Hiçbir tesadüf senin kadar muhteşem değil. ☁️
NamJoon'un evinden çıkıp her zamanki kafeye gittim. SooJi'nin orada olacağına emindim. Yanılmamıştım. Masada oturmuş buzlu kahvesini içiyordu. Masasına gidip karşısına oturdum. Suratı hemen gülmüştü.
"Selam."
"Selam. Bugün NamJoona gitmeyecek miydin? Öyle söylemiştin sanki?"
Kafamı sallayıp kahvesini önüme çektim. Birazını içip tekrar ona uzattım.
"Gittim zaten ama geri geldim. O da ordaydı."
Gözlerini büyütüp elimin üzerine elini yerleştirdi.
"Sorun yok değil mi?"
"Sorun kendisi."
Karşımdaki sandalyeden kalkıp yanıma geldi.
"Taehyung bunu bir gün zaten yaşayacaktın. Bu kadar tepki verme. Görmezden gel. Onu umursama. Sen çok güçlüsün, eskisi gibi değilsin. Seni bu kadar etkilemesine izin verme."
Haklıydı. Daha güçlüydüm. Duygularımı kontrol edebiliyordum. Çok kırılmıştım, çok üzülmüştüm. O günlerin etkisinden zar zor çıkmıştım. Bir daha beni eski halime döndürmesine izin veremezdim.
"Öyle SooJi ama dediğin kadar kolay olmuyor. Ona o kadar kırgın ve kızgınım ki her yaptığı şeye sinirleniyorum. Konuştuğumuz gibi, beni nasıl kırdıysa ben de onu kırıyorum, hatta parçalıyorum. Ama geçmiyor işte. Ne sinirim azalıyor ne de kırgınlığım. İçimde gereksiz bir duygu oluşuyor sanki. Ne yapacağımı bilemiyorum."
Derin bir nefes verip elini kolumun üzerine yerleştirdi.
"Öncelikle sakin ol Taehyung. Panik her şeyi mahveder. Sen umursamamaya devam et. Eminim pes edecektir. Onu düşünme, aklını başka şeylerle meşgul et. Sana her zaman yardım edeceğim."
"Teşekkürler SooJi."
————————
Eve geçeceğim sırada NamJoon aramıştı. Herkesin orada toplanacağını mutlaka gelmem gerektiğini söylemişti. Gitmezsem beni bir daha aramayacağını da eklemişti. Şimdi ise oraya gidiyordum.
İçimde tekrar o tuhaf duygu oluşmuştu. Derin bir nefes verip gözüme dolan yaşları geri gönderdim. Ben güçlüydüm, her zaman da öyle kalacaktım. SeokJini her gördüğümde güçlü kişiliğim yıkılacakmış gibi hissediyordum. Onu bile bile kırıyordum. Kırmakla da kalmıyor bir de parçalarının üzerinden geçiyordum. Bunu yaparsam kırgınlığım biraz olsun geçer diye düşünüyordum ama hiçbir etkisi olmuyordu. Onun gözlerinde gördüğüm kırgınlık beni daha da sinirlendiriyordu. Kendime sinirleniyordum. Bizi bu hale getirdiği için ona sinirleniyordum. Ona olan tüm kırgınlığım da sinirim de buydu aslında. Bizi bu hale getirmesiydi.
Tanıdık ev görüş açıma girince hızlıca iki katı çıkıp zile bastım. SeokJin açar belki diye sağımı solumu kontrol edip yüzüme sert bakışımı yerleştirdim. Fakat kapıyı Joon açmıştı.
"Gelmeseydin seni dövecektim."
"Geldik işte, çekil bakayım."
Onu kenara itip salona geçtim. Tüm kadro koltuklara yerleşmişlerdi. Fazladan JungKook bile vardı. Onunla göz göze gelince suratımı ekşitip farklı tarafa döndüm. Şu çocuğa ayrıca sinir oluyordum.
"Selam, napıyorsunuz?"
Hoseok elindeki kolayı bana uzatıp "Seni bekliyorduk, otur bakalım." demiş, beni tekli koltuğa fırlatmıştı. Nezaketine gözlerim yaşarırken SeokJinin burada olmadığını fark etmiştim. Çaktırmadan ortalığa göz attım. Gerçekten de yoktu. Sanırım sabah söylediği şeyi yapıyordu. Ben varken ortaya çıkmayacaktı. Omuz silkip konuştukları konuya odaklanmaya çalıştım. Mezuniyet hakkında konuşuyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMOREBI |TAEJIN|
FanfictionYanaklarımda hissettiğim yoğun ısıya bir de midemdeki tuhaf kıpırtılar eklenince yerimde huzursuzca kıpırdandım. "Bambaşka bir hayat, bomboş insanlar ve eşsiz gülümsemen... İnan daha güzeline rastlamadım Taehyung."