Kalbim sana yenildi. Bu ne güzel mağlubiyet çiçeğim. ☁️
————————Son dersimde bitmişti. Derin bir nefes verip büyük kapıdan çıktım. Bahçenin ortasındaki ağacın altında duran boş bank gözüme çarpmıştı. Adımlarımı hızlandırıp banka yerleştim. 2 saat boyunca oturmuştum ve bacaklarım ağrıyordu. Ağrıyor diye isyan etmiyordum, edemiyordum. En azından o ağrıyı hissedebiliyordum. Yürümekten yorulduğumu hissedebiliyordum. Çok ayakta durduğumda bacaklarımın sızladığını hissedebiliyordum. Peki SeokJin? O bunları hissedemiyordu.
Son zamanlarda kendimi sürekli SeokJinle kıyaslar olmuştum. Güldüğüm zaman, çok konuştuğum zaman, koştuğum zaman, eğlendiğim zaman vicdan azabı çeker olmuştum. Bunları yapabilmek ya da yapamamak benim elimde olan bir şey değildi, farkındaydım. Yine de içimdeki sızıya engel olamıyordum. Beraber geçirdiğimiz kısacık 3 hafta da olsa onun çaresizliği beni de etkisi altına almıştı. Dolu dolu gözleri, soğuk fayansın üzerinde ter içinde yatarkenki hali, hızlı nefes alışları gözümün önünden gitmiyordu. Tahminimce şuan hareketsizce yatağında yatıyor olmalıydı. Bense önce derse girmiş ardında burada oturup keyfime bakıyordum. İşte beni rahatsız eden tam olarak buydu.
"Oğlum aşık mısın? Koro halinde bağırıyoruz yine de duymuyorsun."
Jimin enseme vurup karşıma yerleştikten sonra NamJoon, Hoseok ve YoonGi hyungda banka oturmuşlardı.
Gözlerimi devirip Hoseok'un omzuma attığı kolunu ittirdim. Tüm ağırlığını veriyordu ve omuz ağrılarıma hiç yardımcı olmuyordu.
"Ne aşkı Jimin? Aşık olmaya zamanım mı var benim? Güldürme."
"Aşk zaman istemez Taehyung."
NamJoonun derin bir iç çekip söylediklerinden sonra herkesten 'oo' sesleri yükselmeye başlamıştı. Birine aşık olmadığını biliyorduk ama içindeki sanatsal kişilik bu gibi durumlarda hemen ortaya çıkıyordu. Bizde takılmadan edemiyorduk.
"İnce ruhluyum ben, siz ne anlarsınız be. Hödük gibi adamlarsınız."
NamJoon cıkcıklayıp telefonuna dönmüştü. O telefonda neler dönüyordu merak ediyordum. Bir ara telefonunu karıştırmalıydım.
"Ee bize gidiyoruz değil mi? Bakın baştan söylüyorum mızıkçılık yapan olursa arkadaşlıktan men ederim."
"Sakın ol civciv. Geliyoruz işte." dedi Hoseok. Boğazımı temizleyip mahçup bakışlarımı atmaya çalıştım. Ne kadar becerdiğim tartışılırdı tabii.
Jimin bakışlarımdan bir sorun olduğunu anlamış olacak ki ayağa kalkıp "Taehyung mazeret istemiyorum!" diye bağırmıştı.
"Jimin biliyorsun işe gitmem gerekiyor."
"Tamam o zaman işten biraz erken çık işten. Hiç gitme demiyorum, git. 7 de yatır adamı, uyudu de ve gel."
Hayretle Jimine baktım. Cidden bunu söylemiş miydi?
"Ne dediğinin farkında mısın? O hasta ve ona bakmak benim görevim Jimin. Erkenden yatırıp onu tek başına o odada bırakmamı mı söylüyorsun? Bu kadar acımasız olamazsın. Kimse onu insan yerine koymuyorken bunu ben yapıyorum. Onu yalnız bırakmayacağımı söyledim. Uyuyana kadar başında bekleyeceğime söz verdim. Şimdi onu tek başına bırakırsam bana güveni kalır mı sanıyorsun? Konuşamıyor belki ama onun da hisleri var, insanlar ne kadar umursamasan da."
Ses tonumun yükseldiğinin farkındaydım. Ama konu çaresiz biri olunca kendimi tutamıyordum. İnsanların onu adam yerine koymamaları canımı sıkıyordu. En yakınımdan birinden bunu duymak daha da korkutucuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMOREBI |TAEJIN|
FanfictionYanaklarımda hissettiğim yoğun ısıya bir de midemdeki tuhaf kıpırtılar eklenince yerimde huzursuzca kıpırdandım. "Bambaşka bir hayat, bomboş insanlar ve eşsiz gülümsemen... İnan daha güzeline rastlamadım Taehyung."