesajlaşıyordum ta ki masam istila edilene kadar.

İlk derste etrafına gülücükler saçan çocuk bir kaç arkadaşıyla masamı istila etmiş bulunuyordu. Onlara en ölümcül bakışlarımı atarken sonunda bay etrafına gülücükler saçan beni fark etti.

"Hey, sen potansiyel eziksin."

"Pardon?" Arkadaşları bana gülmekle meşgulken, bay etrafına gülücükler saçan onları gülümsetebildiği için egosu tarafından okşanmaktaydı.

"Bana baksana sen." Ayağa kalktım fakat boyu benimkinden hala uzundu buna aldırmadan kafamı kaldırıp, kollarımı göğsümde birleştirdim ve "Sen kim oluyorsun da bana etiket takabiliyorsun?" Diye ona diklendim.

"Okulun sahibi oluyorum," der demez arkadaşları tekrar kahkaha dalgasına boğlurken ben içimden teyzeme sövmekteydim. Özel okul diye tutturmasaydı bu duruma da düşmezdim. Ama bir dakika ya!

"Okulun sahibi oluyorsun ama bu masaya oturuyorsun öyle mi? Bu kadar mı az seviliyorsun kendi okulunda." Son kelimeye ayrı bir basmıştım.

"Etrafına bir baksana aptal kız. Sence de istediğim masaya oturamaz mıyım? Dolu olsa bile benim için kalkarlar. Neden biliyor musun? Çünkü erkekler benden korkar. Kızlar ise benim için ölür. Tıpkı senin karşımda bacaklarının titrediği gibi."

Masadan bay etrafına gülücükler saçan'ın tepsisinde olan spagettiyi alıp başından aşağı döktüm ve "Spagetti bile olsan seni yemezdim," dedikten sonra etrafımızda ne ara biriktiğini anlamadığım kalabalığı yarıp yemekhaneden dışarı çıktım.

Bay etrafına gülücükler saçan'ın arkadaşları "Zac, yapma!" Diyerek onu durdurmaya çalışıyordu. Peşimden gelse ne yapabilir ki sanki!

Cebimde titreşen telefonumla Alison'ın aradığını düşünerek duvara yaslandım ve telefonu cebimden çıkarttım.

Bir mesaj yazısıyla kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Mesaj Tyler'dan dı...

Teen WolfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin