Her yanım, her anım sen. ☁️
"Yeter be! Tam karşımdasın, gözlerime öyle güzel bakıyorsun ki yemişim 3 yılını! Seviyorum seni tamam mı? Aşığım sana, aynı ilk günkü gibi. MiSoo kapa gözlerini küçük velet. Sen de gel buraya." MiSoo'yu gözümün yanıyla kontrol edip SeokJinin ensesinden tutup kendime çektim. Şaşkınlıkla açılmış dudaklarını kendi dudaklarımla kapatıp öpmeye başladım. O an her şeyi unutmuştum. Nerede olduğumuzu, ne yaptığımızı, bundan sonra ne yapacağımızı...
SeokJinin ellerini belimde hissedince kendimi ona biraz daha bastırdım. Resmen üç yılın acısını çıkarıyor gibiydik.
"Aaa annemle babam bile böyle öpüşmemişti!"
Duyduğum sesle gözlerimi açıp yavaşça SeokJin'den ayrıldım. Dudaklarımı yalayıp ıslaklığı hissettiğimde utançla yüzümü eğdim. Tanrım... Az önce ben ne yapmıştım?
"Taehyung?"
Ellerimi yanaklarıma bastırıp kafamı ona çevirdim. Yüzünde tuhaf bir gülümseme vardı ve bu beni utandırıyordu.
"Ne? Ne oldu? Hiçbir şey olmadı. Olmadı dimi? Hayır, olmadı. Az önce hiçbir şey olmadı SeokJin. Tanrım... Ne yapacağım?! Herkes bizi izledi!"
SeokJin ve MiSoo gülmeye başladığında yanımda duran çantamla yüzümü kapatıp koşarak yemekhaneden çıktım.
————————
"Ne demek gelemem?!"
Oflayıp derin bir nefes verdim. Bunu anlamak neden bu kadar zordu?
"Gelemem diyorum Joon! Neden anlamıyorsun?!"
"Ben itiraz kabul etmiyorum Bay Kim. Hepimiz buradayız ve sen de 5 dakika içinde burada olacaksın. Olmazsan neler yapabileceğimi tahmin et."
"Ne yapacakmışsın?"
"SeokJine o rezil anılarının hepsini anlatırım Taehyung!"
Ağzımı kocaman açıp bağırdım. "Yapamazsın! Adamın benden soğumasını mı istiyorsun be?!"
"Aaa ne alaka? Sadece buraya gelmen için seni tehdit ediyorum. 4 dakikan kaldı. Yerinde olsam koşarak gelirdim." Hemen ardından telefon yüzüme kapanmıştı. Telefonu koltuğa fırlatıp bir müddet yerimde tepindim. Joon'un kafasını ısıracaktım.
4 dakikam kaldığı aklıma gelince koşarak odama gidip dolabımı açtım. Madem o yaptığım şeyden sonra SeokJinin karşısına ilk defa çıkacaktım, biraz özenmeliydim. Normalde olsa tişört şortla giderdim ama bugün olmazdı. Dünden sonra her şey birazcık daha farklı olacaktı.
Dolaba biraz bakındıktan sonra bordo ipek gömleğimle siyah pantolonumu elime alıp hızlıca giyindim. 4 dakikam geçmişti büyük ihtimalle. Yine Joon'un insafına kalmıştım yani. Cüzdanımı cebime sıkışıp saçlarımı da dağıttıktan sonra evden çıktım. Neyse ki evim Joon'un evine yakındı. Terlememek için koşmadan, büyük ve hızlı adımlarla yürüdüm. Beş dakika içinde varmıştım. Merdivenleri yavaş yavaş çıkıp kapıya ulaştım. O kadar utanıyordum ki, birazdan buharlaşıp yok olabilirdim. Ellerimle yanaklarımı tutup sakinleşmeye çalıştım. Bundan kaçış yoktu. Korkarak da olsa zile basıp açılmasını bekledim. SeokJinin açmaması için dua ediyordum içimden. Neyseki kapı küçük cadı MiSoo tarafından açılmıştı.
"Aaa Aşk gelmiş!"
Elimi saçlarına getirip onu kızdırmak için baya bir karıştırdım. Bağırmaya başlayınca da yanaklarını sıkıp "Aman aman, kadar da tatlısın sen öyle. Bu evden de çıktığın yok zaten." diye mırıldanıp içeri girdim. Salonda gözümü gezdirip SeokJini aradım ama o hariç herkes burdaydı. Üzülmüştüm. Utanıyor olsam da onu özlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMOREBI |TAEJIN|
FanfictionYanaklarımda hissettiğim yoğun ısıya bir de midemdeki tuhaf kıpırtılar eklenince yerimde huzursuzca kıpırdandım. "Bambaşka bir hayat, bomboş insanlar ve eşsiz gülümsemen... İnan daha güzeline rastlamadım Taehyung."