Yaşadığımız o sıcak kavuşmadan sonra, ailem, ben ve Kerem Yağmur Teyze'mlere gittik. Zavallı teyzem bana öyle bir sarıldı ki, bir desteğe ihtiyacı olduğunu görebiliyordum.
Benim de vardı. Ama bunları düşünmemeye çalışıyordum. Kerem'in yanı başımda olması sanırım şimdilik bana yetiyordu. Yaşayacağım o acılı ayrılığı unutmaya çalışarak, bugünün keyfini çıkarmaya çalışıyordum. Zaten sevgili küçük ailem de öyle yaptı.
Robert'ı görünce bir hayli şaşırdım. Yeşil gözleri tıpkı benimkileri andırıyordu. Uzun boyu ve iri bedeniyle çok yakışıklı bir çocuk olmuştu. Çat pat Türkçe konuşabiliyordu, ama söylediği aksanlı kelimeler hepimizi eğlendiriyordu. Bazen ne dediğini anlamadığımız için Kerem tercüme etmek zorunda kalıyordu.
“Senin büyüyüp serpildiğini söylüyor Yekta.” diyerek homurdanır gibi çıktı Kerem'in sesi ve hemen ardından babamın sessiz ve sert öksürüğü.. Kendimi tutamadım ve Robert'ın samimi yeşil gözlerine bakıp gülüverdim.
Bakışları o kadar çapkıncaydı ki, babamın yanında bile bunu göstermekten geri durmuyordu. Kerem'in bana hoşnutsuz bakışlarını görünce, içim tuhaf bir hisle yükseldi. Beni kıskanmış mıydı acaba?
Keşke, dedim büyük bir zalimlikle içimden kıkırdayıp.
Sıkıntılı konuşmaları bir süre yok sayıp, Kerem'in oradaki yaşamını sordular. Kerem onlara cevap verirken, gözleri çok sık benimkileriyle birleşiyordu. Kalbim, onun her bakışıyla içimde resmen takla atıyordu. O an sebebini bilmiyordum ya da düşünmemiştim ama bu his beni doruklara çıkarıyordu.
Ellerimizde çayımız, televizyonda annemin gereksiz dizilerinden biri, herkes sohbete dahil olmaya çalışırken, Kerem'in gelişiyle sıcacık olan evde oturuyorduk.
Babamın anlattıklarına gülüyor, annemin çocuksu hareketlerine kahkahalar atmamak için kendini zor tutuyor, kendi ailesinin sözlerini dinlerken pür dikkat oluyor, beğenmediği bir şeyi duyunca gözlerini deviriyor, bana bakıp gülümsüyordu.
O kadar tatlıydı ki, gözlerimi başka bir yere çekmeden, öylece ou seyredebilirdim.
Babam, bizim çocukluğumuzda onunla yaptığı güreşi hatırlatırcasına ona saldırınca, Kerem hamlesini çok zekice karşıladı. Tatlı babam, yaşlandığını dile getirince annem homurdanıp ona kızdı. Kerem ona çok güzel olduğunu söyledi.
Ben ise çok uzaklara dalmıştım bile.. Böyle o kadar güzel görünüyorduk ki.. Gerçek bir aile olmuştuk ve ben artık bu bağlı ailenin ayrılmasını istemiyordum. Kerem'in gitmesini istemiyordum. Bizim için oluşturulan, bize verilen bu güzel ailede, tekrar birlikte yaşamak istiyordum onunla..
“Yekta?”
Kenan amcamın bana seslenmesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Gerçekten çok fena dalmış olmalıyım ki, bir an kendime şaşırdım.
“Efendim amca?”
Annem çay bardağını ağzına doğru yaklaştırıp bana fısıldadı. “Enişteee..” Şimdi onlarla uğraşamayacaktım, o yüzden dikkate almadım.
“Okulun bittikten sonra ne yapacağınla ilgili kararsız mısın hala diye sormuştum kızım.”
Tuhaf bir zafer işaretiyle anneme mi bakıyordu, yoksa bana mı öyle geliyordu? Allah'ım, bu enişte amca işi çok uzamıştı. Ben ona baba desem iyi olurdu sanki!
O an nefesimi tutup bekledim. Her ne kadar çok yakın olsakta ona baba dememi gerektirecek tek bir şey olabilirdi. Gözlerim Kerem'e kaydı. Zavallım önündeki çerez tabağından fındık alıyordu. Neden alıyordu ki? Tam da bu anda gözlerinin benimle buluşması gerekmez miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluğumun Kokusu - TAMAMLANDI #Wattys2015
Romance"Seni çok seviyorum ben.. O aptal filmlerdeki çiftler gibi davranmayalım. Hemen ayrılmak için yer arayanlar var ya onlar işte... Hem hayatta çok az şey böyle nadir bulunur. Öyle ki bizim hikayemizde tuhaf sahip şeyler var. Karşı konulamaz ve insana...