Uyanıyorum. Gece ve gündüz kavramını yitirecek kadar uyuduğumu anlıyorum. Karanlık çökmüş odanın içinde dönüp duran sivri sineğin sesi beni hiç olmadığım kadar asabileştiriyor. Beni uyandıracak birinin evde olmadığını hemen anlıyorum, bu demektir ki teyzem evden çıkmış, büyük ihtimalle de bu gece nöbette.
Yaklaşık yarım saat boyunca tekrar uyumaya çalışıp, en sonunda vazgeçerek yataktan kalkıyorum. Telefonum çalıyor, telefonun ekranında çıkan Cavidan ismini görünce, bu akşamki davet aklıma geliyor. Cavidan'a uyandığımı ve hazırlanacağımı söyleyip telefonu kapatıyorum. Mutfakta dünkü akşam yemeğinden kalanları buzdolabından çıkarıp atıştırıyorum. Banyo yapıp bir güzel temizleniyorum. Makyajımı kusursuz olduğuna inandığım bir şekilde yapıp dizlerimin üç parmak üzerinde biten bordo elbisemi giyiyorum. Saçlarımı güzelce tarayıp sırtıma bırakıyorum.
Cavidan'ı aradığımda telefonlarıma çıkmıyor. Onu ısrarla aramama rağmen bir türlü ulaşamıyorum. Mesaj atıp nerede kaldığını soruyorum. Bekledikçe kıç baş dağılıyor bende tabii. Nerede kaldıysa piç, bütün keyfimin içine etti.
Ben bunları düşünürken telefonum çalıyor ve Cavidan yüksek sesli müzik çalınan bir yerden benimle konuşmaya çalışıyor. Ona ağız dolusu küfür etmeme rağmen seni duymuyorum deyip adresi veriyor. Adresin bayağı yakınlarda olduğunu görünce, taksiyle gidip gitmeme konusunda kararsız kalıyorum. Sonra havanın kararmış olduğunu göz önünde bulundurarak taksi çağırıyorum.
Bu sefer parti kimin evinde Allah bilir. Bu çocuğun peşine niye takıldığımı da bilmiyorum. Aslında biliyorum, ne hemcinslerimle aynı frekanstayım ne de erkeklerle takılabiliyorum. Cavidan da erkek görünümlü kadın zaten, zararsız... Böyle düşündüğümü bilse beni bir güzel döverdi herhalde.
Tabii nonoş falan ama, ülkenin nüfusunun yarısını oluşturan erkeklerin birçoğundan da adamdır. Taksiye biner binmez, taksinin plakasını mesaj olarak Cavidan'a atıyorum.
Adrese gelince, büyük zengin bir malikane, ilk defa böyle bir yere geliyoruz, içimdeki salak çocuk korkuyor yine tabii. Suratımı ifadesiz tutarak taksimetrede görünen parayı ödeyip malikaneye doğru ilerliyorum.
Malikanenin kapıları açık, içeriye girdiğimde ancak dizilerde görebileceğim bir salona denk geliyorum. Arsasına 10 gecekondu inşa edebilecek bu evde ne aradığımı daha o an sorguluyorum. Kenarda birbirlerini becerenler, etrafta salak salak dolaşanlar... Ama bütün bunların yanında Cavidan'ı ilk defa bir erkekle öpüşürken görüyorum.
İçimdeki kusma isteğini bastırmaya çalışarak bir adım atıyorum. Ancak sonra yapamayacağımı düşünüp birkaç adım geriliyorum. Benim burada ne işim var sorusu hala kafamı meşgul edip duruyor.
Kaçıp gitme isteğime gem vurmaya çalışıyorum. Hani baskıcı topluma, aptal ahlak yargılarına savaş açmıştın, hani özgürdün artık Zühre? Gözümün önünde sevişenleri görünce daha fazla dayanamayıp koşar adım çıkıyorum. Kafam allak bullak, elim ayağım titriyor, kendime gelmek için derinden nefesler almaya çalışıyorum.
"Zühre! Zühre dur!" Cavidan peşimden geliyor. Çocuğun da gecesini berbat ettik. 42 numara ayaklarına geçirdiği sivri topuklarla arkamdan koştuğunu görünce duruyorum.
"Keşke gelmeseydin... Bugün iyi değilim Cavidan."
"Gel kız, oturalım şu bahçede biraz. Sonra gidersin!"
Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalışıyorum. Birlikte bir banka geçip oturuyoruz. Bir sigara çıkarıp yakıyor, sonra bana uzatıyor. Her zamanki gibi onu reddediyorum. Sigara kokan nefeslerden ne kadar nefret ettiğimi bilse bu huyundan vazgeçerdi belki..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Namus
Romance-TAMAMLANDI- Aslında namussuz damgası yemem herkes açısından daha kolaydı. Ailemin isteği dışında bir erkekle ilişkiye girmiş olmam, hatta gayri meşru bir çocuğumun olması, evliyken başka bir adama kaçmam veya kötü yola düşmem tecavüz mağduru olmamd...