4.BÖLÜM:"ZİFİRİ"

7.2K 496 317
                                    

Merhabalar sonunda gelebildim. Yoğunluk arasında anca yazmaya vakit bulabildim. Umarım beğenirsiniz. Alttaki sarı yıldızcığa dokunarak beni mutlu edebilirsiniz. İyi okumalar. 🌸

Bir idam mahkumunun düştüğü derbeder hali yaşıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir idam mahkumunun düştüğü derbeder hali yaşıyordum. Boynuma ip geçirilmiş celladımın keskin bakışlarına maruz kalıyordum. Ölmeyi arzulamak hiç bir canlının isteyeceği bir şey değildi lakin içinden çıkılmaz durumlar tek çarenin bu olacağı kanaatindeydi. Vakit gelmişti.

Celladım pusu kurduğu yerden kendini gösterircesine kasıntı bir şekilde karşıma geçip pişkince sırıtıp arkama geçti. Son kez başımı göğe çevirdim. İçime derince çektiğim nefes ciğerlerimi doldururken artık yolun sonuna yaklaştığımın gerçeğiyle başbaşa kaldım.

Zihnime düşen anılarımın her birinin acının kalıntısı olması sebebiyle kendime lanetler ettim. İnsanın hatırlayacağı hiç mi güzel anısı olmaz. Bu gerçeğin ağırlığını artık çekmeyecektim.

Çünkü yolun sonunda, sonsuzluğun başlangıcında olan bir yere misafir gidecektim. Nasıl karşılanacağımı bilmediğim o yerde tek temennim başka acılara uğramamak...

Şimdi sahip olduğum yaşamımı baştan sona geri verseler yağlı urgan gibi yapışmış alın yazım tekrardan aynı şeyleri yaşatacaktı. Yorgundum, bitkindim.

Son durağı bekleyen yolcunun eve dönüş biletini kesmeye hazırlanan Azrail'imin eli harekete geçti ve sırtımdan ittirerek ayağımın altındaki sandalyenin düşmesine sebebiyet verdi.

Ellerim refklesle boynumdaki ipe tutunmaya çalışırken ayaklarım kendiliğinden salınmaya başlamıştı. Boğuluyordum ama bu süreçte elimden gelen hiçbir şey yoktu. Nefes almak için verdiğim çabanın sonucunda hüsrana uğramamla gözlerimi ilelebet sonsuzluğun karanlığına kapatmıştım...

Gözlerinin içinde kendimi gördüğüm o dakikalarda içime işlettiği korkunun yadsınamaz buhranından sağ çıkmaya çalıştım. Eli ağzımı mesken tutmuş sesimi çıkarmama engel teşkil ediyordu. Sağ elinde tuttuğu silahı başıma dayamasıyla kalp atışlarım olağan bir şekilde atmaya başladı.

"Kimsin sen ne arıyorsun burada?" kaşlarının kavislenip kızgınca çatılması cevap bekler bir vaziyete bürünmüştü. Dilim damağım kurumuştu. Elini ağzımdan çekse belki azıcıkta duyurmaya çalıştığım sesime kulak verebilirdi. Sanırım vaziyetimi gözler önününe getirmiş olacak ki elini ağzımdan çekip bir iki adım geriye çekildi.

O sırada yutkunup boğazımı temizledikten sonra "Bu soruyu asıl benim size sormam gerekir. Ben buranın çalışanıyım ve işimi yapıyorum. Peki ya siz neden buradasınız ve ne arıyorsunuz?"

Yüzünün sadece göz kısımları hariç kaplayan maskeden mimiklerini görmeye çalışıyordum. Kendini gizlediği gibi duygularını gizleyen adama bakarken birden bire hiç hesaba katmadığı bir şey olmuş gibi gözleri şaşkınca kocaman olmuştu.

ZEMHERİ (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin