Yirminci Bölüm

4.8K 481 130
                                    

"Kocanın gönlüne, hanesine hoş geldin sulu gözlü karım."

"Hoş buldum." Diyorum sessizce. Başımı eğiyorum. Eşref bugün benim kocam olmakla kalmıyor, kurdelemi bağlayan bir ağabeye, alnımı öpen gururlu bir babaya dönüşüyor.

"Dışarıda görüşürüz. Artık üzme kendini tamam mı?"

"Tamam. Merak etme..."

Tam düğün alanına geri gidecekken telefonu çalıyor Eşref'in. Yüzü aydınlanıyor, benim kolumu tutuyor.

"Bir ara yetişemeyeceklerini düşünmüştüm. Ama neyse ki gelmişler. Sana birilerini göstermek istiyorum. Gel..." Pencereye doğru yürüyoruz.

Düğün alanına göz gezdirdiğimde yanlış gördüğümü sanıyorum. Babam, Oğuz ve Kağan, Eşref'lerin ailesinin yanında duruyorlar. Üçü de takım elbise giymiş. Beynim gördüklerimi algılamakta güçlük çekiyorken Eşref geliyor yanıma. Yüzünde muzaffer bir gülüş var, tepkimden zerre çekinmiyor. Onun bu aymazlığı karşısında tutulup kalıyorum. Kızmalıyım güya, istemediğim insanları düğünümüze çağırdığı için. Fakat tek yaptığım ağlamak oluyor. Babama bakıp sessizce göz yaşı döküyorum.

"Neden böyle bir şey yaptın?"

Bir elini sırtımda hissediyorum. Yatıştırıcı dokunuşlarla sırtımda gezinip omzumdan tutup beni göğsüne çekiyor. "Yuvandan kanadı kırık uçamazsın Zühre, seni iyileştirmem için yaranı kapatmam gerekti."

İleride onlar düğünümde olmadığı için üzülecek miydim bilmiyorum. Ama onun benim için çabaladığını bildiğim için düğünümdeki davetsiz misafirlere razı geliyorum. Ona sımsıkı sarılıyorum. "Evlendik evleneli çok kötü bir adam oldun sen. Sürekli beni ağlatıyorsun."

Beni sakinleştirdiğinden emin olup beni odada yalnız bırakıyor. Pencereye bir adım daha atıyorum.

İnsan ne olursa olsun geçmişinden, kişiliğini var eden insanlardan kaçamıyor. Kimim ben? Aile özlemi çektiğini gizlemeye çalışan asi bir kız çocuğu mu? Yoksa 30 yaşında kimseye ihtiyacı olmayan bir kadın mı? Babalar yavruları yuvadan uçarken düşmesin diye mi varlar? Evlatları yolcu etmek için mi sadece? Peki ya kardeşler? Tek vasıfları ablaları evlenirken onların beline kırmızı kurdele takabiliyor olmaları mı?

Onları burada görmeyi sahiden istemediğimi düşünüyorum. Çünkü ben onların hikayesinde hiç var olmadım. İstedim ki kendi hikayemi yazarken onlardan bir iz olmasın. Yıllar sonra düğünümüzün fotoğraflarına bakarken canımı yakacak yarım bir gülüş, pişman bir bakış görmeyeyim...

Ben Eşref'in karısı olurken Oğuz'un ya da Kağan'ın tecavüz mağduru ablası olduğumu birinin hatırlatmasını istemedim. 

Aşağıya iniyorum sanki onların geleceğinden haberdarmışım gibi davranıyorum. Eşref'in kolunda içeriye giriyorum. Dans ediyoruz, kafam allak bullak. Yer yer gözüm kendi aileme kayıyor. Onları kendi mutluluğuma yakıştıramıyorum. Pastamızı kesiyoruz. Misafirlere yemekleri dağıtılıyor. Nihayet bizimkilerin yanına gidiyorum. İlk defa karşılıyormuşuz gibi yapmamaya gayret etsem de Oğuz beni kendine çekip sımsıkı sarılıyor. Kalbimde, yalnız bırakıldığını unutmamış çok küçük bir yer sızım sızım sızlıyor.

"Seni böyle görmek benim için ne ifade ediyor bilemiyorsun abla. Bizi en mutlu gününden nasıl mahrum bırakmaya çalışırsın?" Mutsuz olmamak için diyemiyorum.

Doğruluyorum. Gözleri yaşlı, yutkunuyorum. Yanaklarını kuruluyorum. "Ağlama hadi, bak buradasınız işte."

Kağan gelip sımsıkı sarılıyor bana. "Çok güzel olmuşsun abla."

NamusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin