4.BÖLÜM PART-1
Gökhan beni evden aldı, kendi evine götürdü. Bu yolculuk süresi yaklaşık yirmi dakika sürdü ve ben yirmi dakika boyunca cümle niteliği taşıyabilecek birkaç kelimeden fazlasını söyleyemedim. Aklım o kadar karışmıştı ki.. Evet, karışmıştı. İnkarlarım, fikirlerimin önüne engel koysa da bir kalbim vardı. Ve bunu bedenimin her bir zerresinde hissederken, bana karşı dile getirilen şeylere sırt dönemiyordum.
Kerem'i hayatıma sokmak için can atan, onun güzeller güzeli annesine ne demem gerektiğini bilemedim. Saçma geliyordu, yasak geliyordu, hayal geliyordu, nefesimi kesiyor, beni zorluyordu.. Ama işte, kadının zamanında hissettiği aşkı duyduğumdan, onu geri püskürtmenin anlamını bilemiyordum.
Ve bu beni korkutuyordu.
Kafam karışıktı. Ne istediğimi gerçekten bilmiyordum. Geç olmadan demişti, zaman geçiyor demişti, sen büyüdün demişti.. Evet, büyümüştüm. Ve şimdiden aklıma sokulan karışıklıklarla bundan nefret ettim.
Eve girdiğimde ise çılgınlar gibi eğlenen, son ses müzikte kopan bir gençlik gördüm. Yüzümdeki gülümsemeye engel olamadım.
“Bu kadar sesten sonra seni apartmanda barındırmayacaklar.” diye Gökhan'a resmen bağırmak zorunda kalmıştım.
Bana dipsiz okyanusları andıran o mavileriyle baktı ve çapkın bir gülümseyiş verdi.
“Gereken tüm tedbirler alındı prenses.” dedi ve dudaklarıma büyük arzulu bir öpücük kondurdu.
Yanaklarımın al al olduğunu hissedebiliyordum; ama beni en çok utandıran içerideki tuhaf ve çılgın kalabalıktı. Birden ıslıklar yükseldi ve ben dönüp bakmadan ne olduğunu kavrayamadan hepsi üzerime doğru geldi.
Bir iki adım geriye gittim, ama bedenim Gökhan'a çarptı. Dönüp ne yaptıklarını soramadan beni belimden yakaladı ve başının üzerinden daha yukarıya bir bebek gibi kaldırdı. Dünyaya ve çığlıklar atan kalabalığa daha tepeden bakmaya başladım.
Bu duyguyu sevmiştim.
Burçin'i, yarısını bile zor tanıdığım insanların arasında buldum. Bir elinde kola bardağı bana bakarak resmen çığlıklar atıyordu. Alkışlar ve büyük bir gürültü eşliğinde Gökhan'ın büyük salonuna onun kolları arasında taşındım.
Sonunda ayaklarım yere bastığında, heyecanla arkamı dönüp Gökhan'a baktım. Bu havalı giriş gerçekten çok hoşuma gitmişti. Kendimi tutamadım kollarımı ona sımsıkı doladım ve onu öptüm. O an gerçekten ne düşünüyordum bilmiyordum; ama yaşadığım an inanılmaz keyifli gelmişti. Bana bunu sunun fatihe teşekkürü borç bildim.
Tekrar kulaklarıma ciddi zarar verecek bir ses tufanından sonra Gökhan kendini keyifli bir surat ifadesiyle çekip benim ardımı dönmemi sağladı. Üzerinde daha geçen Gökhan'a verdiğim poz resmedilmiş bir pasta gelmişti. Ellerimde kitaplarım, saçlarımı iki yanıma atmışım, tüm içtenliğimle gülüyordum.
Ve o an aklımda Kerem vardı.
Beni yine bir hafta süredir aramıyor, telefon çağrılarıma geri dönmüyordu. Dertli dertli neler yaptığını düşünürken, aramıza yine neyin girdiğini düşünüyordum. Daha sonra aradığında yine çok meşgul olduğunu, çok yoğun bir hafta geçirdiğini söylemişti. Ama ben ne kadar yoğun olsam da onu aklımdan çıkaramıyordum ki...
Yüzümdeki genişleyen sırıtış bir anda sönmüştü. Pastanın üzerindeki kıza bakıyordum. Pozu sevgilisine verirken, gözlerinde çocukluk arkadaşına karşı kırgınlık ve özlem tütüyordu.
Sonra tabii Yağmur Teyzem'in sözleri çalındı kulaklarıma.
“Ben aslında seninle Kerem'i düşünmüştüm her zaman...”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluğumun Kokusu - TAMAMLANDI #Wattys2015
Romance"Seni çok seviyorum ben.. O aptal filmlerdeki çiftler gibi davranmayalım. Hemen ayrılmak için yer arayanlar var ya onlar işte... Hem hayatta çok az şey böyle nadir bulunur. Öyle ki bizim hikayemizde tuhaf sahip şeyler var. Karşı konulamaz ve insana...