Kimseden ses çıkmıyordu. Silahın patlamasına eş olarak hafif bir inleme sesi duymuştum, sonrası sessizlikti. Ölüm sessizliği böyle bir şey olmalıydı.
Kollarımın arasında titreyen bedene biraz daha sarıldım. Sakinleştirmek istiyordum ama benim de ondan bir farkım yoktu. Derin nefes alışverişleri kulağımı gıdıklarken silahın yere düşme sesiyle irkildim. Geri çekilmeye korkuyordum. Görecek olduğum şeyler beni korkutuyordu. Bundan sonra ne olacaktı, ne yapacaktık hiçbir fikrim yoktu. Sadece söz verdiğim gibi sonumuza kadar SeokJinin yanında olup elini sıkıca tutacaktım.
Hafifçe geri çekildim. Gözleri bir yere sabitlenmiş şekilde boşluğa bakıyordu. Ellerimin titremesini umursamadan yanaklarına çıkardım. Gözlerini gözlerime hizaladım. Bakıyordu ama görmüyordu, fark etmiştim. Gözleri bana bu kadar duygusuz kalamazdı.
"SeokJin... Lütfen beni gör. Sadece beni gör sevgilim." Bakışlarında hiçbir değişiklik olmazken ağzımdan kaçan ufak hıçkırığa engel olamamıştım. Deli gibi korkuyordum. İyi değildim, iyi değildik.
"Taehyung, SeokJini burdan götür. Eve gidin ve benden haber alana kadar evden çıkmayın."
Yavaşça babasına döndüğümde gözüm yerde yatan bedene takılı kalmıştı. Her yer kandı. Kanın iğrenç kokusu içime işlemişti. Ölü bedenine rağmen yaşıyormuşcasına gözlerinin açık olması midemi bulandırdı. SeokJine bakıyordu. Bize bakıyordu. Hala bize bakıyordu.
"Hadi! Acele edin!"
Zar zor gözlerimi çekip kafamı hızlıca salladım.
"T-tamam... SeokJin gidiyoruz. Hemen gidiyoruz tamam mı?"
İki elini tutup odadan çıkardım. Oldukça yavaş olan adımlarıyla beni takip ediyordu. Bir an önce buradan gitmeliydik. Merdivenleri hızlıca indim. Dış kapıyı açıp önce SeokJini çıkardım, ardından da kendim çıktım. Temiz havayı içime çekerken gözlerim dolmuştu. Neler yaşamıştık öyle?
YoonGi Hyung arabadan uzaklaşıp yanımıza geldiğinde endişeli bakışlarını ikimizin üzerinde gezdirdi. Olacakları zaten biliyordu. Çok şaşırmamış olmalıydı. Tek elini SeokJinin omzuna atıp hafifçe sıktı.
"SeokJin..."
"YoonGi ben-" cümlesini tamamlayamadan olduğu yere çöküp midesindekileri çıkarmaya başladı. Yanına eğilip başımı koluna yasladım. Teselli bile edemedim. Ne diyebilirdim ki? Yaptığı akıl almaz bir şeydi. Teselli sözcüğü bile bırakmamıştı bana.
YoonGi hyungun uzattığı suyla ağzını çalkaladıktan sonra elini tutup onu ayağa kaldırdım. "Hemen eve gidelim hyung."
"Burası ne olacak Taehyung?"
"Babası halledeceğini söyledi. Eve gitmeliymişiz, ondan haber alana kadar da çıkmamalıymışız."
————————
Saati kontrol edip banyonun kapısının önünde bir ileri bir geri yürümeye devam ettim. Eve gelir gelmez SeokJin banyoya girmişti. Neredeyse 45 dakika olmuştu fakat hala çıkmıyordu. Kapının önüne yaklaşıp tıktıkladım.
"SeokJin?" Biraz sonra su sesi kesilmişti. Birkaç adım gerileyip kapının açılmasını seyrettim. Saçlarını kuruladığı havluyu ensesine asıp işaret parmağıyla hafifçe yanağımı okşadı.
"Biraz yatacağım Taehyung. Sen de dinlen."
Bir şey söylememe izin vermeden odasına girmişti. Giyinmesi için biraz bekledikten sonra ben de peşinden girdim. Yatakta arkası dönük bir şekilde yatıyordu. Fazla ses çıkarmadan yanına yerleşip kollarımı beline doladım. Babası arar belki diye tek elimde de telefonu vardı. Dudaklarımı ensesine hafifçe bastırıp gözlerim kapadım. Sadece kötü bir kabus olmasını diliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMOREBI |TAEJIN|
FanfictionYanaklarımda hissettiğim yoğun ısıya bir de midemdeki tuhaf kıpırtılar eklenince yerimde huzursuzca kıpırdandım. "Bambaşka bir hayat, bomboş insanlar ve eşsiz gülümsemen... İnan daha güzeline rastlamadım Taehyung."