Yirmi birinci Bölüm

4.8K 490 225
                                    

Sabah gözlerimi onun koynunda açıyorum. Uslu uslu kıvrılmışım göğsüne, o da sarmış kollarını bana sımsıkı. Hiç rahatsız hissetmedim, hiç yadırgamadım, bir gecede nasıl böyle bir kadın oldum ben? Yoksa tabiatımda hep bu korunmaya muhtaç, hep bir erkeğin gölgesinde serinlemek isteyen küçük bir kadın mı yatıyordu? Kendime şaşmakla birlikte dönüştüğüm bu kadından şikayetçi olamıyorum. Üzerime çöken bu aşk rehaveti uzun süreli acılarımı dindirmeye çalışan bir morfin tesiri görüyor. Yatışmakla birlikte etki devam ettikçe yaşadığım her şeyin hayal olmasından korkuyorum.

Eşref'i öperek uyandırmak istiyorum, ama utanıyorum. Yavaşça kollarının arasından sıyrılmaya çalışıyorum ama yakalıyor beni. "Biraz daha." Sesinden uyku akıyor, mahmurluğu bile yeniden uykumu getiriyor. Daha çok sarılıp göğsüne bastırıyor beni. Saçlarımı öpüp oh diyor. Başımı kaldırıp yüzüne bakınca hala gözlerinin kapalı olduğunu görüyorum.

"Uyanmayacak mısın?" Diye fısıldayıp yüzünde gezdiriyorum parmak uçlarımı. Çıkmaya hazırlanan sakallarında gezinmek hoşuma gidiyor. Yutkunurken adem elmasının ağır bir şekilde hareket edişini seyrediyorum heyecanla. Sesini çıkarmıyor ama dudaklarının hafif gerildiğini ve gülümsemeye başladığını görüyorum.

"Çok açım ama Eşref Yiğit."

"5 dakika?"

Gülümsüyorum. "Sevdiğim adamın ne güzel kirpikleri var." Deyip kirpiklerini öpüyorum. Tutmaya çalıştığı erkeksi bir gülüş fırlıyor ağzından. Ama inatla gözlerini açmıyor  "Hele yanakları..." Deyip yanaklarını da öpüyorum. Dudakları gerildikçe geriliyor. Ona çok yakışan bir sırıtışla bekliyor. Hiç sesimi çıkarmıyorum. Gözlerini açıyor aniden.

"Dudaklarımı niye öpmüyorsun? Kocanın dudakları ne kadar yakışıklı halbuki!"

İşveli bir bakış atıp bir anda kollarından sıyrılıp yatağın öbür ucuna gidiyorum. "Saat kaç oldu artık,  açlıktan midem kazındı. Dişlerimi daha fırçalamadım, sevgili kocama bu zulümü yapamam."

Gülüyor ve bir elini yastığa dayayıp başının altına konumlandırıyor. Yavaşça ona sırtımı dönüp dün onun çıkarttığı geceliğe uzanıyorum. Onu üzerime geçirip yataktan kalkıyorum. Beni izlemeye devam ediyor.

Kahvaltı masasında oturup keyifle sohbet ederken zil çalıyor. Daha ilk günden bu ne misafirliği diye düşünürken gelenin Rabia abla olduğunu görünce biraz daha garipsiyorum durumu. Havadan sudan konuşmanın ardından beni kenara çekip çarşafı sorunca bir an doğru duyup duymadığımı anlamakta güçlük çekiyorum.

"Ne çarşafı abla?" Diyorum saf saf yüzüne bakarken.

"Anlasana kız, sen de amma saf çıktın.  Bizde adettir, adet yerini bulsun diye görmeye geldim."

Eşref geliyor mutfağa, ablasına bakıyor ifadesiz bir yüzle. "Karımın bakire olup olmadığını bizzat ben kontrol ettim abla, merak edenlere gidip söylersin."

Rabia ablanın yüzü utançtan kıpkırmızı kesiliyor. Eşref'ten böyle bir çıkış beklemiyor olacak, annemler sizi çay içmeye bekliyor deyip kaçarcasına çıkıyor kapıdan.

“Saçmalık! Ablan ne için buradaymış? Duydun. Hepsini duydun.”

“Gönderdim işte neden bu kadar büyütüyorsun?”

Bu kadar sakin kalmış olması beni dehşete düşürüyor. “Büyütüyor muyum? Ben dün ilk defa seviştim. Senin kadar inançlı biri değilim. Daha önce sevişmiş biri de olabilirdim, bekaretimi isteyerek kaybetmiş de olabilirdim, bu beni onun ve diğerlerinin karşısında ne duruma düşürecekti?”

NamusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin