Eşref Yiğit'in kız kardeşini seçme gibi bir şansı yoktu elbette. Hiç kimse ailesini seçemez. O halde akraba ilişkilerinde kişilere verdiğimiz değer karşısında bir nankörlük sezince neden hayal kırıklığına uğruyoruz? Değer de kazanılan bir şey olmalı en nihayetinde. Birine hak etmediği kadar değer vermek bizin hatamız bu yüzden. Eşref'in inatla onlar benim ailem deyip diretmesini bu yüzden anlamıyorum. İnsanlar neden onları inatla üzmeyi seçenlerden uzaklaşmak yerine kan bağlarını bahane ederek onları etraflarında tutmaya devam ederler ki? Kendimize ne zaman değer vereceğiz? Hayatımızın hangi zaman diliminde? Her şeye geç kalmışken mi?
Annemle ciddi bir bağım yoktu -kan bağını saymazsak- onunla ilgili herhangi bir anım varsa da bunu hatırlamayacak kadar küçüktüm maalesef. Ancak babamla ilgili güzel anılarım vardı. Bana hiç babalık yapmadığını iddia edemem bu yüzden. Lâkin bazı hataların telafisi olmaz. Babam da bana öyle bir hata yapmıştı.
Kırgınlığım sayamayacağım bir boyuta eriştiğinde mesafemi korumaya, hatta iletişimimi bütünüyle koparmaya çalışırım. Ne kadar severse sevsin insan artık o sevgiden herhangi bir mutluluk ve keyif almıyorsa gitmeyi seçmesi daha akıllıca değil midir?
Eşref vefalı bir kardeş olmaya çalışırken kendisini de ilişkimizi de yıpratıyor. Ağzımdaki o kekremsi tadı bu yüzden yok sayamıyorum. Eşref'in de benim kadar Rabia ablanın aramalarından sıkılıp sıkılmadığını merak ediyorum. Bu konuda fikirlerini paylaşmayı tercih etmiyor.
Eşref ile dağıttığımız düzenimizi toparlamamız bayağı zaman alıyor. Teyzem ne kadar ısrar etse de Eşref annemden bana kalan bu evde kalmaya yanaşmıyor. Ben de çok ısrarcı olmuyorum çünkü yeni bir başlangıç için yeni bir mekâna ihtiyaç duyuyorum. Önce çalıştığım Üniversiteye yakın bir daire arayışına giriyoruz. Ve bu arayış haftalarca sonuçlanmıyor. Nihayet aradığımız tarzda bir daireyi iş yerime fazla yakın olmayan bir semtte buluyoruz. Mobilya bakmaya gittiğimizde kendimi yeniden evleniyormuşum gibi hissedip heyecanlanıyorum. Evin küçük dekorlarını bile birlikte seçiyoruz.
Eve geçtiğimizde Cavidan ilk misafirimiz oluyor. Sonra teyzemle eniştem geliyor. Eşref, eniştemle iyi anlaşıyor. Oğuz'lar gelip üç gün kalıyorlar yanımızda. Çok mutlu oluyorum.
İster istemez, ben sevdiklerimi evimizde ağırladıkça Eşref acaba üzülüyor mudur diye düşünmeden edemiyorum. Bununla ilgili onda herhangi bir üzüntü yahut bir sıkılganlık gözlemleyemiyorum. Ama sormaya da çekiniyorum açıkçası. Uzun bir süre daha İzmir'den Ankara'ya gitmeyi sürdürüyor. Kanal programı bitirme kararı alana kadar devam etmek istediğini söylüyor, saygı duyuyorum.
Benim için hayatım yavaş da olsa düzene girdi diyebilirim. Evimden, işimden çok memnumum. Ama ben hayatımdan memnunsam bile, şayet varsa onun huzursuzluğunu görmezden gelmek istemiyorum. Ağız yokluyorum, ama bu konu hakkında çok konuşmak istemiyor. Aslında yanımda ailesini telefonla bile aramıyor. Rabia ablayla konuşuyor arada o da Rabia abla çok ısrarcı olduğu için. Bir sorun varsa bile bana yansıtmamakta diretiyor, üsteleyip bunu aramızda büyük bir sorun haline getirmek istemiyorum.
Bu koşuşturmanın içinde aklımı kurcalayan bir başka soru da hamile kalamamam. Endişe etmek istemesem de aylar geçmesine rağmen bir türlü testlerde çift çizgi göremiyorum. Eşref acele etmememiz gerektiğini düşünse de yaşımın da farkındayım. Doktora gidiyorum ve hamile kalmamam için hiçbir sorun olmadığını söylüyor. Belirlenen takvimi Eşref'le paylaşıyorum. Önce şaşırıp sonra gülüyor.
"Sadece bu günlerde mi sevişeceğiz? Başka günler yasak mı?"
Ona küskün bir şekilde bakmakla yetiniyorum. "Neden alay ediyorsun ya çok ayıp!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Namus
Romance-TAMAMLANDI- Aslında namussuz damgası yemem herkes açısından daha kolaydı. Ailemin isteği dışında bir erkekle ilişkiye girmiş olmam, hatta gayri meşru bir çocuğumun olması, evliyken başka bir adama kaçmam veya kötü yola düşmem tecavüz mağduru olmamd...