10

2.3K 302 153
                                    

Sen hep aynı iklimde gül bana, mevsimi boşver. ☁️

"Yardım et."

Duyduğum şeyden emin olmak için bir süre bekledim. Az önceki ses SeokJine mi aitti? O konuşmuş muydu? Arkamı dönüp sesin ondan çıkıp çıkmadığına emin olmak istedim. Adımlarımı hızlandırıp yanına oturdum. Sol gözünden bir damla yaş yanağına doğru inmişti. Yaşın yanağında yaptığı izi elimle sildim.

"SeokJin sen... Az önce konuştun mu? O ses senindi değil mi? SeokJin... Başardın mı?"

Gözlerimin dolmasına engel olmamıştım. Haftalardır konuşması için bir çok şey yapmıştım. Bunların karşılığını alabilmek inanılmaz bir şeydi. Sadece bu da değildi. Sesi o kadar büyüleyiciydi ki, konuşamaması bu dünyaya haksızlık olurdu. Sol elimi yüzüne çıkarıp yanağını okşadım.

"SeokJin, bir daha. Lütfen bir daha dene."

Nefesleri hızlanırken ağzını araladı.

"Yardım et, Taehyung."

Adımı onun sesinden duymak bambaşkaydı. Onu duyabilmek bambaşkaydı. Benimle konuşması inanılmazdı. Mutluydum. Ona ulaşabildiğim için dünyanın en mutlu insanıydım o an.

"Merak etme. Sana yardım edeceğim. Her şey geçecek SeokJin."

Ufak kahkahama eş olarak dolu gözlerimden birkaç damla SeokJinin eline düşmüştü. Islak yerleri tekrar elimle sildim.

"Bana, sana ne yaptığını söyle SeokJin. Söyle bana."

Beklentiyle gözlerine bakmaya başladım. Ağzını yavaşça açtığında yine aynı şeyleri söylemişti.

"Yardım et."

"Edeceğim. Gerçekten edeceğim SeokJin. Ama bana ne yaptığını söylemen lazım. Lütfen."

Dediklerimden hemen sonra gözlerinden hızlıca yaşlar akmaya başladı. Neler oluyordu, neler dönüyordu anlamıyordum. SeokJinin başka bir şey söylememesine üzülsem de, yine de konuştuğu için mutluydum.

Ağladığını görmek içimi acıtıyordu. Nefes alışları hızlanınca kollarımı boynuna doladım.

"Ağlama. Konuşana kadar bekleyeceğim. Seni koruyacağım tamam mı?"

Saçlarına öpücük kondurup ayağa kalktım.

"Hemen geleceğim."

Onu arkamda bırakıp odadan çıktım. Ne yapmıştı bilmiyordum ama hesap soracaktım. Çaresiz bir çocuğu o şekilde ağlatmak da neyin nesiydi?

Önce salona bakmıştım. Kimseyi göremeyince mutfaktaki hizmetlilerden birini durdurdum.

"Pardon, MinAh Hanım evde mi?"

Kadın kafasını sallayıp "Evet, çalışma odasında olmalı." diye cevap vermişti. Eğilip teşekkür ettikten sonra bir üst kattaki odaya çıktım. Eşinin orada olmadığını umduktan sonra kapıyı çalma zahmetinde bulunmadan odaya girdim. Kadın elindeki dergiyi, beni görünce yanına bırakmış ayağa kalkmıştı.

"Kimleri görüyorum? Bu ziyaretini neye borçluyuz?"

Cilveli bir şekilde yanıma geldiğinde mide bulantıma engel olamamıştım. Etkileneceğimi mi düşünüyordu?

"Açık konuşacağım. Sende açık konuşacaksın. SeokJine ne yaptın?"

Kadın kaşlarını kaldırdıktan sonra yüzüne yapmacık bir gülümseme yerleştirmişti.

"Bir şey yapmadım. Daha önce de söylemiştim."

"Çocuk yok karşında. Her şeyin farkındayım. Bana doğruyu söyle."

Dudaklarını oldukça yavaş bir şekilde yalayınca gözlerimi devirmiştim. Çok basit numaralardı bunlar. Oldukça basit numaralardı.

"Acı çekmesinden hoşlanıyorumdur belki?"

Seğiren gözüme engel olamamıştım.

"Ne saçmalıyorsun?"

"Bide öylece karşılık veremeden duruyor ya, yazık. Yapabildiği tek şey göz yaşı dökmek. Çaresizce bakıyor gözlerimin içine. Her seferinde gözleriyle yalvarıyor bana. Ama ben onu dinlemiyorum."

Ufak bir kahkaha attığında içimdeki sinirle beraber kolundan tutup kadını duvara yasladım. Şuan ona ne yapsam hak ediyordu. Aklıma SeokJinin banyoda yatan hali geliyordu. O yerde yatarken bu kadın karşısında pis pis sırıtıyordu demek ki.

"Neden yapıyorsun?! O sana ne yapmış olabilir ki? Seni pişman ederim. Duydun mu beni? Ona bir daha yaklaşmayacaksı-"

Kapının tıklatıldığını duyunca geriye çekilecektim ki kadın tişörtümden tutup beni kendine doğru çekmişti. Ne olduğunu anlamaya çalışırken içeriye hizmetlilerden biri girmişti. Olduğumuz pozisyonu yanlış anlamış olacak ki gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra özür dileyerek dışarıya çıkmıştı.

Kadının kolunu bırakıp ondan uzaklaştım.

"Ne yaptığını sanıyorsun? Kadın yanlış anladı!"

Sırıtışını silmeden "Yoo, gayet doğru anladı." dedikten sonra tek eliyle saçlarını karıştırdı. Ardından rujunu hafifçe dağıttıktan sonra dibime kadar girerek konuştu.

"Eğer benimle uğraşmaya devam edersen bana saldırdığını kocama söylerim. Hem şahidim de var artık. Sonra kovulursun ve bir daha oğlumu göremezsin."

Göz kırpıp odadan çıktı. Peşinden hayretle bakakaldım. Ne gibi bir oyunun içine düşmüştüm?

"Şeytan." diye mırıldandıktan sonra hizmetli kadını bulmak için mutfağa indim. Yanılmamıştım, oradaydı. Beni görünce kaşlarını çatıp arkasını dönmüştü.

"Afedersiniz ama az önce olanları yanlış anladınız. Ben sadece bir şey sormak için yanına gitmiştim v-"

"Açıklama yapmayın lütfen. Müsaadenizle işim var."

Kadın hızlıca mutfaktan çıktığında yapacak başka bir şeyim kalmadığı için SeokJinin yanına gitmiştim. Odaya girdiğimde yüzüme gerçek olduğuna inandığım bir gülümseme yerleştirdim. MinAhla ve hizmetli kadınla sonra ilgilenecektim.

SeokJin bıraktığım gibi duruyordu. Gidip yatağına oturdum. Bakışları bana dönerken, yüzü bıraktığımın aksine daha iyi görünüyordu.

"Ben geldim. Daha iyi görünüyorsun. Daha da iyi olacaksın merak etme."

Hafifçe kafasını sallamıştı. Harika gidiyordu. Harika ilerlemeler kaydediyorduk beraber.

"Bugün çıkışta maaşımı alacağım biliyor musun? Alsında haftaya almam gerekiyordu ama NamJoon'un evinden taşınmak istiyorum. Bu yüzden babandan rica ettim. O da kabul etti. Çok iyi bir baban var. Seni de çok seviyor olmalı."

Yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirip dağılan saçlarını düzelttim. Şöyle bir alıcı gözüyle bakınca da yakışıklı çocuktu. Gerçi direk baksanız da yakışıklıydı. Kısacası her türlü yakışıklı biriydi.

"Baya yakışıklısınız SeokJin Bey. Kıskandım sizi şuan."

Yüzünde hafif bir tebessüm belirince ellerimi saçından çekip telefonumu çıkardım.

"Fotoğraf çekilelim mi? Hem anı biriktirmiş oluruz. İlerde bunlara bakıp güleriz. Ne dersin?"

Gözlerini kapatıp açınca karşısından kalkıp yanına yerleştim. Ön kamerayı da ayarladıktan sonra peş peşe bir sürü fotoğraf çektim. Sonra hepsini sırayla ona da gösterdim.

"Senin yanında kötü çıkıyorum bu haksızlık."

Gerçekten de fotoğrafta Yunan heykelinin yanında bostan korkuluğu gibi kalmıştım. Yine de resimler güzeldi. Çünkü içinde ikimiz vardık. Çünkü SeokJin vardı.

KOMOREBI |TAEJIN|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin