Yine bir cehennem var yastığımda, gel artık.☁️
"Ağlama TaeHyung."
Nefesimi tutmuş yaşadığım anın gerçekliğini sorguluyordum. Sırtımda ve saçımda hissettiğim eller SeokJinin elleri miydi? Ellerini gerçekten kullanabilmiş miydi? Bu da yetmez gibi bir de bana ağlama demişti değil mi?
"S-SeokJin, sen..."
Yavaşça nefesimi verip geriye çekildim. Dolu gözlerine inat yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirmişti. Saçımdaki elini indirip yanağımdaki ıslaklıklarda beceriksizce gezdirdi. Titreyen ellerimle yanağımdaki elini kavrayıp gerçekliğini sorgularcasına gözlerine baktım.
"SeokJin... Ellerin..."
Yavaşça kafasını sallamıştı.
"Az önce bir de ağlama mı dedin? Yoksa ben şokla kendi kendime mi uydurdum onu?"
Kafasını sağa sola sallayıp "Artık ağlama TaeHyung." demişti. Resmen iki kelimeden fazla cümle kurmuştu! Dediği şeye aldırmadan bağıra bağıra ağlamaya başlamıştım.
"SeokJin sonunda başardık! Herkese inat başardık değil mi?"
Akan burnumu tişörtümün eteklerine silip kollarımı tekrar SeokJinin boynuna sarmıştım. Normalde bu kadar duygusal biri değildim. Ama bugün sabrımın dolum noktası taşmıştı. Bir şekilde içimi boşaltmam gerekiyordu. Eh en uygun yer de SeokJinin bebeksi boynu olmalıydı. Neyse ki SeokJinin elleri de çok geçmeden sırtımdaki yerini almıştı. Sanırım artık ellerinin ve sözlerinin varlığına alışmalıydım.
———————
İyi haber SeokJin ellerini ciddi ciddi kullanmaya başlamıştı. Kavrama noktasında biraz sıkıntı yaşıyordu ama ona uygun egzersizler yaptırarak bu sorunu halledebilirdik.
Kötü haber ise konuşmalarıma evet ya da hayırdan başka uzun bir cevap alamıyordum. Ama olsun, bu da bizim için büyük bir gelişmeydi. En azından ilk günden bu zamana ne kadar yol kat ettiğimizi görebiliyordum.
Yatağında sağ eliyle kalemi kavramaya çalışan SeokJinin saçını gülerek karıştırdıktan sonra yatağına oturmuştum.
"Zor geliyor değil mi?"
Kafasını sallamıştı.
"Kafanı sallamak yerine cevap versen daha iyi olmaz mı SeokJin?"
Gözlerini yavaşça gözlerimle buluşturduktan sonra kısık sesiyle "Evet." diye mırıldanmıştı. Evet, bir de bu sorunumuz vardı. Asla sesli konuşmuyor, hep fısıldıyordu.
Konuyu değiştirmek adına elini tutup "Babana hemen haber vermeliyiz! Kim bilir ne kadar sevinecek." dediğimde ellerimi sıkıca tutup "Hayır." demişti yine.
Şaşkınlıkla kaşlarım havalanmış "Neden peki?" diye sormuştum. Kafasını hızlıca sallayıp "Hayır, lütfen." diye fısıldadı.
Sıkıca tuttuğu ellerimi gevşetmesi adına gülümseyip kafamı salladım.
"Tamam SeokJin. Sen istediğin zaman söyleriz. Ama bana nedenini söyler misin? Merak ediyorum."
Yine kafasını sallamaya başladığı an kapı tıktıklanmıştı. SeokJin tutmaya çalıştığı kalemi bana doğru atmış arkasına yaslanmıştı.
Kalemi çaktırmadan elime alıp kapıya döndüğümde gördüğüm suratla gözlerimi devirmeden edememiştim. Her anımızı bozmak zorunda mıydı bu kadın?
"Rahatsız etmiyorum umarım?"
"Ettiniz bile."
Kadın yapmacık bir gülümseme bıraktıktan sonra elindeki minik hap ve suyla SeokJinin yanına yaklaştı.
"Oğlum, ilaç zamanın geldi. Aç bakalım ağzını."
Elindeki ilacı ağzına doğru uzattığında elimle kadını durdurdum.
"Ne ilacı bu? Benim neden haberim yok?"
"Bu SeokJinin aydan aya aldığı bir ilaç. Babası özellikle benim kontrolümde olmasını istemişti. İnanmıyorsan gidip babasıyla konuş."
Elimi yavaşça indirip kendimi geri çektim. Bir şeyler karıştırıyor olsa DongHo Beyi işin içine sokmazdı.
Hapı ağzına doğru uzattığında SeokJin kafasını cam tarafına çevirmişti. İçmek istemiyordu. Belki de o kadının elinden içmek istemiyordu.
"Oğlum hadi ama! İlacını içmelisin ki bir an önce iyileş."
Gözleri bana kaydığında söyleyeceklerini önceden tahmin edebildiğim için hapı ve suyu elinden alıp "Bana verin, ben içiririm." dedim.
Kadın "Mutlaka içirmelisin ama." dediğinde kafamı sallayarak onu geçiştirdim. Çok geçmeden odadan çıkmıştı.
Elimdeki suyu yatağın yanındaki komidinin üzerine bırakıp SeokJini kolundan dürttüm.
"SeokJin hadi ilacını iç."
Cevap olarak sadece omuzunu silktiğinde kafasını tutup kendime çevirdim.
"Sorun ne? Neden içmiyorsun? Hem de bu kadar gelişme yaşamışken..."
Birkaç kez gözlerini kırpıştırdıktan sonra bir şey söyleyecek gibi ağzını açmıştı ama bir şey demeden tekrar kapatmıştı. Elimle elini kavrayıp destek vermek için sıkıca tuttum.
"Anlat SeokJin. Ne olursa olsun ben senin tarafındayım."
Kafasını sallamıştı ama yine konuşmak adına hiçbir çaba göstermiyordu.
"İçmek istemiyor musun?"
"Hayır."
"Peki gerçek bir sebebin var mı?"
"Evet."
Kafamı sallayıp elimdeki hapı cama doğru fırlattım.
"İstemediğin hiçbir şeyi yaşamayacaksın SeokJin, hiç merak etme."
Ve SeokJinden kocaman bir gülümseme kazanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMOREBI |TAEJIN|
FanfictionYanaklarımda hissettiğim yoğun ısıya bir de midemdeki tuhaf kıpırtılar eklenince yerimde huzursuzca kıpırdandım. "Bambaşka bir hayat, bomboş insanlar ve eşsiz gülümsemen... İnan daha güzeline rastlamadım Taehyung."