Hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar. ☁️
Düzenli nefes alışverişlerinden sonra uyuduğunu anlayıp yavaşça yataktan kalktım. İnce battaniyesini boynuna kadar çekip sağının solunun açık olmadığına emin olduktan sonra alnına minik bir öpücük kondurdum. Bir bebekten farkı yoktu ve ben bu bebeği çok seviyordum.
Ona bir şey olabileceği gerçeğiyle ikinci kez yüzleşmiştim. Kabus gibi günler geçirsem de onun neşesi beni yine eski halime geri getirmişti. Kendimi suçlamıştım, öyleydim de. Benim yüzümden Taehyunga zarar gelebileceği gerçeği canımı oldukça yakmıştı.
Hastaneden 3 gün önce taburcu olmuştu. Onu bir an olsun yalnız bırakamıyordum. Yanında olmadığım her dakika birisi bir şey yapacakmış gibi hissediyordum. Gözüm hep üzerinde, elim hep güzel ellerinin arasında olmalıydı. Çocuklar bunu sapıtma derecesine getirdiğimi düşünseler de çok takmamıştım onları. Şahsen Taehyungla yapışık ikiz gibi yaşamaktan daha güzel ne olabilirdi bilemiyordum.
Beyazın hakim olduğu odada onu yalnız bırakıp ses çıkarmamaya özen göstererek kapıyı arkamdan kapattım. Evde NamJoon'dan başka kimse yoktu. O da mutfakta bir şeyler atıştırıyordu. Beni gördüğünde ağzı dolu olduğu için hafifçe kafasını sallamıştı. Kapıdan ufak bir gülümsemeyle karşılık verip balkona çıktım. Ezbere bildiğim numarayı tuşlayıp telefonu kulağıma götürdüm.
"Oh SeokJin! Ben de aramanı bekliyordum."
"Selam dostum. Üzgünüm, Taehyungla beraberdim."
"Taehyung nasıl? Daha iyi mi? Ağrısı yok değil mi?"
"İyi olduğunu söylüyor ama emin değilim. Yanında olmayınca içim huzursuz oluyor."
"Tahmin edebiliyorum. Nikah şahidime iyi bak!" Gülerek söylediği şeye karşı ufak bir kıkırtı bırakıp boğazımı temizledim.
"Hiç şüphen olmasın, o artık emin ellerde. Sen ne yaptın?"
"Senden haber bekliyorum. Herhangi bir sıkıntı yok. Gözüm onun üzerinde. Ayrıca oldukça korkmuş, kaçacağını sanmıyorum."
"Güzel. Ben birazdan geleceğim. Bir an önce bu işi halletmek istiyorum."
"SeokJin aklında ne var?"
"Sadece herkesin cezasını çekmesini istiyorum MinHo. Endişelenme, ne yaptığımın ve ne yapacağımın farkındayım."
"Sen öyle diyorsan... Ah bu arada biletleri ayarladım. Bu cuma gecesi saat 22.15'de uçağınız. Taehyungun haberi yok değil mi? Sürpriz yapacaksın sanırım."
Görmeyeceğini bilsem de yavaşça kafamı salladım. "Evet, haberi yok. Ama buralardan biraz uzaklaşmasını istiyorum. Çok şey yaşadık, kolay değildi. Neyse, Taehyunga bakmam lazım MinHo. Çıkmadan önce sana mesaj atarım."
"Tamamdır, bekliyorum seni."
Telefonu kapatıp balkondan içeriye girdim. NamJoon oturduğu koltukta kıstığı gözleriyle bana bakıyordu. Kafamı "Ne oldu?" dercesine salladığımda omuzlarını silkmekle yetindi. "Konuşmalarına kulak misafiri oldum da. Nereye gidiyorsunuz bakalım? Hem de ev arkadaşına haber vermeden."
"Bali'ye iki kişilik bilet aldım Joon. Taehyungun haberi yok. Gelir mi sence?"
Gözlerini abartılı bir şekilde devirdi. "Bir de soruyor musun? Taehyungun en büyük hayallerinden biri oraya gitmek. Bir de seninle olunca uça uça gider herhalde."
Gülümseyip omzunu patpatladım. "Umarım öyle olur Joon. Neyse ben bir Taehyunga bakayım."
Yattığı odanın kapısını hafifçe aralayıp kafamı içeri soktum. Sırtını yatak başlığına yaslamış telefonuyla ilgileniyordu. Kapıyı biraz daha açtığımda gözleri bana dönmüştü. Yüzüne oluşan kare gülümsemesini görünce yanına oturup dudaklarımı yumuşak yanağına bastırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMOREBI |TAEJIN|
FanfictionYanaklarımda hissettiğim yoğun ısıya bir de midemdeki tuhaf kıpırtılar eklenince yerimde huzursuzca kıpırdandım. "Bambaşka bir hayat, bomboş insanlar ve eşsiz gülümsemen... İnan daha güzeline rastlamadım Taehyung."